30 Mart 2009 Pazartesi
tepedeki çimenlik neresi?
vazgeçmek,birden bire
herşeyden vazgeçmek...
bu cümle dizisi işte beni benden aldı gitti şu dakkada.kendimi yemyeşil bi düzlükte hayal ederken,herşeyden vazgeçmiş, sorumluluklarının yükünü omzundan atmış, sadece o dakkayı, o an'ı yaşamayı seçmiş olmayı ne çok isterdim.bu nasıl bir lüksdür bilen var mı?
yapsa yapsa Ferrarisini Satan Bilge yapar böle bişeyi diyesim gelio.ama yaa.şöle bi düşün.herşeyden uzakta,tanımadığın ama bi okadar kendine sıcak bulduğun bi yerde, işte tam orada yaşadığına şükredebilmek.yüzünü gökyüzüne çevirip kocaman bir nefes çekmek ve herşeyden önemlisi o nefesin seni ne denli mutlu ediceğini bilmek.tekrar çekmek, tekrar çekmek içine, ciğerlerine ve tüm bedenine.
sadece gökyüzü
sadece deniz
sadece sen ve ben
sadece sevgi
hepsi bu...diyebilmek.
çok mu zor,çok mu imkansız.bahar geldi yine herşey altüst olmaya başladı.ruhlar çıkıp gitti bedenlerinden çook uzak yerlere.buluştur şimdi ikisini buluşturabilirsen.getir bakalım biraraya.biri anyadaaa biri konyadaa.hele bi de üstüne çalış çalışabilirsen:(
27 Mart 2009 Cuma
kavun karpuz portakal elma
herşey daha mı iyi daha mı kötü henüz bilmiorum.fakat iyimserim bu hususta.gözlük takmak bana iyi gelicek çünkü gerçekten körleşmeye başlamışım ben ya.benim gibi sağlığına düşkün biri bunu nasıl geçer bilmem.bir hatadır oldu, yapcak bişi yok.
şu anda işyerinde yapayalnızım.kimsecikler yok.artık uluorta çalıştığımız için yalnızlık süper gelio bu tip durumlarda.eskiden odalarımız vardı.kaçıcak delik aradığımızda kapıyı çekmek yeterli oluodu.artık böle bi lüksümüz yok maalesef.ahh sezen çıktı.
sıkıldım sıkıldım uçmak istiorum
yalınayak yere basmak istiorum diyor yine.ve aklıma güzel güneşli günler gelio.bu senenin ulaşılamayacakmış gibi gelen hayali şu:
yazın sefasını süremediğimiz evimizin balkonunda; miskin bir pazar gününde, sıcaktan yapış yapış olmaya meyillenmiş o öğleye yakın vakitte, missler gibi herşeyin en canlı rengine sahip olduğu bi kahvaltı yapabilmek.masamızda domates soslu kızartma,kahvaltılıklar ve karpuz olucak.
empathy,sympathy...i mean tolerance...(şarkıya devam)
sonrada havuza inip gerine gerine yatmak,ayçiçeği misali güneşe doğru dönmek,bunalınca suya dalmak, sıcaklayınca gazoz içmek:) gibi aktivitelerle günü olabildiğince hiçbişey düşünmeden öldürmek.
ahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh.küçülek bi camdan içeri sızıp bana göz kırpan ey güneş!sana sesleniorum.anananı babanı abini ve kim varsa eş dost akraba... hepsiini al da gel artık buralara.sıcacık olalım, kaynayalım, fokurdayalım.
yaz gelsin artık vesselam!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
17 Mart 2009 Salı
>
9 Mart 2009 Pazartesi
urfa zaten sephia tonlarında bi şehir olduğundan dolayı yağmur yağıncada sanki duru su diil çamurlu su yağıo gibi oluo.aylardır yağmayan yağmur gittiğim gün yağmaya bi başladı halada devam edio-muş.
urfada tüm çocukların elinde bu boncuklu şey var.evlere nazarlık olsun die satıolarmış.satın almadım.ama kakalamak için uğraşan çok oldu.
ilk etapta insanlar çekti dikkatimi.hemen hemen herkes kırsal kesim havasında zaten.kadın nerdeyse hiç göremiosun.sanki herkes erkek.herşeyerde poşi yada poşu artık adı neyse o satılıo.bi de mor başörtüleri.urfada genç yaşlı erkek kadın çoluk çouk herkes balına bişi takıo.mor örtü takanların hepsi arapmış.arap olmayan biri kesinlikle mor başörtü takmıo.sanırım geri kalanlarda o poşilerden takıolar.kimisi boynuna kimisi başına.bi de acaip renkli kıyafetler giyiyo kadınlar.cafcaflı allı pullular hepsi.
