31 Aralık 2008 Çarşamba



bu seneki ilk dileğim öncelikle bugün sevgilime kavuşmak ve sonrasında lapa lapa kar yağarken sitemizin bahçesinde elele yürümek,birazda şanslıysak kardan adam yapabilmek.burnuna koyulucak havuçta benim kendi mutfağımdan olucak.

kardan adam yapmayalı ne çok zaman oldu.yaşımızla birlikte çocukluğuma dair telaşlarda terkedio sanki bizi.herşey başkalaşıo,şekil değiştirio,öncelikler farklılaşıo,üzülüorum.

artık sadece hayallerimde yapabiliorum bazı şeyleri.yağan yağmura yada kara bakarak kahvemi içemiorum mesela uzun zamandır.halbuki öyle basit, öyle sıradan ama öylesine uzak gibiki.zaman ayırmak, zaman yaratmak lazım belkide.hep bi telaş, bi koşturma ,harala gürele geçip gidio zaman.

bugün internette tesadüfen aklıma geldi.ssk prim günlerime baktım.tam 1972 gündür sigortalıyım.5000 iş gününe yaklaşık 3000 küsür gün kalmış.bu düzende hergün ödenmeye devam ederse 36 yaşında iş günlerim dolmuş olucak.ama 45 yaşıma kadar beklemek zorunda kalıcam emeklilik için.

1972 iş günü.okadar uzun bi zaman dilimiki.ben bukadar zamandır çalışıorum.eşim benden 5 yaş büyük olmasına rağmen erken iş hayatına başladığım için ondan daha fazla iş gününe sahibim.

insan gençken önemsemio böle şeyleri.sigortaymış, bilmemneymiş ilgilenmiosun.ama yaş ilerleyip kemale ermeye başladığında yaşam koşulları gözönüne alınınca anlıosun ne denli önemli olduğunu.ister beğenelim ister beğenmeyelim mecburuz ssk lı olmaya haklarımızdan yararlanabilmek için.öyle bi zaman gelioki kim iner kim çıkar bilinmez bi emekli maaşına muhtaç yığınlarca insanlardan biri olabiliriz maalasef.kuvvetle ihtimal tabiiki.herşeyi şimdiden garantiye almalıyız diğmi.

eski yılı yeni yıla bağlayan son gündeyiz bugün.kötü haberler gırla giderken herşeyin daha iyi olmuyacağı inancım tavan yapmış durumda.bisürü insanın dileğidir bu elbette ama böyle olsun diyede hiçbişi yapmıoruz maalesef.haberlere bakamaz oldum,gazete okumak istemiorum.biyerlerde birileri anasını babasını bıçaklarken,biri bıçakladığı kardeşini sabah kahvaltısı yerine yerken, birileri diğerlerini dolandırırken en kötüsüde savaş en masumların bile canını alırken herşeyin daha iyi olabiliceğine inanmak istemio insan.savaşlar bitsin,şnsanlar kardeş olsun lafları birer geyikten ibaret oldu maalesef,üzülüorum.

herkes biyerlerde bişiler dilicek kendileri için sevdikleri için.benim dileğim tüm insanların dileklerinin kabul olmasıdır.tabiiki benimde.hayatta en önemli şey sağlık,gerisi boş gerçekten boş.tüm bu olanlara katlanabilmek,başedebilmek için sağlıklı olmamız temel esastır.

hayat şartları o kadar çetinleştiki, devletimiz okadar duyarsızlaştıki değil beden sağlığımız artık ruh sağlığımız bile tehlikede.bu yüzden tüm bu insanların cinnet geçirir gibi birbirlerini öldürmeleri ve bundan hiç pişman olmamaları.birisin,n kalıcak yeri yok diğerinin kalıcak yeri var yakacağı yok,ötekinin kalıcak yeri var yakıcağıda ama korkuo yakmaya.neden?tek çalışanlı bi evde bir tek faturası 400 ytl gelmiş.üşümemek için yaktığı doğalgaz bu seferde fazla ısıtmış cebini yakmış.herkes herşey bi kısır döngünün içinde,dönüp duruoruz.dünyanın artık dönmeyen çarkını ittirip duruoruz,belki döner.

