12 Haziran 2008 Perşembe


günün erken saatleri ve şansıma hep yüksek yerlerde çalışıorum.havada uçuşan martıların sesi daha yakın bana bu yüzden. sabah herzamankinden biraz daha erken gelince işyerine girmeden önce hemen yakınındaki parkta oturup kendimi dinledim biraz. fazla değil 10 dakika.içimden orda oturup gelen gideni izlemek, önümden geçip giden kalabalığın konuşmalarına kulak kabartmak, hatta boş ve tembel insanlara özgü o sınırsız zaman bolluğuyla kitabımı açıp okumak geldi.



işyerimdeyim hafif bi rüzgar dolduruo odamı. belli bugün yine sıcak olucak dün gibi.ve fonda Timur Selçuk var Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın. araya karışan martı çığlıklarıyla dışarıya baktım uzun süre. kepekli tostum ve az demli çayım eşliğinde eğer topuklu ayakkabı giyersem ucundan görebiliceğim karşımdaki denize bakarak. içimde tuhaf bi hüzün, bi keder. keder... orhan pamuktan kalma bi kelime. lügatıma henüz girdi galiba,kendiliğinden ,öylecene. okadar sık kullanıoki romanlarında bu kelimeyi ister istemez aslında kendisininde bu nitelemeye hapsolduğunu düşünüorum. orhan pamuk diyorum... kederli biri...ve dahası o kederiyle mutlu olan biri.



evleniyorum.tam bir ay sonra başka bi hayata başlıyorum. başka bi insanla inşallah kendi sonsuzluğumuza kadar sürücek olan bir birlikteliğe adım atıyorum.sevinçle hüznün en kardeş olduğu anlardan birinin içindeyim yine. bitarafım sevinio, bi tarafım üzülüo ve tüm bunlardan ayrılmış küçük bi parçamda kendini köşeye çekmiş korkuo.tüm bu birbirine karışmış duygular içinde durmadan içinde yaşıcağımız evimizi tasarlıyoruz, eşyalar alıyoruz.


ve bi kız için en önemli olanı gelinliğimi aldık geçenlerde.bunun bukadar önemli olduğunu bilmiodum açıkcası. ama kişi için doğru olan gelinlik giydiğinde kendini içinde prenses gibi hissedebildiğidir bence.


sevgilim o gelinliği giyip kendime aynada baktığımda yüzümdeki ifadenin güzelliğinden bahsedip duruo. gözlerim ışıldamış ve anneme görede eğer bişeyi beğendiysem gözlerim parlarmış,parlamışta:)



çok güzel gelinliğim ama çook.hani insan üstünden çıkarmak bile istemio. upuzun kuyruğu, çok güzel bi fransız duvağı var.rüya gibi..insan içinde kendini çok masum hissedio.bembeyaz pırılpırıl zamanla, senelerle, yaşanmışlıklarla kirlenmemiş,yıpranmamış,yorulmamış.farkettimde bu yazıyı yazarken gelinlik kısmını anlattığım sırada yüzümde bi gülümseme belirio.:) böle bişi yani gelinlik giymek. ve ayrıca hayatımda ilk kez denediğim gelinliği satın aldım.onu denedikten sonra başka yerlerde başka başka gelinliklere bakıp denediysemde hiçbiri onun gibi hissettrimedi.zaten ikinci kez gidipte tekrar denediğimde tamam dedim. bu işte tam benlik...


tül ve perdelerimiz dışında herşeyimiz hazır.haftaya evimizin temizliği yapılıcak ondan sonrada tüm sipariş verdiğimiz eşyalarımız yerini bulucak yuvamızda.çok heycanlı işler. organizasyonu tam olması gereken, hiç bi ayrıntıyı gözardı etmemek gereken türden şeyler.


ama çok şükür bu iştende alnımızın akıyla çıkıoruz herzamanki gibi.ve sevgilim dün akşam beni kızdırsanda hatta başka zamanlardada kızdırsan üzsende ben seni çok seviyorum.

2 Haziran 2008 Pazartesi

soluklanmak için sinema molası

sevgilimle bu cumartesi nihayet kendimize vakit ayırabildik.ev ve eşyaları telaşından uzaklaşarak kendimize bi sinema molası çektik.

nişantaşındaki ahalinin kendi kendilerine yaptıkları galanın sahibi olan şu meşhur film. SEX AND THE CITY...


daha önceden takip etmişliğim yoktu düzenli olarak.ama anladımki tam bir kadın dizisi. yanınıza en sevdiğiniz arkadaşınızı alıcaksınız ve gidiceksiniz. sevgilinizle gitmek biraz anlamsız.ben zevkle izledim ama sevgilim çok sıkıldı hatta filmin çok uzadığından dem vurmaya başladı. halbuki sadece 10 dakika daha uzundu:)

filmin öncesinde ilk tanıştığımız DODİCİ de hafif bi yemek yiyip kahvelerimizi içtik eski günlerdeki gibi. ama konumuz hep yine eşyalar, ev, yeni komşular ve diğerleriydi:)

sevdiğin adamla bi evi, bi hayatı paylaşma hazırlıkları yapmak oldukça keyifli.herşeyi kendi beğenimize göre aldık. çok şükür her işimizde hep rast gitti.pazar günüde salonumuzun halılarını aldık. biraz normalden pahalı olmakla beraber ikiside çok şık. bir lale sever olarak tulipa serisinden nefis halılar aldık muhteşem salonumuza. şimdi artık sadece gelinlik, damatlık, nikah şekeri, nikah sonrası yemek için mekan ayarlaması ve tüller kaldı yapmamız gereken.onun dışındaki tüm ayrıntıları hallettik.buna evimizdeki dekoratif aynalar girişte kullanıcağımız dresuar fln da dahil.ayrıntılara düşkün bi erkeğe sahip olmanın en büyük avantajıda bu.davetiyeleride dağıtmaya başlıcaz şu aralar yavaş yavaş.

nihahtan 2 gün evvelde kına gecesi yapıcaz evde.kırmızı bi elbise giyicem o gecede. bu arada kuaför randevumuda hallettim. ve stüdyo fotoğrafçısınıda ayarladık.herşey yolunda yanii.

ve kendime yeni ciciler aldım bikaç tane.çok güzel elbiseler. evlendikten sonra yeni bi hayata bi nebzede olsa yeni kıyafetlerle başlama arzusu çok yüksek bu aralar.

tüm bu güzelliklerin dışında halen devam eden üzüntülerimizde yok diil. sevgilimin beyin kanseri olan eniştesi artık yoğun bakımda ve açıkcası ölümünü beklioruz. hiç bi kıpırtı yada tepki yok.makineye bağlı olarak yaşatmaya çalışıolar.

diğer taraftan 2 sene evvel dudak kanseri olan dedemin bu hastalığı metaztaz yaparak boynuna yayılmış. 4 gün önce yeni bi ameliyat daha oldu ve o bölge çıkartıldı.iki taraflı kötü hastalıklarla uğraşıoruz yani. inşallah Allah iki rahmetten birisini nasip eder her ikisi içinde. ama bu kanser illeti vücuda bi defa girmeye görsün. en kötüsüde böle bi handikapa sahip olması işte. tam yendiğinizi sandığınız anda, üstelik düzenli kontroller yaptırırken bi gün bi bakıosunuz yeniden hortlayıvermiş..Allah hepimizin yardımcısı olsun...