hiç kadın olmamasından dolayı sarı saçlarımla dikkat çekiorum sanırım.genelde meraklı gözlerle karşılaşıorum.zaten onlarda farkında burada turist gibi bişi olduğumuzun.bizde şunun farkındayız.kazara başı açık birini görürsek işte burda bitane daha turist var dioruz.halk kendi kültürüyle içiçe urfada.dışına çıkan nerdeyse hiç yok.
tabiiki Balıklı Göle gidioruz.Hz İbrahimin hikayesinin vuku bulduğu yere.bu hikayeyi bilmemize rağmen ısrarla anlatmak isteyen küçücük çocuklarla karşılaşıoruz.urfanın bi özelliği daha.tüm kutsal sayılan yerlerde yada tarihi eserlerde size rehberlik yapanların tümü çocuk.mekanla alakalı her ayrıntıyı biliolar hemde 4 dil.kürtçe, türkçe ,ingilizce, arapça.
urfaya gidipte Mırra içmemek olmaz.garson elinde 2 adet fincan ve bir cezveyle gelio.birer yudum içicek şekilde içine mırra koyuyo.ne sıcak ne soğuk bir dikişte içmek gerekio.tadını beğenmesemde hikayesini sevdim.ve maalesef gafil avlandım.bize mırra ikram eden çocuğu evlendirmekle yükümlü hale geldim.şöyleki size mırra veren kişinin ikarm ettiği kahve fincanını içtikten sonra masaya koyarsanız garson bekarsa evlendirmekle evliyle fincanı altınla doldurmakla yükümlü hale geliosunuz.ben bidahaki gidişimde bi hatun götürücem maalesef:)
ve tırmanma vakti gelio.tepeye çıkıoruz.şöle urfanın hemen hemen en yüksek yerine.
seyredioruz bu kızıl şehri.şansımıza yağmurda duruo zaten bi süre sonra.
ayağımdaki çizmelerin çokda bu tarz bi yere uygun olmamasından dolayı tutuna tutuna inirozu ama aslında oldukça tehlikeli bi geçit burası.
yol yorgunluğunun üstüne gezip tozmak beni baya bi yoruo.otele dönüp kısa bi mola verirouz.uyku molası.kendimi yatağın ve uykunun kollarına öyle bi bırakıorumki dünya yansa sanki umrumda olmucak.
akşamki programda sıra gecesine katılmak var.yani hareketli bi gece.bu yüzden dinlenmemiz gerek.
zorda olsa uyanıorum ve hazırlanıp taksiyle sıra gecesine kaılıcağımız Cevahir Konukevine gidioruz.
taksiciler bi garip burda.turist fiyatı çekiolar.toplasan 4 lira bile yazmıcak yere biri 7 lira biri 10 lira alıo.zaten taksimetreleri yok.kafa hesabı yani yaptıkları.misafir olduğumuzdan dolayı sesimizi çıkartmıoruz.arabalarda eski püskü.tedavülden kalkan tüm reno toroslar burdaymış meğer:)hepsi taksi oluvermiş burda.
konukevine girioruz.sıra gecesi yapılan yere ayakkabılar çıkartılarak girilio.zaten bizde yere oturmak durumundayız.işin usulü bu.yerde oturmayı bilemeyen bizler iki büklüm bi o yana bi bu yana kaykılıp duruoruz.program henüz başlamış.etrafımız sıra sıra dolu.hepside bizim gibi urfayı ya hususi gezmeye gelmiş yada türlü sebeplerden dolayı gezmek zorunda kalmış kişiler.yan tarafımızdaki grupla aynı otelde aynı katta kalıoruz,simalar tanıdık.bi iş adamının oğlu urfada askerlik yapıo.aielece gelmişler adam oğlunu evci çıkartmış.2 günde olsa keyif çattırıo çocuğuna.eğelnceli ve katılımcı bi masa.ankarada ikamet ediolarmış.
masamızda yine bostana ve buğday aşı gibi soğuk 2 çeşt meze var.sırayla çorbamız ve arasıcaklardan içli köfte gelio.ardındanda kebabımız.ama bu kebabı hiç beğenmioruz çünkü biraz fabrikasyon usulü yapmışlar.insan daha lezzetlisini yiyince ayrımına varabilio.şarkılar türküler eşliğinde biyandan yiyip bi yandan söylüoruz.urfaya özgü bazı türküler öğreniorum.insanın içini yakan türküler bunlar.sıra gecelerinin en meşhur adamıda kazancı bedih di sanırım.urfalara kadar gelipte çiğ köfte yememek olmaz.tüm kitaplarda şöle yazar:
urfaya gittiğinizde mutlaka tadılması gereken tadlardan biri kebabı, diğeride çiğ köftesidir
alınması gereken şeyler listesindede tabiiki isot ve nar ekşisi vardır.