karamsarım bu gidişattan.kışın dahada zorlaşıo ya herşey,daha dayanılmaz oluo maalesef.daha çok dua etmek lazım tüm insanlık için.Allah içimizdeki vicdan duygusundan mahrum bırakmasın bizi yoksa hiç şüphesiz insanlıktan çıkıcaz herbirimiz çok yakında.

güzel çok güzel bi yıl diliorum kendimize.mutlu,huzurlu,sağlıklı bi yıl dliorum.kimbilir belkide ailemize yeni üye katılır 2009 da.herşeyin hayırlısı....


29 Aralık 2008 Pazartesi



alıcı kuşlar gibi başımın üzerinde dönüp durmayın
kol kola girip yalnızlığımı vurmayın yüzüme kar taneleri
ahhh özledim hem de çok özledim, ezberledim beklemeyi
yollar benim umudumdur,yolları kapatmayın
yağmayın yollarıma,durun kar taneleri ...

sevgilim iç anadolu bölgesinde ben marmara.normal şartlarda yarın işlerini bitirip gelicek.yılbaşında evde olabilicek ama normal şartlarda böyle.anormal şartlarda misal kayseriye yoğun bi kar yağışı olursa ve aynı zamanda istanbuldada olursa ya da herhangi birinde olursa maalesef uçuşlar iptal olacağından gelemicek.neye üzülürsem daha az üzülürüm bilmiorum.böyle bi ihtimal dahilinde evde yalnız başıma kalmak zorunda olduğumamı yılbaşına yalnız girmemdenmi özlediğim eşime kavuşamadığımamı ? neye üzülmeliyim bilmiorum.
hava şartları malum.bundan sonra yaz olması biraz zor.
dün akşam tv karşısında otururken birden bizim ev halkı hareketlendi ve neşelendi.bekledikleri birisi olmadığı için haklı olarak mutlu mutlu yağan karı izlediler.bense okadar sevmeme rağmen kar yağmasın die dua ediorum.kocam gelsin ondan sonra istediği kadar yağabilir.ama bu kadar özleme bi de kar mağduriyeti binerse sanırım hönk hönk ağlarım.

her yerde kar var,kalbim senin bu gece
belki gelirsin sen, bakarken pencereden
gözler yalnız,özler karda senden izler
yürümek karda zordur, gelirsen bak aşk budur
dönsen köşeden şöyle
şarkı sölerim böyle




19 Aralık 2008 Cuma

OLD CITY...

herşey ne çabuk geçio.yine kocaman 9 günlük tatil eriyip gidiverdi işte.albümlere bikaç parça daha resim koyduk yine. şu tarihte burdaydık ve şunları yaptık.işte kanıtları...

güzel şeyler çabuk biter,zaman su gibi akıp gider.dünyanın kaidesi bu.bukadar hızlıysa madem şu zaman mefhumu, neden eşimden ayrı kaldığım şu koca haftadada en az tatilde olduğu kadar hızlı geçmedi ozaman.çünkü geçmesini istiorum bitmesini ve sevdiğime kavuşmayı bekliorum.çok şükür bugün cuma.kavuşma günümüz geldi çattı.ufak tefek sürprizler hazırladım sevdiğime.yazılar, kartlar evin köşelerine dağıtılıcak. bi de erken bi yılbaşı armağanı aldım ona.ihtiyacı dahilinde bişeydi zaten bana seçim yapmak kaldı yalnızca.

dün iş arkadaşımla evime gittim. 3 gündür annemde kalıodum dün hazır o da gelio diye birlikte kız kıza bizde kaldık.eşimin kayseriden getirdiği mantılarla, yine kayseriden gelme pastırmaları paçangaya çevirerek pişirdim.bi güzel yedik hatta ertesi gün içinde kalan börekleri işe getirdik.

