22 Ekim 2008 Çarşamba

ayna ayna! sihirli ayna! neler söyledin bana...

17 Ekim 2008 Cuma

kendini seçemiyorsun,bırakıp kaçamıyorsun
yazmadığın bi hikayede
uzun yada kısa vadede
az biraz keşfediyorsun
öteki olabilmeyi, yerine koyabilmeyi
geride durabilmeyi öğreniyorsun

temiz bi eve gitmekten, temizlik kokan bi evde uyanmaktan ,evde miskin miskin otururken bunu gönül rahatlığıyla yapmaktan daha huzur verici bişey yok sanırım benim için.şimdi evim hiç tanımadığım biri tarafındanda olsa missler gibi tertemiz ya benden keyiflisi yok bikaç gün boyunca.

insanın evde arkasını toplayan annnesinin olması ne hoş. eve geldiğinde yemek hazır etraf düzenli, masa kurulmuş, salata yapılmış...2 günlük kısa bi rahatlıktan sonra eski düzene dönmeye devam. neyseki yarın tatil.

etrafımdaki herkes ya ishal ya kusuyo yada grip. 3 seçenekten birini seçmek zorundasın sanki.sulardamı bişi var yemeklerdemi. ciddi bi salgın var ama sanırım. dün akşam sevgilimde rahatsızlandı en son. ondada aynı şikayetler başladı.umarım zaten nanelinin teki olan banada uğramaz kendileri.

akşam eve girmeden evvel pazara uğrucam ve eğer varsa balık alıcam. canım balık istio ve yanındada kocaman bi kase bol yeşillikli salata. mümkün olduğunca pazardan alışveriş yapmaya çalışıorum bende annem gibi eğer yetişebilirsem tabii. herşey daha taze oluo.salatalıklar daha çıtır ıspanaklar daha yeşil ve domates seçeneklerin daha bol. marketlerden almanında benim açımdan tek avantajı iki kişi olduğumuz için adetle veya istediğim kadar satın alabilmemdir.haftada ancak yarım kg salatalık tüketebilioruz. bir kilo ıspanak aldığımda kalıo ve ikimizde ertesi güne kalan yemeklerden hoşlanmıoruz.bir kerelik pişirmeye çalışıorum dolayısıyla daha az almam gerekio.ama pazarcıların mantalitesindede hep bi fiyatı yuvarlama olayı var.bişeyi yarım kg istediğinde uğraşmak bile istemeyenler oluo. hatta bi keresinde üzümcü zorla bi kg verdi üzümü. adamı kıramadım aldım ama 3 hafta süründükten sonra çöpe atmak zorunda kaldım. üzümü pek sevmem çünkü. sadece misafirin yiyeceği kadar almak istemiştim halbuki.bazısı yarım kg' ı 75 kuruşsa abla 1 ytl lik olsunmu der,bazısı seçtirmez kendi vermek isterki ben çok kuşkulanırım bu durumdan. bende seçilmesine müsade etmeyenlerin tezgahından uzaklaşıorum artık.bari elmamı, mandalinamı kendim seçiyim diğmi..


günüde yarılamışız maşallah.aralıklı olarak yazınca vakit nasıl geçio anlamıorum. biraz iş biraz blog.

boynumdaki ağrı geçmedi ,geçmio.mri çektirdim boynuma,beyin cerrahı ayrı kbb uzamanı ayrı gördüler hiçbişey yok ama ağrıo işte.bende bıktım artık kendimden ve hep abidik gubidik yerlerimden şikayet etmekten.insan vücudunda en olmadık yer neresi ise orası ağrır, acır ,yaralanır bişi olur işte.bende evhamlı bi tip olarak acaba bişimi var, ne olabilir, niye ağrıo die doktorları aşındırır ,sağlık uğruna havaya para saçarım.şimdiye kadarki sağlıkla alakalı şikayetlerimin sebebini bulma amacıyla yapılan tüm teşhis işlemlerimden hiçbişey çıkmadı. allahda çıkarmasın ama diorum ya bıktım artık.sağlıklı bi insan olmak, dahası ufak şeyleri kafama takarak büyütmek istemiorum ama olmuo. biyerim ağrıdığında amaan geçer diyemiorum başkaları gibi.üzerinde yoğunlaşmaya başlıorum başladıkçada problem büyüyo ve uzuyo.halbuki herşey beyinde bitio.söz geçiremiorum bu konuda beynime işte.

böyle işte

15 Ekim 2008 Çarşamba


bugün yağmurlu...sabah metrodaki cama yüzümü yapıştırıp kulağımdaki şarkıya içim eşlik ederken kendimi bir klibin içindeki ağlayan genç kadın gibi hissettim.uykudan gözlerimi açabildiğim vakitlerde okuduğum kitabım İSTANBUL,kulağımda müzikçalar ve metronun camlarından sessiz sakin akıp giden bir hayat..
uzun olmuş yine yazmayalı oysa bisürü şey olup bitio hayatımda.hepsi öylesine hızlı akıp gidioki yazmaya vakit kalmıo sanki. ben tam bi öncekini yazıcakken bi bakıorum öteki ötekiler yaşanmışda bitmiş.yığınlar öbekleşmeye başlayınca vazgeçiorum haliylen,zor gelio bişiler çiziktirmek şuraya.