o zamana kadar hala çiğ köfte yemediğimiz için bi bekleyiş oluştu haliyle.sonradan baktıkki ortaya bi düzenek hazırlanıo.sofra bezleri serilio alet edevat ve yeşillkiler getirilio.bi aşçı ortaya buyur edilip başlıo yoğurmaya.ve sonrasındada misafir olan bizlere ikram edilio. garsonlar çok çalışkan ve hürmetkar.özel misafirleriymişiz gibi davranıolar.son derece ilgili ve alakalılar.ama biz tatlı faslına kalmadan gitmek istioruz.
sabah otelin kahvaltısına inioruz.açık büfe olmasına rağmen vasat sıradan bi kahvaltı verio Dedeman Urfa.benim bile kahvaltı seçeneklerim daha zengin yani.kuru takır takır poçalar,lezzetsz ekmek ve peynirler fln.
sevgilimin çalıştığı bankanın müdür yardımcısı bizi almaya gelicek arabayla ve şehrin biraz dışına çıkıcaz bu sefer.rotamız Harran ve civarları.düşüncesiz müdür yardımcısının hanımı evde temizlik yapıcağı için yanına 2 çocuğuda tutuşturuvermiş.yolculuğumuz 5 kişilik geçmek zorunda maalesef.hemde car car vızıldayan 2 çocuk eşliğinde.densizlik bence bu ama neysee.
isitikametimiz Harrana doğru.yol boyunca ıssız çorak topraklar görürouz.yeşil olan alanlarsa buğday ve arpa ekili ve sulama kanallarıyla sulanıolar.kanal projeleri gayet iyi durumda.sulama işini halletmişler bünyelerinde.gökyüzü şimdilik harika.
yol boyunca bilboardlarda hep aynı adamın resimleri var.soyadı Fakıoğlu olan bi adam bu.halk bu adamı gerçekten bağrına basmış.siyasetten birilerin bu denli sevebilmek bize yabancı bi durum.tutkunu olduğumuz kimse olmadığı için üzülüorum.
uzun bi yolculuktan sonra Harrana varıoruz.Harran dahada kızıl ve çamurlu bi yer.gübre,saman ve topraktan yapılma kubbeli eski evleri var.camları yok denicek kadar küçük.uçak camı kadarlar.hiçbi şekilde yakıt kullanmıolar çünkü yazları serin kışları sıcak olan bi düzenek bu.ve çok enteresadır ki öyle görünmesede bu evlerde zenginler yaşıomuş.
Harranın en önemli özelliği halen kazıların devam ettiği bölgede dünyanın en eski ve ilk İslami Üniversitesinin olması. kalıntılar oldukça harabe şeklinde olmasına rağmen burası buram buram tarih kokuo.
yine başka bi yerde rivayet edildiğine göre Hz ibrahim ve Hz İshak ın annesinin yaşadığı ev bulunuo.
ve yine etrafımıza çocuk rehberler doluşuo.aşağıdaki çocuklardan biri yukarı çıkarken bizi tembihlio.yukardakilere para vermeyin onların tırnakları uzun tırmalarlar dio:)şakacılar:))
çocukların yüzleri hem masum hem cin gibi.
bi kız var adı hatice .o diğerlerinden ayrı.bizden hiçbişey istemio ve dikmiş gözlerini bana bakıo.bende ona bakınca kocaman tüm gücüyle gülümsüo.harranın en güzel gülüşlü kızı ilan ediorum haticeyi.
yine kısaca şöle bi etrafı dolanıoruz.bazı hediyelik eşyalarla biber salçası satın alıoruz.müdür yardımcısı programsız bi adam ve bize nerde yemek yediriceğini pek bilmio.bi süre sonra bi yer seçio ki orasıda pazar günleri kapalı çıkıo.urfada çok fazla kebapçı var ama hijyenik koşulları maalesef şüpheli.bu yüzden seçici olmakta fayda var.madem yemek yememiz gerekio benim ısrarımla yine çift mağaraya girioruz o enfes bostananın hatrına.sınırlarımı zorlayarak yine tıka basa yiyorum yiyorum yiyorum.bu yiyişlerinn sonucunuda istanbula döndükten sonra yaptırdığım kolestrol tahlili sonucunda görüorum.hafif bir yükselmeye eğim....
çocukların seslerine ve yaramazlıklarına daha ötesi babalarının bu denli aymazlığından kurtulmak için bi an evvel havaalanına gitmeyi önerioruz.biraz sakinlik bize iyi gelicek çünkü.çocuklarada arabada onları sakin tutucak 2 adet dondurma alınıo ve yola koyuluoruz.
ve urfa maceram ankaraya doğru uçarken sona erio.İstanbul diorum taşı toprağı hakikaten altın..