27 Kasım 2008 Perşembe





Sonbaharın son günleri.artık yerlerde dolaşıcak dallarından kopup gidicek yapraklar bile kalmadı nerdeyse.dışarda güzel bi hava var.inceden çiseleyen yağmur,şemsiyeden yüzleri görülmeyen insanlar ve Arnavut kaldırımlarının arasına sıkışmış yağmur suları
Sonbahara cocorosie yakışır.ne zaman dinlesem burnumu cama dayayıp sokağı izleyesim gelir.kış gelio ve bahara sadece bir tek mevsim kalmış oluo

26 Kasım 2008 Çarşamba

25 Kasım 2008 Salı

olan,biten

>

diyetteyim.tartıya çıktığımda ibredeki rakamı görünce girdiğim şoktan ötürü sımsıkı bir diyete girdim. yaklaşık 4 kg verdim ama durmak yok yola devam.en zoruda bi yere gittiğinde yapılanlardan yiyemio olmak.herkes hapur hupur yerken ben yemeğimi yedim sağolun demek.ama gerçekten mühim diil. yediğim günlere sayıyorum hepsini.böyle daha hafif ve suçluluk duygusundan uzak kalınca daha mutlu oluo insan. şimdilik bi şikayetim yok.zaten bisüre sonra amaç zevkle yemek yemek diil sadece guruldayan karnımın sesini durdurmak için yemek oluo.bu fotoğrafta diyet yapmadığım zamanlardan kalma zaten. ahh kahvaltının mutlulukla bi ilgisi olmalı demiş bi şair.ne iyi demiş.














geçen hafta eminönü taraflarından alıcağımız bazı ev eşyaları vardı.duvar saati,tavla,şemsiye,hediye ve yüzüklerimize aldığımız yerden isim yazdırmak gibi işler.yine şu yukardaki gibi güzel bi kahvaltı sonrası düştük yollara. önce yüzüklerimize isim ve tarih yazdırdık sonrada temizlettik.bu işlem biraz vakit alıcağından türk kahvesi içebiliceğimiz bi yer ararken kilimcilerin olduğu sokakta minik samimi bi cafe gördük ve oturduk.garsondan türk kahvesi istedikten sonra garson son zamanların en güzel teklifini yaptı.


yeni izmirden gelmiş sakızlı kahveyi denemek istermiydik. ahhh uzun zamandır izi peşindeydim bu kahvenin.tabiiki isterdik hemde en sakızlısından.yeni bi ürünmüş kahve satın aldıkları adam tanıtım için getirmiş.bende bayadır nerden alınabilir diye düşünüp araştırıodum .hatta iş arkdaşım izmire gittiğinde onu tembihlemiştim sakızlı kahve die fakat unutmuştu.tüm bunlar çok yakın zamanda vuku bulurken gökte aradığımı yerde buldum.cidden nefisti,hele hele yanında tiramisu ile dahada nefisti.

fakat asıl süpriz daha sonraymış meğer:)


kahvelerden sonra küçük bi pazarlıkla mobilyalarımıza uygun bi tavla aldık.satıcılara türk işi ,istanbul işi diye not düştük almadan evvel. yoksa fiyatlar borulaşıo aniden:)


daha sonrada duvar saati için saatçilerin olduğu sokakta dolaştık.seikonun şık bir duvar saatini aldık ama onun yanında bir de metalik bi saat görünce mutfağıma çok yakışıcağından onuda aldık.


mısır çarşısına girmemek olmazdı elbette.babamın prostat için istediği bazı otlar vardı.onları temin etmek için girdiğimiz bi aktarda ne göriyim.dadadadannnn....egenin meşhur sakızlı kahvesi,hemde paketinde satılıo.resmen havada kaptım ki hala kıyıpta açamadım paketini.özel misafirlerim için saklıorum.


tmm egenin sakızlısı iyide buralara kadar gelmişken kurukahveci mehmet efendiye uğramadanda olmazdı hani.ondanda taze kahvemizi aldıktan sonra ananemlere akşam yemeğine gittik.kahveyi çantama atmışım bi hafta missler gibi koktu durdu..