evimi özlemişim.eskidende böyleydi bu. evlenmeden evvelde annemlerle birlikte oturduğum evimi özlerdim. nezaman biyerde fazla kalsam sanki evimi kaçırıolarmış gibi koşa koşa geri dönerdim. küçükken kimsede kalmaz, annemle yapışık gezerdim.hayatım boyunca yaşadığım her iki evide çok sevdim.ama gariptirki bekarken o koşa koşa gittiğim ev de yabancı bi yer halini aldı artık benim için.insanın iki parça eşyası nerdeyse orası yuvasıdır derler,doğruymuş.halbuki orasıda benim evim burasıda ama demek evlenip kendi düzenini kurunca işler değişiomuş.

dün eve girdiğimde evimin kokusunu içime çektim resmen.her evin kendine has sinmiş bi kokusu vardır ya hani.işte o koku.yatağım,yastığım,dolabım,bardağım,tabağım herşey öylesine benimki sanki 6 ay evvel diilde çook senelerden beri ben zaten ordaymışım.işimle arasının okadar uzak olmasına rağmen geldiğimde oh dediğim, içimin huzurla dolduğu, mutlu olduğum, sevgilimle bizi birleştiren, yorgunluğumuza, kızgınlığımıza, hüznümüze bi parçada olsa ara verebildiğimiz durak sanki bizim için.bu yüzden seviorum sürekli evimde bişiler yapmayı.oturup tv karşısında bişiler izlemektense ya mutfağımda bişiler yapıo oluorum yada orayı burayı temizliorum.seviorum evde vakit geçirmeyi.bizim mutluluk mabedimiz burası.

bukadar sevmemize rağmen yeterince vakit geçiremedik evimizde tatilde. bayram gezmeleri küçük kısa bi tatil şehirdışında,dönünce başka telaşeler fln derken geçti işte zaman.yoğun bi tatildi bizim için ama bana herzaman çok güzel zamanlar hediye eden sevgilim sayesinde yine bi dileğim gerçek oldu.TRENLE SEYAHAT

okadar çok istiodumki neden bu denli arzuladığımı nihayet anladım işte bu gezinin sonunda.program yaparken tren seferleri ve doluluk oranlarını araştırırken normal oturmalı tren kalmayınca mecburen yataklı tren bileti almak zorunda kalmıştık.eskişehir ankara arası giden ANKARA EKSPRESİ ni tercih edebildik şartlar dahilinde.biletler rezerve edildikten sonra internette yataklı trenlerle alakalı yığınla yazı okudum hatta bikaç resimde gördüm ve tüm bunların sonunda tren yolculuğu daha bi cazip hale geldi.ama hiçbiri bu araca binipte yola çıkmak kadar eğlenceli ve cazibeli olamaz.


bayramın 2. günü 22,30 da hareket edicek olan tren için 7 ye doğru evden çıkıp mutlu mesut haydarpaşa garına gittik.erken geldiğimiz için gelen giden trenlerle oyalandıktan sonra nihayet trenimizde geldi.bu bambaşka bişi, anlatamam. insan biniceği aracı gördüğünde bukadar sevinirmi?ben sevindim,çocuklar gibi şen oldum.trenle alakalı herşey öyle büyülüydüki benim için,bikez daha haydarpaşaya hayran oldum mesela.kompartıman görevlileri bile öyle babacanki herkes herşey iyi olsun die uğraşıo gibi bi hava vardı garda.kalkmamıza 40 dakika olmasına rağmen sabredemeyip bir an önce kalıcağımız yeri görmek istedik.ve işte herşey o an başladı.

nohut oda bakla sofa miniminnacık şipşirin bi oda.küçük bi lavabosu bile olan, gaysan tarzı mobilya; çektiğinde yatak olan kaldırdığında koltuk.küçük bi dolaba saklanmış miniş bi buzdolabı ve içinde ikramlıklar,ve en güzeli kocaman bi cam.

hemen alt katı kendime tahsis edip kocamı üst kata postaladım.herşey tam hayalimdeki gibiydi öyle olmayada devam etmeliydi.ben yatağıma yüzüstü uzanırken kocaman camın önünden akıp giden şehir manzarasına bakmalıydım.öylede yaptım,muhteşemdi.