koskoca bayram ve tatili geldi geçti.külleri kaldı yadigar.hiç dinlenmemiş gibi yaşamaya devam ediyoruz işte.insanoğlu nankör.tatil yaptığımız zamanlarda çalışsak çalıştığımız zamanlardada tatil yapsak yani haftada 5 gün tatil 2 gün iş olsa o 2 günüde tatil olsun isteriz.yetmio yetmio yetmio...bir yorgunluk, bi sonbahar sendromu...hüznümüz sararıp yerlere döküne yapraklarla birlikte bi oraya bi buraya savruluo sanki. kış sonbahardan daha umut vaadedici diyorum ama sonbaharıda sevdiğimi çok iyi biliorum.




belkide tam zamanında okuyorum İSTANBUL'u.siyah beyaz fotoğraflar eşilğinde eskiye ait ne varsa. birazda yazarın kendi hayatından birazda o çok iyi bildiğimiz yerlerin siyah beyaz tonlarından.



ozamanların filmleride sanki renksizmiş.kırmızının tonu başka mavinin başkaymış.sanki senelerce süren bi hüzün hakimmiş istanbulada.heryer çamurmuş,toprakmış.üstlerde kürkler deriler varmış, sanki güneş hiç doğmazmış...aklıma serpil çakmaklının bi filmi geldi fakat paylaşmıcam!

okuduğum bazı bloklardan bi de bu kitaptan olsa gerek canım çok feci fotoğraf çekmek istio.alayı siyah beyaz olan hemde.beyoğlunun ara sokaklarında makinenin sesini duymak istiorum belki yağmurda çiseler ve kafama yapışmış saçlarımla devam ederim görüntüleri sabitlemeye.


neler oldu ayrı kalınan bu zamanda.tatil yaptık doyasıya sevgilimle. kah evimizde kah gezmemizde. istediğimiz şeyleri yaptık genelde bayram ziyaretlerimizden sonra.geç yatıp geç kalktık mesela. günü geriden takip ettik 9 günlüğünede olsa.uzun zamandır elimizde biletlerde beklediğimiz R.E.M konserine gittik mesela.dünya gözüyle ilk ve belkide son kez görebildik bu grubu ve üyelerini.
konserde sosyal kavramlara geniş yer verilmiş. dünyayı kurtarmaya hadi ipin ucunu verdiniz bari tamamını bırakmayın demeye gelen sanatçılarda vardı. hatta bikaç yerde okuduğuma görede REM in bu tip konulara ve ek olarak dünya barışına önerm vermesinden dolayı bu tarz bir sosyal sorumluluk projesi sayesinde ( S.O.S )istanbula getirilebildiği söylenio. grup BUSH dan nefret edio ve dolayısıyla onun dünyaya getirdiklerindende.

güzel ve dolu dolu bi gündü. şimdi adını hatırlşayamadığım ve nette olduğum halde bakmaya üşendiğim bi yabancı grup, ayyuka ve mor ve ötesi ön grup olarak sahneyi aldılar.REM in yanında mor ve ötesinide aradan çıkarmak iyi oldu.

konserde her şarkısını ezbere bilen sahneye 2 saat boyunca hayran gözlerle bakan bi genç vardı. herkes susarken bile o şarkı söylemeye devam ediodu. bu nasıl bi fanatikliktir bilemedik. ciddi bi hayranıydı fakat kendisinin neden okadar arkalarda kaldığını anlayamadık doğrusu. bu denli fanatiklik en ön sırada olmayı gerektirir diğmi yahuuu...

geçenlerdede 5 saatlik bi kuaför olayımdan sonra saçlarımı bi parça değiştirdim. biraz kestirdim ve yılın trendine uyarak karamel ve bal rengi geçişli bişiler yaptırdım.herkes güzel olduğunu söylüo.bende beğendim doğrusu.fotolarda bekar olarak gittiğim son kuaför randevumdan.değişik ve iğrenç saç modelleri. müdahele edememişim çünkü ayağım pedikür için suda el tırnaklarımada oje sürülüo. bi nevi mahkumum yani
berbatım yanii..

sitenin spor salonu açıldı ve benim için zayıflamaya başlamamanın hiç bi kaçarı kalmadı. spor salonuyla birlikte kapalı havuzu,saunası ve hamamıda açıldı. 2 gündür gidiorum.15 dakikada yürüme bandında 150 kalori yakılıo.acilen kilo vermeliyim. hayatımda ilk defada saunaya girdim baya sıcakmış. durduğun yerde boncuk boncuk ter döküosun ve nefes alamıosun bisüre sonrada.ciddi su kaybettiren bş mekan.
yakında pilates ve yoga hocasıda gelcekmiş. masaj ve tellak günlerimizde varmış ama henüz bi malumatım yok. bu gidişile evden dışarı çıkmıcaz. çünkü dışardaki tüm ihtiyaçlar elimizin altında.ne mutlu bize...