gençtürkcellilerin sinema muhabbeti var.bi bilet fiyatına 2 kişi.araştırdıktan sonra geçen akşam evimize yakın bi alışveriş merkezindeki 21,30 seansına gittik.neyemi? tabiiki ISSIZ ADAM'a.

filmde ağlamadım çünkü benim için ağlanıcak bi anı ,bi mazi yoktu artık.eskiden vardıysada üstünden çok seneler geçti.maziyi hatırlayıp üzülemicek kadar mutluyum çok şükür.
ama eminim hikayesi taze olanlar hüngür şakır ağlamışlardır.aslında kanaatimce insanların ağlamasına sebebiyet veren şey bi parçada olsa filmde çalan eski şarkılar.hatta bence büyük payı var.şarkılar enfes hele plaktan çalınca dahada enfes.bu film piyasaya çıkmadan önce zaten orda çalan şarkılar benim playlistimde vardı.ama filmden sonra benim içinde daha değerli oldu doğrusu.hatta sinemadan eve dönünce gece olmasına rağmen yüksek sesle film müziklerini dinledik.


bi site var.www.birzamanlar.net diye.70 li yılların sanatçılarına ait bi arşiv geliştirmişler ve nerdeyse yok yok.bi ara hakikaten bu siteye takılmıştım.gazetenin birindede şöle yazıo.ayla dikmen şarkıları ölümünden 17 yıl sonra meşhur oldu...gerçektende böyle.

bu arada yarın benim doğumgünüm.dolu dolu 28 olucam.haftasonu evde aile arasında bi kutlama yapıcaz.ailemden ayrı geçirdiğim ilk doğum günüm olması sebebiyle yarında annemlere gidicez.onların mahzun kalmasını istemem lakin annem hala evli olduğuma alışabilmiş diil.hala arada hüzünlenio.sonuçta biz hem ana kız hemde arkadaşık.ben evlenince hem kızından hemde arkadaşından mahrum kalmış gibi oldu.bense hayatın debdebesinde anlamıorum bile zaman nasıl geçio.çok şükür mutlu mesut yuvarlanıp gidioruz.


bi doğumgünü pastasını hakkettim dimi.hakettim tabe..


12 Kasım 2008 Çarşamba



kemal ile füsun

orhan pamuğun kitabındaki en önemli iki karakter.kemalin aşkı ah bee dedirtecek cinsten. hani köpekler gibi sürünür derecesinde sevmek vardır ya (kendisini herkes tanımaz) öyle bişi işte. deliler gibi sevmek,yemekten, içmekten,yaşamaktan kesilmek...

insanın aşık olup o acıyı çekesi gelio çünkü içimizde o trajikomik türk filmlerine benzer ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin, hangi çakıllı dikenli yollardan geçerlerse geçsinler mutlaka sonunda kavuşucakları umudu var ya, işte bu umut adına çekilsin ulan bu acı diyesin gelio.

kitabı okurken kimi zaman kemalden yana, kimi zaman füsundan yana oldum fakat fazlasıyla kemal taraftarı olmak ağır bastı.aşk ki duyguların en güzeli fakat karşılığını bulamadığında kişiyi başkalaştıran, evrimini tamamlayamamış bi varlığa dönüştüren bi his, bi duygu, bi olgu...

önce karşılığı olan sonra yaklaşık 8 sene boyunca karşılığı olmayan aynı iki kişinin aşkı bu.orhan pamuğun biçok kitabında illaki aşk esintilerine rastlarız ama bu Masumiyet Müzesi başka,bambaşka.
dayanamadım yaklaşık 100 sayfa kadar kalmışken çevirdim kitabın son sayfalarına baktım. içimden bi ses sonunun nolucağına dair bişi görememeyi diliodu, diğer seste görmeyi.kitap sayfalarında fırıl fırıl dönen gözlerim maalsef gördü yine gerçeği.gerçeği görmek için baktılar zaten.

ah canım kemal ölüo(nası bi tipse artık bu. füsunun tipinden, fiziğinden bahsedilio fakat kemal hakkında hiçbi malumatımız yok esmermi sarışınmı???)kemalın güzelim dediği füsunda ölüo.ne hazin bir son bu.