eşyalarımızı koyup mutluluktan napıcağımızı şaşırmışken trenin restaurantına gitmeye karar verdik.o da ayrı bi şirinlikte.cam kenarına sıralanmış küçük masalar,menüler ve küçük bir vazo eşilğinde
kısıtlı bi menüye sahip olsada yemeklerin en güzelini diil belki ama meyvelerin,fantaların ve çerezlerin en güzelini yedik.(manen:))
hareket vakti gelince içim bi hoş oldu.nihayet o çok istediğim yolculuktaydık.sevdiğimle en sevdiğim şeyi yapıodum bundan daha güzel bişey varmıydı.dünyaları verse birisi avucuma bukadar mutlu ve huzurlu olabilirmiydim bilmiorum.
hiç bi anını kaçırmamak adına yatağımdan nerdeyse hiç kalkmadım,zaten gece yolculuğu olduğu için hazır herkes uyuyoken gözlerimi dört açıp herşeyi ama herşeyi seyrettim.
nasıl romantik, nasıl melankolik bi durum anlatamam.mutluluktan ağlamayı bile başarabilirdim ama yapmadım.o denli yani:)sevgilim yukarda uyurken ben kulağımdaki en sevdiğim müzikler eşliğinde haydarpaşa eskişehir arasındaki herşeye o gece tanık oldum.
dedimki kendime bu şekilde dünyanın bi ucuna bile gidebilirim.ve asla bundan sonra eğer tercih şansım varsa hiçbi şekilde uçak yada otobüs kullanmıcam.imkanım varsa trenle gidicem.budur son kararım.

görevliler bile okadar şekerlerki sabaha karşı kapımıza gelip biz uyanana kadar kapıyı vuruolar.eskişehire gelmek üzereymişiz.apar topar hazırlanıoruz tabii.sabah 4,45 de yepyeni bi şehirde inioruz.hemen taksiye atlayıp eşimin ananesinin evine gidioruz.sabahın körüde olsa müthiş bi karşılama evin sıcaklığı bizi kendine çekio ve hemen birbirimize sarılıp uyuyoruz.


ESKİŞEHİR...adı eski ama kendi yepyeni.güzel düzenli bi kent.nüfus yoğunluğu fazlasıyla gençlerden oluşuo.orta yaşlı insan bile nerdeyse yok.sabah evde kahvaltı yaptıktan sonra kendimizi dışarı atıoruz.nerdeyse heryere yürüyerek gidip gelioruz.bi sakinlik var şehirde.belkide bayram tatilinde olmamızdan ve yoğunluğun az olmasından,bilmiorum.ama insanlar farklı.istanbulun o kaba saba halini okadar sindirmişizki, fotoğraf çekerken bize müsade etmek için durup bekleyen şöföre hayretle bakıorum.bu şehirde insanlık henüz ölmemiş diorum.

venedik gibi şehrin ortasından su geçio. adı porsuk çayı. .

bu çayın üzerinde bulunan gezi teknelerinden birine binioruz ve kısa bi şehir turu yapıoruz.odun pazarı evlerinin varlığından haberdar olan sevgilim beni oraya götürmek istio. kendiside daha evvel gitmemiş.yine yayan olarak gidioruz. eski evler restore edilmiş bazıları işletilio bazılarıysa boş.ama fotoğraf çekmek için güzel bi yer,fırsatı değerlendirioruz



fotoğraf ve gezi olayımızdan sonra her türk genci gibi maalesef kendimizi alışveriş merkezine atırouz.sanki istanbulda hiç yokmuşda biz de hiç gitmiomuş gibi bikaç parça bişiler satın alıoruz.ayrıca ısınıoruzda tabii.bi kafeden güzel görünümlü berbat bi kuruvasan alıoruz yemeden çöpü boyluyo.çıkıoruz.eski tren garlarından birini restore edip değiştirmişler ve içleri çeşitli kafeteryalarla dolu bi mekan yapmışlar.






