22 Eylül 2008 Pazartesi

EN GEVEZE SESSİZLİK.


okadar uyudumki pazar günü . hayatımda ilk defa öğlen 1 de kalktım. dolayısıyla ondan sonra ne gece uykum geldi, ne de sabah zor kalktım. işyerinde bile her gün yarım saat kadar kesitirirdim müsait olduğumda ona bile ihtiyaç duymadım. okadar doymuş bünyem uykuya.ve kendimi çok iyi hissediorum.

haftasonu aile eşrafından misafirlerimiz vardı.ilk defa bukadar kalabalık misafir ağırladım ama anneminde yardımıyla iftar yemeğimiz gayet iyi geçti.

pazar günü evde olmak şahaneymiş. hemde yağmurlu bi günde. yağmurla dolu bulutlar eşliğinde yürümek, alışverişe çıkmak yada herhangi bişey yapmak.sonbahar böle pat diye geldi diye çok ama çok mutluyum. sürekli yağmur yağsın istiorum. bende evimde oturup kocamla miskinlik yapıyım.

sabah metroyla işe giderken çok kalabalık olması sebebiyle bulunduğum duraktan ters istikamete giderek bi sonraki durağa ulaştım. uyanıklıkta geç kalmışım lakin benim gibi yapan bisürü kişi vardı. böylece rahat rahat itiş kakış olmadan metroya binebildim ve kendime güzel bi yer seçtim. yanıma ve karşıma 2 kişi oturdu ikiside erkek ve sanırım ya sağır yada dilsizler yada her ikiside. bilemiorum. el kol hareketleri okadar aşırıydıki onlar konuşmaya başladığında şaşırmadan edemedim.yaklaşık yarım saat boyunca hiç durmadan kendi dillerinde konuştular.ve onları kendi içimde çok geveze olarak ilan ettim. bi yandan kitap okuyup bi yandan onları yan gözle izlerken şayet sesli biçimde konuşabilselerdi nekadar gürültü çıkarabileceklerini düşündüm.ve zihnim dahada dağıldı.önce kendimi kitaba veremez oldum sonrada sürekli bu el kol hareketlerinden dolayı midem bulanmaya başladı.en nihayetindede bu tip rahatsızlıklar duyduğum için kendimi kötü hissettim.onlar özürlü olan insanlar ve ben onlardan rahatsız oluyomuşum gibi geldi.ama nebiliyim yinede hareketleri belkide iri olmalarındanmıydı bilmiorum çok kocaman kocamandı sanki...neyse...canım sıkılıo bunu düşününce.


dün daha önceden 3 kere deneyipte kıvamını bulamadığım profiterol hamurunu son kez daha denedim ve tatammmm şahane oldular bu son seferde.iç kreması ve sosu biraz uyduruktanda olsa yinede fena diildi.


akşamada bigün önceden kalan yemeklerin yanında kendime özel mıhlama yaptım.geçenlerde fatihte bi dükkan buldum çarşamba pazarı civarında. tüm ürünleri halis trabzondan gelme ürünlerdendi. biraz mısırunu, biraz trabzon tel peyniri ve tereyağı aldım. sonuç ayrı ayrı da bir bütün halindede(mıhlama) bence çok güzeldi.


ve yeni bir kitaba başladım. otobiyografileri severim. Orhan Pamuk'un İstanbul adlı kitabıda daha çok kendi hayat hikayesi. zeynep evlendiğimden beri kitap okuma rekoru kırdığımı söylüo.bu aralar içimde ciddi bi kitap tutkusu varolduğu doğru. biri bitmeden diğerine başlamak hatta eskiden olduğu gibi aynı anda 2 yada 3 kitabı okumak istiorum.
biraz önce bi blogta gördüğüm havuçlu pekmezli keke takıldı aklım. kahve dumanının ardında hayal ediyorum onu. turuncu tabağıma yan gelip yatmış havuçlu bir dilim kek. mmm nefis. niyetli olamamında etkisiyle açlığım ayyuka çıktı şu anda.


yeni bi dergi keşfimiz oldu yine haftasonu.ilk çıktığından beri almaya niyetlenioduk ama cumartesiye nasip oldu.adı: Food and Travels...
muhteşem bi dergi. tam bize göre. zaten yeni bi dergi. ilk sayısı yani. dün sevgilimle inceledikten sonra üye olmaya karar verdikki güvenlik ağından dolayı bankadan yaptı sevgilim bugün. %35 indirimle üye olduk bu yeni dergiye. özellikle kapadokya kısmıyla alakalı verilen butik otel rehberide tevafuk oldu. gerçi biz bu isteğimizi başka bi bahara bırakmak zorunda kaldık R.E.M konserinden dolayı ama olsun. ileriki zamanlar için güzel bilgiler var içinde. okunduktan sonra atılıcak diil biriktirilicek bi dergi bence.tebrikss

geçen haftalardada yine yeni dergilerden bravacasayı almıştık. ama bu dergiyi hiç tutmadık. sevimsizdi doğrusu.oysa Food & Travels dolu dolu bi dergi.sevdik kendisini.

bayram gelmek üzere. maalesef biz çalışanlarda bayramın getiridği mutluluktan çok tatil yapıcak olmamızın sevincini yaşıoruz. yapcak bişi yok. bende istemem böyle hissetmek ama sonucu değiştiremiyorum.


tatil yapıcağım için mutluyum, mutluyuz...


17 Eylül 2008 Çarşamba

yağmur yağıyor mutfak camındayım..nasıl üşüdüğümü bilemezsin..menekşelerim çiçek vermiyor artık anne. söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama..şimdi telefon açsam sana sesini duynak ta yetmiyor ki..Hep ayni cumleler.Babamlar nasil? Ilacini aldin mi? Nedenini bilmedigim bir aglamak var icimde.Bir yerlere sigdiramiyorum yuregimi.Bazen dalip giderdin mutfakta yemek yaparken tahta kasikla tencerenin basinda oylece.Ne dusunurdun acaba? Ozlemek cok fena anne, anlamak seni daha da fena..Omuzlarim agriyarak uyaniyorum sabahlari.Benim kizimin omuzlarimı ovmasina daha cok var.Gittikce sanami benziyorum ben? Ya da 'annenin kaderi kiza' dedikleri dogru mu? 'baban eskitir herseyi kizim, 'demistin bir kez.Anlamamisim meger, eskiyormus annecigim.Omzunu ovacak kalmiyormus meger ayni evin icinde.simdi duysan bunlari, ne uzulursun mutsuz mu kizim diye, coktan kendinden vazgecmis bir sesle.Mutsuz degilim de anne, yagmura ve mutfagimdaki kedere care bulamiyorum.Evimi topluyor, toz aliyor, patlican kizartiyor, televizyon seyrediyor, aksam calan kapiyi aciyorum.Actigimi goren olmuyor.Pisirdigim yeniyor da, guzel olmus denmiyor.Cay demleniyor demleniyor, demleniyor.Kederim mutfagin her yerine yerlesiyor.ah Nasil eskiyor hersey anne, nasil eskiyor.eskilerimi atmaya kiyamiyorum. Seni cok ozluyorum.bana yasakladığın bahçeler sana da mı uzaktı hep.? gidemeyişine ağladın mı sende? ne zaman eskiyor sevgiler ödenen bedellerin acısı geçince mi?işte böyle... kalbimde bir acı şarkılar seni söyler..

iclal aydın-yağmur

uyku...

böyle havalarda daha bi uyumak gelio insanın içinden. erken kalktığımdan ötürü zaten çokda aydınlık olmayan hava kara bulutlar sayesinde dahada karanlıktı yola çıktığımda. ıssız,soğuk ve köpeklerle dolu bikaç sokak geçmeliyim otobüse ulaşabilmek için.otobüse ulaşıp yer kapabilmek içinde uykumdan feragat etmeliyim.sabahın 6,45 inde durakta kitap okuyan bi tip var, işte o benim. okudukça uyku dolan gözlerle ya gelmezse dediğim otobüsü bekliorum, beklioruz arkamda oluşan kalabalıkla.
ve otobüs gelio. ama o da uyku sersemi olsa gerek sağa doğru yanaşmak için direksiyonu kırınca ya kenardaki arabayı görmüo yada vurabiliceğini hesaba katmıo, sabahın sessizliğinde bir araba nasıl yandan göçertilirmiş hepimiz şahit oluoruz.büyük bi gürültü çıkıo ama şöför çarptığı halde durmuo, sanırım o da farkında diil naaptığının. araba durunca inip bakıo çarptığı diğer arabaya.sonrada yolcuları yani bizleri arabaya almaya başlıo. olan park halindeki araca oluıo.sahibi için üzülüorum ve aklıma geçen sene otobüsten inip önünden geçerken arabanın altında kalan çok da samimi olmadığım iş arkadaşım gelio.biz sevglimle tatildeydik o sırada.havuzda güneşlenirken okumuştum gazetede haberi.zavallı vesikalık bi resim koymuşlardı gazeteye.evveliyatında diğer iş arkadaşım arayıp söylemişti vefat ettiğinide dalga geçio sanıp inanmamıştım en başta.meğer denyo bi belediye otobüsünden inen bu kız indiği otobüsün önünden geçerken onu görmeyen şöför gaza basınca önce çarpıo, sonrada arabanın altında kalıo.fecii.

halk otobüslerinden nefret ediorum.haftada bir şikayet dilekçesi yazıorum iett ye, içimi döküorum.

otobüsün sıcaklığına bıraktım kendimi bu sabah. aklım evdeki sıcak yatağımda.akşama kadar uyumak istiorum. tam türk filmi izlenicek bi hava.en güzel zamanları mevsimin. biri ilkbahar diğeri son.birinde çiçekler açıo diğerinde soluo ama her ikiside nihayetinde yeni bişeylere gebe.birinde yaz gelio diğerinde kış.hep bi hayalim vardı ya. soğuk kış günlerinde içerinin sıcağından nemlenmiş cama burnumu dayayıp elimde kahvem, yanında şekerli bi çeşit kurabiyem üstümde battaniye ve tv de güzel bi türk filmi.ağlamak isitorum..
daha şimdiden eve gitmek istiorum ve kaplumbağa gibi burnumu dışarı çıkarmamak.işyerimin küf ve eski kokan merdivenlerini tırmanırken burdan nefret ettiğim gelio aklıma daha çok nefret ediorum sonra. fatihin izbe bi apartmanındayız uzun zamandır.yerleri çini işleme.sanırım 80 lerden kalma.rüzgar yönünü değiştirdiğinden o eskiliğe has es kokusu duyuluo arada sırada. sanırsınız yanınızda lağım açmışlar. artık rüzgar lodosmudur,poyrazmıdır bilmem.
yağmur...
bugün yağmur bir kadın saçıdır yeryüzüne dökülen
upuzun, ince ince, karanlık kokulu
sen ki aşkta aldatıldın yüreğin taş parçası
dinle yağmuru dinle
teselli bul türküsünden
herşey olur herşey geçer,hepsi biter hayat kalır.hepsi biter hayat kalır.

yoldaki ağaçlara baktım bugün gözlerimi açtığım aralarda.cansularına kvuşmuş gibi dipdiri capcanlı görünüolardı.klorlanmış şehir duyunu sevmio ağaçlar.insan eli değmemiş,çıkarlarıyla kirlenmemiş saf taze yağmur suyu istedikleri, bekledikleri. ve işte kavuştu dün iki sevgili.birbirine muhtaç suyla toprak..çok şükür...

16 Eylül 2008 Salı

bugün en miskin gün. akşam annemlere iftara gittiğimizde eve dönmedik orda kaldık.küçükken eve gelen, ailemizin önem verdiği misafirlerine annem kendi yatak odalarını verirdi.anlamsız bi şekilde buna sinir olurdum. sonra büyüdüm abim evlendi fln. bi baktım onlarda geldiklerinde annemlerin yatağında yatmaya başladılar.kıskançlığa, sinir olmaya devam. ee gün geldi devran döndü aldım kocamı yanıma bende gittim annemin evine. ewt sıra bendeydi. bende annemlerin yatak odasında yattım dün gece. kocacımla hemde ehehehe:)

neyse. annem sahur için kurduğu telefonu yastığının altına atınca telefon çaldımı çalmadımı bilmioruz fakat neticede sahura kalkamadık. mühim diil,susuzluk dışında. çok susadım ama cumartesi günkü kadar diil.

insanlar serap görebilirmiş o gün anladım. suya baktığım zaman gözlerim doluodu o derece yani.neyse akşama az kaldı.

yemekte hakiki kayseri mantısı var. sevgilim bi yerden siparişle getirtti. domates çorbası ve salata eşlik edicek yanınada.


sevgili patronumuz bir kez daha bizi şaşırtmayarak haber vermeden yurtdışına çıktı. çıkıcağından kazara haberim vardı ama zamanından haberim yoktu. bugün cebten aradığında çıkan kodun nereye ait olduğunu bulmak için herzamanki gibi internete başvurduk. çıkan sonuç: nijerya:s

nijerya. bizim patronumuz gibi bi adam nijeryada naapar. yani yardımsever, cömert bi insan olsa dicemki bir barış elçisi gönüllü yardımseverdir kendisi,ewt gidebilir. ama yani nijerya ya. herhangi bi ticari ilişkiye pek de elverişli bi yer olmadığını biliorum. yoksa yanılıyormuyum.

hiç yapmadığı üzere ikide bi arayıp gereksiz sorular soruo. insan bu ve bunun gibi adamlarla yaşayınca anlam veremediğin şeyleri bi süre sonra anlıosun. mutlaka yanında bi adam var ve işiyle alakalı bişiler kanıtlamaya çalışıo ona.mesela ikide bi ithalatla alakalı direktifler verio bana ki gitmeden zaten konuştuğumuz ve beklemede olan şeyler bunlar. ya da yurtdışından gönderilicek olan gümrük dosyalarını gümrükçüye göndermemi söylemek için arıo fln. varış ihbarnamemiz gelmeden gümrükçüye niye dosya yollayalım , gelmeyen malın evraklarını gümrükçü naapsın. ama işte deminde dediğim gibi orda yanında bulunan kişilere hava atmak, bakın ben ne çok yoğunum bisürü işim gücüm var itibarını vermek.

burdan nijeryadakilere sesleniorum.kanmayın a dostlar bittikde okeye dönüoruz yane.işler kötü. nerden geldiği belli olmayan paralarla şirketi çevirip duruyoruz. okadar zamandır dönüoruzki başımız döndü, midemiz bulanıo .


patronumuzun yokluğundan yararlanıp yayıp duruoruz elbette. uyuklayıp duruoruz enbaşta. ya da onun odasında tv seyredioruz. zeynep kendi pc sinden düğün şarkıcısı adlı diziyi izlio bende bu esnada blog yazıorum. ramazanın verdiği göz açlığı ile yemek bloglarını gezip dişime yarar bişiler arıorum.


az evvelde anneme profiterol hamuru siparişi verdim. geçen hafta gece 3 buçuğa kadar çeşitli pişirme denemeleriyle hamurunu yapmaya çalıştım ama naptıysam hamurlar bi türlü kabarmadı.

www. yemeksenligi.com

sebebini cidden bilmiorum ki ben ilk defa yapmıorum. annemin evindeyken çok sık yapardık ve hiç böle bişeyle karşılaşmamıştım. sorunun fırından kaynaklandığına kanaat getirerek anneme sipariş verdim hamur kısmını. pişirip getiricek bana.

ramazandan sonraki ilk kalkınma planım kilo vermek.vermek vermek vermek.hiçbişeyin içine gerçekten giremez oldum.bi an önce bu dönemi atlatıyım istiorum. sitemize ait spor salonundanda dibine kadar yaralanıcam. kapalı yüzme havuzuda var.ne gerekiosa yapıcam ve kısa zamanda tüm bu fazlalıklardan kurutulucam.herkes muzaffer kuşhanı yerin dibine sokadursun ben onun çok sevdiğim, çalışanlar için çok ideal olan dietini uygulucam ki o söylemlerin dışında, içinde sadece karbonhidrat yada protein olan bi diet diil. sebzede var, ette, ekmekte.

dün akşam iftardan sonra dişçiye gittik. geçici dolguyu çıkartıp yerine gerçeğini taktı.şimdi aynaya baktımda miss gibi duruo. ramazandan sonraya randevuda aldım.bikaç tane daha var yapılması gereken.

35 dakkam kaldı çıkmama.insanın evi gibisi yok. bi an önce kollarına koşmak istiorum güzel ve tozlu evimin:)

10 Eylül 2008 Çarşamba


sanırım hasta olucam. o grip olucaklara özgü hapşırık, burun yanması ve boğaz gıcığı gibi yakınmaların hepsi mevcut şu anda. ses tonumdada bi değişiklik var elbette.bende bıktım artık bu nanemolla halimden. akşam iftardan sonra bi kaç takviye yapmam gerekicek bedenime.
şu aralar doktor üçgeni içinde dolanıorum. biri bitio biri başlıo.neyssee...

dün annemlerde iftardaydık kocişimle. ama sonra o eve gitti ben annemde kaldım.güzel bi değişiklik oldu benim için. bi kaç saatliğinede olsa sorumluluklarının dışındaymışsın gibi olmak, sırtını herşeyi yapabilicek güce sahip olan annene dayamanın tadı enfes.annelerin en güzel yanıda bu. habire her konuda evlatlarını kayırırlar,kıyamazlar...kızlar annelerinin babalarının yanında hep prensesler.ne hoşş

öte yandan 2 aydır aynı yastığa baş koyduğum eşimden ayrı yatmakda bi garipti. insan nefes sesi beklio yanında alışkanlıktan.kocamıda özledim. kocamın yanındaykende annemi babamı özlüorum. ikisini bi araya getirme yolu yok biliorum ama en azından yakınlaşabilme ihtimalimiz var diğmi.umarım yanii..

sabah annemlerden işe gelirken otobüste hanzonun tekiyle kavga ettim. onun ne dediğini bilmiorum çünkü kulağımda kulaklık vardı. bu hıyar bozmasıda bana habire durmadan bakıodu tüm yolculuk boyunca. insan birisinin sana baktığını anlar,ille gözleriyle karşılaşmana gerek yok. öküzün trene baktığı gibi bakınca rahatsız oldum tabiiki ve çıkışarak ne bakıosun die kafa salladım. o bişiler söledi ben tipinin zaten ne anlattığınından dem vurdum.tartışma bittiysede hödük bakmaya devam etti maalesef. off çok kroydu ya.bi de evlendikten sonra bu tarz abuk subuk şeyler yaşamak, birilerinin sana yicekmiş gibi bakması daha bi koyuyo.hazmetmek daha zor oluo. ulan inek; parmağımda yüzüğüm var, denyo ben evliyim, bakma lan bana git bekarlara bak demek geçio içimden. sanki onlara bakabilmeleri haklarıymış gibi:)

belediye toplu taşıma araçlarını beleş yapmış. trafik oluşmasın die.insanlarımızda bedava sirke baldan tatlıdır zihniyeti olduğu için normalde o hattı kullanmıosa bile böle zamanlarda kullanıo.
ondan inip buna biniyim aman beleşten bende yararlanıyım die düşünüo galiba.tıklım tıklım otobüsler,insanların yüzleri camlara yapışmış sinek gibi,ölecene gidioruz ve buna rağmen yinede binmek isteyen buna çabalayan insanlar var duraklarda.berbat yani.


hayat bu biçimde işte. habire cumayı beklioruz.haftasonu zaten nasıl geçio anlamıoruz.benim için temizlikle geçio genelde bi de yemek yapmakla.bi de ütü.ramazan bayramını tatil ederlemi acep? ederlerse çok iyi ederler. dinleniriz accık yaaa. bayramdan sonraki haftasonuna R.E.M konserine bilet aldı sevgilim. ona gidicez kuruçeşme arenaya.onlardan önce çıkıcakl guruplardan biride mor ve ötesiymiş ki kendilerine bayılırız yemeyip yanında yatarız yani.2 -3 günlüğüne kapadokya turlarına katılalım dedik ama istediğimiz vakitte pek tur yok. konserden dolayı vagzeçtik.başka amanda başka turlara katılırız inşallah.

2 Eylül 2008 Salı

zaman



zaman... geçti gitti yine zaman. nasıl olucak,nasıl biticek derken türlü türlü telaşlara boğulmuşken bi baktık geçmiş gitmiş zaman. ve biz yeni bi hayata çoktan adapte olmuş bulduk kendimizi.

güzel telaşlardı yaşanan. başkaları için sıradan bizim içinse dünyanın en önemli olayı.gerginlikler ,sıkıntılar, meraklar, ilkler, sonlar, hüzün ve sonrasında mutluluk... yaşamın içinde ne varsa hepsini yaşadık birer birer. şimdi şöle bi baktımda sabah takvime göz ucuyla 9 gün sonra 2 aylık evli olucaz. hiç inanılır gibi diil ama böle.


çok güzel bi balayı geçirdik sevgilimle, eşimle. bodrumda. hayatımda ilk defa uçağa bindim. ama boşunaymış yıllardır o korku. herhangi bi araçtan çokda farklı diilmiş uçağa binmek,anladım.balayımızı bodrumun belkide en cafcafsız otelinde geçirdik. animasyonun, abidik gubidik tiplerin olmadığı,tamamı dinlenmeye adanmış sakin bi yerdi.
bize kalan tek şey yiyip içip bol bol yatmak oldu ki bizde aynen böle yaptık.

toplamda 3 hafta iznim vardı fakat işe başlıcağıma bi gün kala patronumun bana 1 hafta daha izin verdiğini öğrendim. günahını vermicek bi adamdan böle bişey gelmesi çok kuşkulandırdı bizi ki nitekim sonradan sebebi çıktı ortaya. maaşımı kesmiş:) beni oyuna getirip, maaşımdan kesiceğinden haber vermeden sanki havadan tatil veriomuş gibi davranarak yarı maaşımdan fazlasını kesti. kısa süreli bi şok geçirsemde bu adamın daha önceki hareketlerinide gözönüne alınca maalesef sindirmek zorunda kaldım.


bunun dışında artık saat5 de çıkıorum işten ve cumartesi günleri çalışmıorum. bu adama katlanma sebeplerime bu da eklendi yani.başka yerde böle bi iş bulmam nerdeyse imkansız. kamu alanlarının dışında çok güç artık şartlar.sallan yuvarlan gidioruz işte gidiceğimiz yere kadar.

bazı kırgınlıklarım oldu nikahıma gelmeyen insanlarla ilgili ve hayatımdan sildim çıkarttım bazılarınıda.eşimle birlikte kimlerle devam ediceğimizde ortaya çıktı böylece.canları sağolsun diyemicem çünkü gönlüm kırık maalesef.

eve alışmak çokda zor olmadı ama evle iş arası biraz uzak. işte bu beni yoruo bazen. insan her gün aynı modda uyanmadığından ve herzamankinden daha erken kalkmak zorunda olduğumuzdan akşamları ayarım kaçıo bazen. genelde hep uykum var ve yorgunum.ev büyük ve etraftaki bitmeyen inşaat işleri yüzünden aşırı toz oluo.her gün mutfaktaki balkonu silmek zorundayım.


olaki silmezsem ertesi gün resmen çamur oluo. annemin yazlığa giderken bana bıraktığı çiçeklerin bile rengi artık gri gibi çünkü üsteleri hep toz. yani aşırı bi toz halimiz mevcut. bi de buna yeni eşyaların özellikle halıların tüyleri eklenince dahada beter oluo herşey.hergün temizlik yapsam yapılır yani.ama yavaş yavaşta olsa bi gözümü kapatarak yaşamaya çalışıorum artık.yoksa çıldırmamak elde diil.çalışan kadınlar için hayat gerçekten zormuş bunuda öğrendm bu arada. hayat müşterek fln filan ama sadece para konusunda müştereklik var. erkeğin kadına iş anlamında kattığı şey okadar az ki nerdeyse yok hatta. zaten bisürü sorumluluğu olan kadına bi de para kazanıp ev geçindirme derdi eklenio hepsi bu. zira başkalarını bilemem ama ben herşeyi yapmaya yetişemio gibiyim şu aralar. bi tarafı yaparken diğer taraf hep eksik kalıo. asla aynı anda herşeyi yapamıorum mesela.yorgun düşüorum, gücüm kalmıo yada bi süre sonra canım istemio.

bunun yanında güzel şeylerde var tabii yaşanılan. geniş zamanlarda en çok da. bi cumartesi sabahı mesela. uzun bi güne uyanmakdan daha güzeli yok. yada cuma günü geç yatma lüksüne sahip olmak muhteşem.uzun kahvaltılar yapmak en sevdiğinle. kimseye hesap vermeden yaşamak. sorumluluğun sadece ikinize ait olduğu bi hayatı paylaşmak.

ramazanla birlikte değişen uyku saatleriyle birlikte hayat biraz daha zor gibi benim için.bugün mesela kolum kalkmıo, gözümü kapatsam hemen uyucam,canım işede gelmek istemedi zaten. bi de ayakta yolculuk yapmak yokmu o uykulu gözlerle.off çok fena.

bi de vücudumda bana ait olmayan bi fazlalık var şu aralar. kilo yani.onuda vermem gerek birazda o hantallık yapıo olabilir ama bunca işin arasında kilo vermeye çalışmak,nebiliyim bekarken yaptığım gibi bisiklete binmek okadar zor gelioki bana.şimdi vakit bulucamda spor yapıcam.inşallah diyorum inşallah.