insan böle süründürücü bi aşk yaşarda tam kavuşmuşken öldürülürmü.yazık oldu aşıklara,çoküzüldüm az evvel.şeytan dürttü işte. halbuki sevgilimide zorlamıştım anlatsın bana sonunu die ama anlatmamıştı. al işte bütün şevkim kaçtı. ölememeliydiler,kavuşmalıydılar. madem 1975 senesinde başlayan son derece türk filmvari olan bi aşktı,aşıklar kavuşmalı,işer yoluna girmeli,kötülerde hapsi yada öteki dünyayı boylamalıydı,ama olmadı.bunun yerine kemalle füsun öte tarafı boyladı.gerçi kitapta kötü bi karakter yok ama ben kendim feridunu(füsunun maalesef kocası) kötü olarak bellediğim için onun ortadan yokolması gerekiodu.kimbilir belkide yokoluodur,sonuçta henüz hepsini okumadım.

yani şu dakka bu müze açılmış olsa;koştur koştur giderdim füsunun eşyalarını görmeye.ama diil maalsef işte.

Masumiyet Müzesi Cevdet Bey ve Oğullarından Sessiz Ev den de daha çok sevdiğim bi kitap oldu benim için.ilerde birgün bu sıralamayı hatırlamak istersem buraya bakmam kafi olucak.

işte en sevdiğim O.Pamuk kitapları sırası ile:

1.MASUMİYET MÜZESİ

2.CEVDET BEY VE OĞULLARI

3.SESSİZ EV

4.YENİ HAYAT

5.BEYAZ KALE

6.BENİM ADIM KIRMIZI

7.İSTANBUL

8.KAR

9.KARA KİTAP

10.GİZLİ YÜZ

diğer ikisi Babamın Bavulu ve Öteki Renkler henüz okunmadı.

bu ara hayat nasıl gidio biraz bahsetsem fena olmaz sanırım.işim aynı sıkıcılık ve yavanlıkta devam ederken ev hayatımız geçen haftalarda baya bi renkliydi. gelenlerimiz oldu hayırlı olsuna.taze geliniz ya.bisürü mutfak maceralarım oldu tabii. bu esnada iyi yaptıklarım kötü yaptıklarımda kendiliğinde belirlenşverdi.fakat anladımki şu internet camiasına bravo.her iki misafir kalabalığınada benim zamanımda netten bulup defterime eklediğim yeni ve orjinal klasik olmayan tarifleri yaptım. bisürü değişik çeşit ve bitanesi bile beni utandırmadı.yaptıklarımı gösteren bi iki resim koyup bende yemek yapabiliorum işte kanıtıda bu demek isterdim fakat maalesef henüz böle bi alışkanlığım gelişmedi. ama geçenlerde özenerek hazırladığım pazar kahvaltımızın resimlerini çektim bi ara eklerim.şuncacık bloğumda yemek resmimde yok demiyim artık.

bu arada sevgilimde şehir dışında soruşturma için. kayısı diyarına gitti.yarın gece gelio.bende pazartesiden beri ana kuzusu kıvamında yaşıorum.ohhh kebap bi hayatmış valla bekarlık. ekmek elden su gölden.yan gel yat, ağzını süpür tv karşısında oyalan, çayın, kahven, meyven ayağına gelsin çalışıosun die. evliyken bunları yapıcak kendimden başka kimse yok.neyseki kocam düzenli temiz biride extra işlerlede ilgilenmek zorunda kalmıorum.zaten özlemişim kocişimi.ühühüh hıçkırık! hüngürr şakırrr!

iyi insan lafın üstüne ararmış.kendisi aradı ez evelde gülüştük accık.neyse karnım fln acıktı benim. bişiler yiyeyim.

baiii

5 Kasım 2008 Çarşamba


herkes kırılamaz

bazen ipince dal olmak gerekir kırılmak için

ama dünya kütüklerin

ağlayamaz herkes

ağlayabilecek kadar büyümek gerekir

dünya ise küçüklerin

sevemez herkes

bir orman olmak gerekir sevmek için

bak ki dünya çöllerin

ve vakur bir damla olmak dalga için

katılmak okyanusa aşk için,

isyan için!..."



Yılmaz ODABAŞI....