kimi yerlerdede küçük hediyelik eşya satan dükkanlar var.eskişehirin ünlü lületaşınıda sadece burda bulabilioruz ama çeşit biraz zayıf.sadece pipo yapıolar ve dandik gibi duran tesbihler.maalesef hatıra olarak alıcak bişi bulamıoruz.


istanbuldan gelirken aile büyüklerimizden birisi bizi tembihlio.mutlaka PAPAĞAN'a gidip çiğ börek yiyin die.buraya kadar gelipte yememek olmaz tabii ama bunu başarabilmemiz için ciddi bi sıra beklemek durumundayız.işte meşhurlar meşhuru PAPAĞAN


hiçbir sıradışı özelliği olmayan bu çiğbörek için maalesef baya bi beklioruz.dükkan çok küçük ve önünde sıra oluşuo çoğunlukla.sevgilimin dediğine göre dükkan sahibinin mekanı genişletmeye hiç niyeti yok. neden olsunki bu şekildede işini götürebilio nasılsa.yemek yemek bi eziyet halini alsada bizde dahil olmak üzere ısrarla beklioruz.

bir porsiyonda 4 tane var. ama müşteri okadar çokki hepsini aynı anda tabağa koyamıolar.bir adedi 85 kuruş.önce; bu bana çok nasıl yicem? diosun baya heybetli çünkü.sonra anlıosunki içleri puf puf, bomboş.bizde zaten doymak istemioruz çünkü ananenin nefis yemeklerine saklıoruz kendimizi.

bu faslıda geçtikten sonra eve doğru yönelioruz yorgun biçimde.eskişehir karasal iklime sahip soğuk,sert bi yer. gündüz idare etsekte güneş çekilince soğuk iyiden iyiye hissedilio.nefis yemekler ve enfes kabak tatlısıyla geceyi sonlandırıoruz.

sabah mis gibi pide kokularıyla uyandırılıoruz.güzel bi kahvaltı sonrası yine dışarı atıoruz kendimizi.kısa bi yürüyüş ve gezmeden sonra akşam evde bizi bekleyen kuru dolma şenliğine katılıoruz.nefis dolmalar,şimdi olsada yesem.

buruk bir veda anından sonrada otogara doğru yola çıkıoruz. maalesef dönüş için trenlerin hiçbirinde yer bulamadık.mecburen karayolunu tercih edicez.herzamanki gibi erken geldiğimizden bi saat kadar oralarda takılıoruz.asker geçirmeye gelmiş bisürü eş dost akraba.baya kalabalık otogar.bi yere oturup bilmem kaç bin defa haşlanmış berbat çaylarımızı içioruz



otobüsümüz gelince yerlerimizi alıoruz ama sevgilim maalesef arkalardan yer almış.halbuki bilio önde gitmeyi sevdiğimi.neden almadın dediğimde aklına ORHAN PAMUK'un YENİ HAYAT adlı kitabı gelmiş bileti alırken.ordada iki sevgili anadolunun yollarında otobüs yolculuklarında çeşitli kazalar geçiriolardı.fazla etkisinde kaldı galiba.şayet kaza yaparsak önde oturmamız bizim için sakıncalı, arka tarafsa güvenilirmiş bu duruma göre:)komik buldum bu düşünceyi ama yapcak bişi yok.
yaklaşık 5 buçuk saatte istanbula vardık,yorgun ve bitkin bi halde.evimize koşar adım gittik ve kendimize gelmemiz 1 gün sürdü.
sonrasında dinlenmeyle geçti zaten.sevgilim teftiş için kayseriye gitti pazartesi günü.bense evde yalnız durmaktansa ekmek elden su gölden hesabı yapıp annemlerde kalıorum.kimi zaman iyi bu durum kimi zaman kötü.insan evine kendi düzenine alışınca hep onu arar oluosun.
bakalım yılbaşı akşamına kadar sevgilim gidip gelicek böle.yeni yılı birlikte karşılıcaz inşallah.geçen sene kendi kendimize sözverdiğimiz gibi sıcacık evimizde miskinlik yaparak karşılıcaz.ahh hele bi de kar yağarsa değmeyin keyfimize...