20 Ağustos 2007 Pazartesi

böyle geçen zamanlardan sonra kendimi hiçbi yere ait hissetmiorum.alışmakta zaman alıo sonra.
uzun bi aradan sonra ilk defa bir cumartesi günü işyerindeydim.iş güç derken zeynebide tatile postaladıktan sonra pazartesiye güç toplayabilmek için iyi bi haftasonuna ihtiyacım vardı ve sanıyorumki bunu fazlasıyla gerçekleştirdim.
güçlüyüm:)

sevgilimle beyoğluna gittik ama itiraf etmeliyimki ikimizde çok özlemişiz burayı.zaten beyoğlu böyle biyerdir.gidersin,kalabalıklığından şikayet edersin,bunalırsın,çok uzarsa sıkılırsın ama bi zaman geçer aradan, sanki yıllardır hiç gitmemişsin gibi özlersin ve koşa koşa kollarına gidersin bu semtin.
beyoğlu bi çoklarımız gibi benimde gençlik yıllarım demek.okuldan kaçışlarımıza ev sahipliğ i yapan yegane yerlerden biri.her defasında soluğu aldığımız yer.ve bir kere havasını aldıktan sonra asla vazgeçemediğimiz yer.BEYOĞLU...
sevgilimle gittik yine sevdiğimiz bu mekana.biraz işlerimiz vardı.doğumgününde benim ona aldığım saatten bi kaç dilim aldırmamız gerekiodu.ve onun diğer saatleri için yeni kordon siparişi gibi ufak tefek işler işte.hallettikten sonra ikimizinde uzun zamandan beridir fastfood yememiş olduğunu ve bu yüzden çok canımızın çektiğini hatırladık böylece kendimizi burger kinge attık.hapur hupur yedikten sonra acilen kaçmamız gerekiodu çünkü fast foof zincirlerinde hep aynı politika vardır.oldukça gürültülü bi ortam yaratırlar.fonda yüksek sesle çalan bi müzik yada burger kingin reklamını yapan uyuz sesli bi adam mutlaka vardır.üstüne etraftaki durmadan derdini anlatmak için konuşma çabasındaki gençliğin lafazanlıkları eklenir. yetmezmiş gibi bi de karşındakiyle sende konuşursun gürültüye gürültü katarsın.bu yüzden yemeği çarçabuk yiyip kaçmak farz olur.
bizde o sıralarda en sakin olabilicek yere LİMONLU BAHÇE ye gittik.büyük boy limonatalarımızı içip bikaç dergiye baktıktan sonra tünelden karaköye inmeye karar verdik.fakat istanbulun her tarafını şantiyeye çeviren belediyeler bir de araçlarada el atınca bize oradan aşağıya yürümek düştü.gerçi iyikide öyle oldu.çünkü bu sayede galata kulesinin yakınlarından yanlışlıkla geçince ertesi günkü planımızda belli oldu.

GALATA KULESİ....








****************************************************
haftasonu evde yalnızdım ailem yazlıkta ben ise istanbulda kaldım.sabah uyandım bi parça keyif yaptım banyoydu süslenmeydi fln derken karnım acıktı.ama evde gram ekmek olmayınca dahası ekmek olsa bile yiyecek tek bir parça kahvaltılık bile olmayınca açlıktan sigara ve kahve içtim bende.hiç yapmadığım iştir ve aslında hiç te hoşlanmam.aç karnına sigara içmek adetim diildir ama olan oldu artık.
eminönünde buluşup tramvayla gittik karaköye.ordanda yürüyerek çıktık galataya.genelde karaköyden çıkışlar yokuş yukarı olduğu için tempolu bi yürüyüştü ve havada çok sıcaktı.
bunca yıllık istanbulluyum ve utandım açıkcası henüz yeni gördüğüm için kuleyi.
önünde dinlenirken upuzun bişeyle karşı karşıya kalıo insan.ve bir yokuşun ardından umarım asansör vardır dilekleriyle içeriye giriosun.ben pek ihtimal vermiodum asansör olduğuna ama herşey gibi o da ticarete döküldüğü için sanırım bi an önce ne görüceksek görelim de işimizi çabuk bitirelim diye asansör koymuşlar.birsürü turistle çıktık kuleye.
bi zamanlar bir hayal uğruna bu kuleden uçmaya çalışan insanı tebrik edio insan.çünkü çok yüksek ve korkutucu.ama buna rağmen uçmayı becerio.sanırım böyle bi ilki gerçekleştirmek için oldukça afili bi yer galata kulesi.360 derece dönen bi platform gibi heryeri görüosun.sevgilime dönüp:
-dünya yuvarlak işte neden olmadığını iddia ediolardıki acaba... diorum
gülümsüo.hımmm yuvarlakmıymış diyip beni öpüo.bi sürü resim çekilioruz.anılarımıza sabitlenmiş birsürü anı katıyoruz.
kulenin bi kat aşağısında üstüste 2 restaurant var.aç olduğumuz için yemek yemeyi düşündük fakat sanırım bi organizasyon vardı ki içeriye girdiğimizde siz buraya, bu olaya ait diilsiniz bakışlarıyla karşılaştık,dolayısıyla oraya başka zaman özelliklede bi akşamüstü gelmeyi planladık.


kuleye çıkarken karaköyden doğru bi teras kafe restaurant vardı köşede.orayı gözüme kestirmiştim.dönerken yemek için içeri girdik.dekoru eskitme usulü ve 5 katlı bi yer. büyük geniş bi mekan.asansörde antika gibi olduğu için yürüyerek çıktık yukarı.
burasıda heryeri gören sakin sessiz sanki keşfedilmemiş ama keşfedilmemiş olmak çok da umrunda diilmiş gibi hali olan bi mekan.
çok ama çok aç oldğum için uzun süre ne yiyeceğime karar veremedim.ama en sonunda sabah kahvaltıda yapmamış olduğum için hot dog söyledim.en son bu lezette bi hot dog 'ı yeşilköyde newyorkta amerikan sabah kahvaltısı adı altında yemiştim.ama bu da en az onun kadar iyiydi.sevgilimde tavuklu mantarlı krep yedi.o da bi okadar lezzetliydi.
kısacası yemek açısından çok şanslıydık.güzel bi gezinin ardındanda iyi bi yemek hele sevdiğinle yediğin bi yemek insanın kalbine iyice kazınıo.
yürüyerek indik tekrar karaköye.ordanda trenle gittik evimize.
kültürel bi haftasonuydu ama çok güzeldi.bidahaki haftaya saraylardan birini gezmeye karar vermiştikki ben önümüdeki hafta yazlıkta olucağım için şimdilik vazgeçtik...
ama şimdilik...gezilicek daha çok yer var diğmi:)

Hiç yorum yok: