25 Şubat 2008 Pazartesi

bahar ve haftasonu

alsalam alikom...
bir ithalatçım böyle selam verio bana.suriyelilerin selamı.ne desem bilemiyorum.ve aleyküm selam en uygun düşeni galiba diyorum her defasında:)


işte yine başladı isyan zamanları.bahar geldi çattı kapımıza.inanılır gibi diil halbuki geçen hafta karlıydı hava.güneş görmeyen yerlerde hala var üstelik o yağan kardan geriye yadigar.cemremizde düşmüş üstelik bundan sonra kar yağsada tutmazmış öle diyolar, dediğim zaman babam 1986 senesinin martında yağan o acaip karı hatırlattı bana.eh ben pek hatırlamıorum elbette.küçücük bişeydim nihayetinde.içimden geçen bidaha kar yağmaması üstelik.ne karı, ne yağmuru, ne çamuru bahar gelsin artık baharr..

haftasonu ilkbahardan çok sonbahar havası hakimdi istanbula.sahillere yakın oturmayan yığınlarca insanlar gibi bizde atladık arabamıza ailece ilk aklımıza gelen yere doğru yöneldik.Florya Sahili....

bahara susamış tüm avrupa yakası sakinleri olarak sanırım hepimizin direksiyonu o tarafa yönelmiş.floryanın girişinden sahil girişindeki otoparka kadar uzun bi konvoy vardı ve üstelik park yeride yoktu.ani bi kararla hemen geriye döndük.bakırköy sirkeci sahiline çıkınca nereye gitsek diye düşünürken kendimizi eyüp sahilinde bambaşka bi trafiğin içinde bulduk.ve yine otopark problemiyle karşılaştık.heryer insan ve araba dolu.dışarıya çıkmak, şöle biraz nefes almak, bahar havasını içimize çekmeyi istemek bize haram oldu desem yeridir.günümüz yollarda ve beyhude çabalarla geçti ve gitti.trafikten kurtulduğumuzda teknede balık ekmek satan biyere kelimenin tam tabiriyle sığındık.sanırım yıllar yıllar önce gerçekten küçük bi kızken yemiştim en son bu şekilde balık ekmek kombinasyonunu.ne lezzetliymiş,ne şahaneymiş çatal bıçakla yediğim lüx restaurantların afilli balıklarından nekadar farklıymış. damağımdaki tada uzun süre inananamadım doğrusu.tekne alabildiğine salaş ve balıklar çok ucuz.balığın cinsi ise uskumru...bidahakine yine yemeyi düşünüyorum ve tadını bilmediğim yada unuttuğum bu tarz salaş lezzetlere burun kıvırmıcağıma söz veriyorum.


bu arada cumartesi günü sevgilimle bitimine az kalan evimizi ziyarete gittik.bizimle ilgilenen bayan ordaydı ama satın aldığımız gündeki kadar ilgili,canayakın ve sevimli diildi.hatta biz evimizin içini görmek istiyoruz diye söylediğimizde biraz bozulur gibi bile oldu denilebilir.satın aldık ya iş bitti.cici davranmasına gerek yok aklınca...
evimizin peyzaj çalışmaları başladığı için bina önleri ağaçlar için kazılmış.kız önde biz arkada giderken aa dedi girişlerin önü kazılmış hay allah maalesef içeri giremicez fln dediki sevgilim atladı.toprağın üstüne basarak gidebileceğimizi, buraya evi görmeye geldiğimizi, görmeden gitmenin anlamsız olduğunu falan söyledik ve birazda zorlada olsa nihayet içeriye girdik.
evimizin iç dekorasyonları büyük ölçüde bitmiş.ankastre eşyalar getirtilmiş ve takılmayı bekliolar.onun dışında girişteki gömme dolabımız ve giyinme odası dolaplarımız takılmış.işçilik süper.kızla konuştuk biraz.normalde şartnamede yazan ağustostu ama söz verilen tarih mayıs 30 du.yani müteahhit derseki kardeşim teknik şartnamede ağustos yazıo ben kendi insiyatifime göre mayıs dedim ve olmadı yetiştiremedim.işte ozaman hiçbişi deme şansımız yok.ama kız hala bu sözlerinin geçerli oldğunu bu hızda giderse hiç bi sorun olmadan söz verdikleri gibi mayısta kokteyli bir açılışla teslim edeceklerini yineledi.nihayetinde piyasaların durumu malum özellikle emlak piyasasının.eğerki teslimat için evlerin satışından gelicek paraya ihtiyaç varsa piayasaların durumundan dolayı bu biraz gecikebilir elbette.ama kız bunun böyle olmadığını geride kalan evler satılmasa bile bu projeyi bitirmeye güçleri yettiğini fln söyledi.bizde rahatladık ve mutlu olduk:)bi an önce evimize kavuşalım istioruz ki anca ozaman evlenebiliriz.
ordan çıktıktan sonra yine havanında güzel olması sebebiyle gelecekteki semtimizi biraz keşfedelim dedik.ve çok ama çok sevdik mahallemizi.sokakları temiz,insanları nezih,etrafı sitelerle çevrili insanın içini açan ferah bi yer.üstelik bi insanın ihtiyacı olan herşeyde var etrafta.bolca kuaför var mesela:)
biraz dolaştıktan sonra sevgilim bana magnumun karamelli çukulatasından aldı ve mutluluğum bir kat daha arttı.ama açlığıma iyi gelmediği için yeni semtimizde ilk yemeğimizi yedik.sonrasındada yavaş yavaş evlerimize geri döndük.
dönüş yolunda kotona uğradım ölesine.ve daha önce görüp beğendiğim alsammı almasammı diye arada kaldığım ama sonrasında tüh keşke alsaydım dediğim bi elbiseyi nerdeyse %70 daha uyguna şanseseri görünce hemen satın aldım.biraz ilerleyince tefalin mağazasındada tart kalıplarının indirime gördüğünü gördüm ve onlardanda bi tane aldım.ama kendi evim için.eşime güzel tartlar yapabilmek için:)
eve gittiğimde abimler bizdeydi.yeğenimde gelmiş.oynadık bol bol sevdim onu gıdısından, yanaklarından.hayat hep böle güzellikte gitsin istedim ve şükrettim sonrasındada...

22 Şubat 2008 Cuma

MUTLUYUM...

çünkü çok uzun zamandır uğraş verdiğim china chamber of commerce den beklediğim evrak nihayet amacına ulaştı.

bu belgeyi almak için yaklaşık 3 aydır uğraşıodum ve artık bir bela niteliğindeydi benim için.ama çok şükür bugün müjdeli haber geldi.evrağımız nihayet başkan onayından geçmiş ve gözetim belgesini almış bulunmaktayım:)

çinliler garip insanlar.önce sana mal satmak için napıcaklarını, kaç takla atıcaklarını şaşırırlar,olmadık yere messengerına davet yollarlar,tamam dersin bu seferde günlerce bi proforma fatura hazırlayamazlar, hazırladım derler bi bakarsın çince yazılmış, olmadı yuan(çin para birimi) bazında hazırlar.on saat dil dökersin kardeşim biz sizinle dolar üzerinden çalışıoruz ben ne anlıcam yuandan bilmemneden die.

bi tek para istemesini bilirler.37000$ tutarlı bi mal için kapora die 30000 dolar isterler...ingilizceleri kötüdür, cümleleri düşüktür,habire lisan bariyerine takılıp durursunuz...

gayet iyi anlaştığım çinlilerde yok diil var elbette fakat diğer kısmı oldukça fazla.tüm bunlara rağmen şirketimiz yıllardır ithalat yapıo ama devletimizin çin halk cumhuriyetiyle karşılıklı imzalar sonucu yaptığı anlaşmaya göre bazı çin menşei li ürünlere koyduğu gözetim belgesi(superintendence certificate)uygulaması sebebiyle ithal ettiğimiz bazı mallar gümrükte aylardır bekliodu.

bür malın gümrükte beklemesi demek o yeri işgal ettiğiniz için yığınlarca demuraj ,ambar,gümrük ve diğer şeylerin masrafını ödemek demek.ciddi bi yıkıntı ve maddi anlamda yüksek meblağlar bunlar.

paranızla rezil olmak hatta kısacası...

ama nihayet uzun uğraşlar sonucunda dediğim gibi bu belgeyi kaptık kaptığımız gibi yolladık gümrükçümüze fakat bu seferde gümrükçümüz ilgili mührün china chamber of commerce ye diil china porcelenler birliğine ait olduğunu savundu.

neticede belgenin istediğimiz yerden geldiği anlaşıldı ve dış ticaret müsteşarımızın da kabulüyle işler yoluna girdi.benimde üstümden kocaman bi yük kalkmış oldu.
mutluyum...
şimdi iyiyim:)


hava ne şahane dimi.aslında bugünü kutlayasım var kendi çapımda ama nasıl?demin bi arkadaşıma telefon açıp canım ne istio biliomusun dedim...şöle büyük camları olan ve deniz bakan bi yerde türk kahvesi içmek yanında ikram ettikleri lokumu yemek...


ilerleyen günlerden birinde öğleden sonra ikimizde işi asıp bi kaçamak yapıcaz.önce boğazda güzel bi yemek yicez sonrada bol köpüklü türk kahvesi için hoş ferah bi mekana gidicez.
inşallah tabii...
sanırım bahar güneşi evimin camından önce benim kalbime vurdu:)içim kıpır kıpır....



vee güzel bi çin şarkısı (KILL BILL SOUNDTRACK)

21 Şubat 2008 Perşembe

senaryo okumak...


arabasının eski püskü eşyalarını boşaltırken neşeyle bağıra bağıra anlatır eskici;

bir zamanlar uzak bir ülkede bir hırsız yaşarmış...hayal hırsızı...geceleri mışıl mışıl uyuyanların rüyalarına girer,hoşuna gidenleri torbasına doldurur çalarmış...sabahta uyananlar içlerinde bir huzursuzluk hissederlermiş,bir eziklik...
bunlar kalkıp bir ermişe gitmişler,dertlerini anlatmışlar.ermişte akıllı bir ermişmiş ha! onlara demiş ki,mademki siz rüyalarınız kaybettiniz,ozaman bana umutlarınızı anlatın.ama dertli kişiler rüyalarında çalınan şeyleri hatırlayamAzlarmış bir türlü.hatırlayamadıkları için de umutlarını kuramazlarmış...neden?
çünkü rüyaları benim torbada da ondan...
torbasını boşaltmaya başlar.çıkardıklarını maskaraca hareketlerle,neşeyle gösterir.
eskici: bir ayna... bir ütü... bir lamba...
keyifle bir kahkaha atar.
kızıda susmuştur artık.babasının neşesiyle neşelenmiştir.
fotoğrafçı kederle de olsa gülümser.sonra birşey hatırlamış gibi, başını kaldırıp ileriye yukarıya bakar.
ilerde,tepede,çıplak yalnız bir ağaç...



hayatımda ilk defa bir film senaryosu okudum şimdiye dek.2 tanede tiyatro oyunu okumuştum daha evvelden.biri Shakespeare nin Machbet'i (ingilizce olarak),diğeride yine Shakespeare den Yanlışlıklar Komedyası idi.

açıkca itiraf etmeliyimki senaryo okumak çok da keyifli bi iş diil.özel bi seçimim diildi senaryo okumak zira şu an sırayla tüm kitaplarını okuduğum Orhan Pamuğa ait olmasından dolayıdır bu seçimim.sonrasında filmdeki oyuncuların en sevdiklerimden oluşması tabiiki.Zuhal Olcay,Fikret Kuşkan,Rutkay Aziz ve diğerleri...

ağır,hüzünlü, yazarında dediği gibi bir önceki kitabı olan Kara Kitap tan bol bol etkilenerek oluşturulmuş bir hikaye bu Gizli Yüz.

yönetmeni Ömer Kavur.Orhan Pamuk her kitabında yaptığı gibi hikaye bittikten sonra niçin böyle bi kitap yazdığıyla ilgili bişeyler anlatıyo.ve senaryo yazmanın okumanın dışında bir yazar olarak bile olsa onun içinde farklı bambaşka bi deneyim olduğunu anlatıyo.daha önce yazdığı kitaplarda parçayı bütüne çevirmeye çalışırken kendi tabirince eski ve tozlu çalışma odasındaki kanapeye uzanıp devamını nasıl getiriceğini düşünürken bu sefer iki kişiydik ve ben o kanapeye uzanıp hikayemi nasıl bağlıcağımı düşünürken ömer birden yerinden kalkarak hikayenin sonunu birazda nasıl yapılıcağını taklit ederek anlatırdı diyor.bir hikayeyi iki kişiyle birlikte oluşturmak ona göre tuhaf bir his.zaten bu tarz bi senaryoyu yazma sebebide tamamen bu tuhaf hissin verdiği hoşnutlukla ilgili...ve diyorki;

bir daha senaryo yazarsam yine bu tuhaf zevk için yazacağım...




"tersinden görünce dünyayı anlıyorum ki ; bütün lambalar küllük olacak , bütün masalar ağaç. aynalar baş olacak."

GİZLİ YÜZ-ORHAN PAMUK(SENARYO)

19 Şubat 2008 Salı

öğlen yemeğinde 2 bakliyat aynı anda yapılırmı?

yapılmaz.yiyen var yemeyen var.boğazına kadar bakliyata boğulmak isteyen var istemeyen var.hadi kendinde diildin ve böle bi hata yaptın.bari lezzetli yap.

kuru fasuyelerin tüm kabukları dışarda.aşırı salçalı ve yağlı.gereksiz bir kalori yığılması.yanındada iyi pişmemiş gibi duran pirinç pilavı ve tatsız bir kıvırcık salata...

sevimsizmi sevimsiz bi yemek.hani derler ya yemeği birazda güzelleştiren şey içine sevgide katmaktır.sevginin kırıntısı yok şu yemeklerin içinde.

aslında bugün diete başlıcaktım ama iş arkadaşım zeynep tropikal meyve geçidi yaptı bugün bize.hindistan cevizi,kivi,armut getirmiş.yarında anans getiricek dilimleyip.

yanlış hatılamıomuşum hindistan cevizinin aşırı kalorisi varmı.100 gr da600 kalori.hem pisliğine yemiş gibi oluosun,hem ne şekerini tatmin edio ne karnını doyuruo.gereksiz buluorum bu meyveyi diyet zamanı özellikle.

ananasta 100 gr da 51 kalori varmış.güzelll

kendime bi diet listesi hazırladım excel de.bir listem olursa daha disiplinli olabilirim kanaatindeyim.nişanıma pek fazla bişi kalmadı.acilinde 4 kg vermeliyim.




(olsada yesek şööle güzelinden)

17 Şubat 2008 Pazar

kar

beyaza hasret kalmış bedenlerimizi doyuruyoruz bu aralar doya doya.yollarsa diğer yıllardaki karlı günlere nazaran oldukça açık ve buzsuz.sanırım belediyeler iyi çalıştılar kar fırtınası gelmeye yakın.

işte tamda böyle zamanlarda hiç evden çıkasım gelmio.yorganımı başıma kadar çekip dünya dönmüyormuşçasına miskin miskin uyumak istiorum.kahvaltı yerine bardak bardak çay yada kahve tüketmek evi saran tarçınlı kurabiye kokusuna boğulmak.pencere kenarına geçip elimde kitabım yanımda sıcacık kahvem kurabiyelerimle yağan kar tanelerini saymaya çalışmak ve nasıl oluoda oluo diye birbirlerine çarpmadan yeryüzüne inmelerine yine ve tekrar şaşırmak istiorum.

bir süreliğinede olsa kaygısızca yaşamak yada en azından davranmak istiorum.dedim ya dünya dönmüo gibi yılgın yıkık bir beyazlığın içinden bakmak istiorum yaşamıma.

hep arzu ettiğim ama asla yapmadığım 3.kez yağan karın içine koyulan pekmezden yemek istiorum sonrasında.

en bozulmamış yerine uzanıp karın ellerimi iki yana açıp yüzüme yüzüme yağmasına gülümsemek ve ağzımdan içeriye kaçmasına memnuniyetle müsade etmek istiorum.

dünyanın belkide en temiz gibi göründüğü bu zamanı adım adım izlemek ve yine eski pis ve çirkin haline dönüşüne şahit olmak istiorum.

kar...

en çirkin yeri bile sadece renginden dolayı güzel gösteren, örten yegane doğal bi olay.işte o en güzelin içinde olmak bütün insancıl kimliğimle yoketmeye, bozmaya alışmış mantalitemle karın en bozulmamış, en temiz, en beyaz yerlerine ayak izimi bırakmak hatta basılmamış yer bırakmamak istiorum.

arabaların üzerlerindeki karları birbirimize fırlatmaktan ziyade onlarla cüce cinsindende olsa bir kardan adam yapmak burnuna havuç, gözlerine zeytin takmak istiorum.

küçücük bi anda olsa çocuklar gibi olmak ve onlar gibi davranmak istiorum...

istiorum...

12 Şubat 2008 Salı

kış



karlı bi kış sabahına uyanmanın tadı başka galiba.uykudan uyanır uyanmaz gözlerini beyaza çevirmek...her gün karşılaştığın bir manzaradan çıkıp yepyenisine girmek...otobüsün buhar olmuş camına başını dayayıp simple red dinlemek herkesten habersiz...bakmak uzağa,dalmak derinlere... ve anımsamak küçüklüğümün tüm karla dolu kışlarını...



böyle günlerde genelde okulda hep sabahçı olduğum için erkenden kalktığımda karşılaştığım manzarayla birlikte hemen televizyonu açar sabah haberlerini dinlerdim büyük bir merakla.herşey gibi çoculuğumun kışlarıda daha çetindi daha sertti ve bol karlıydı.okulların iptal olma olasığı bir hayli fazlaydı dolayısıyla.


okul yakamı aheste aheste takmaya çabalarken bir yandanda tv nin karşısında bekleyerek spikerin bir an önce güzel haberi vermesini beklerdim.nitekim hiçte beklentimin boşa çıktığını hatırlamıorum.nezaman bi dolu kar yağsa hiç şaşmadı, hep tatil edildi okullar.


bugün işe çok zorlanarak, yarı uykulu ve biraz kardan dolayı nemlenmiş bi şekilde gelmeye çalışırken keşke bugün tatil olsa dedim içimden ki geçen sene kendi kendime tatil ilan etmişliğimde var yani yine böle bi kış gününde.


komik olmuştu hiç inandırıcı diildi çünkü evi üsküdarda olan bi arakadaş vardı o bile işe gelebilmişken evi işe çok yakın olan ben nasıl gelemedim hayret yani:)


insan bazen önemsemio hiçbişeyi.sıcacık yatağından kalkıp buz gibi yollara dökülmek herzaman çok kolay olmuo doğrusu.


şu an işteyim ve işyerleri kardan dolayı pek nadiren tatil olur.o yüzden çalışmaya devam.


dün kankime gittim yemeğe ve onlarda kaldım dolayısıyla.ömür plazadaki Teknosa ya gittim
sevgilimle resimlerimizi bastırttım hediye olarak sevgililer günü için. ordan karşıya geçip istikametime doğru minibüs beklemeye başladım.ne gelen var ne giden.baya bi bekledikten sonra nihayet birine sormaya karar verdim.meğer bakırköyden topkapıya yada avcılar istikametinden topkapı tarafına tüm minibüsler kaldırılmış.artık otobüs,tramvay ve metrobüs kullanılıcakmış.bende bunu öğrenince otobüsle geçtim gidiceğim yere.ama minibüslerin kaldırılmasındanmıdır bilmem e5 baya bi rahattı ona keza Tem de bi okadar kalabalık görünüodu uzaktan.

bastırdığım resim boyutları 13*18 olduğu için uygun bir albüm bulamadım.teknosa daki adam eski usul yapıştırma olan büyük albümleri kullanabiliceğimi söyledi.hemen hatırladım.geçen sene kuzenime etnik bi albüm almıştım yılbaşı hediyesi olarak.büyük kocaman bişi.taksime o saatte gidemiyeceğim ve sevgililer gününede az kaldığı için ona telefon açıp durumumu anlattım kullanıp kullanmadığınıda sorduktan sonra yüzsüzce geçen sene aldığım hediyeyi ondan bu sene geri aldım:) tabii aynısını almak kaydıyla.

bu işte hallolmuş oldu böylece.teknosanın resim baskıları çok güzel ama ömür plazadaki çalışanların bazıları pek bi havalı ve ukalalar.bişi soruosun gereksiz açıklama ve öğretici bir ses tonuyla anlatıo.biliorum biliorum desende aklınca sen ne bilirsin gibi lerinden bakıo.halbuki biliorum ama ona anlatıcak mecalim yoktu doğrusu.onun dışında süper baskıları var hakkaten.

kayınvalidem sağolsun geçtiğimiz haftasonu bana sevgilimin deyimiyle bir ısınma paketi hazırlamış hediye olarak.içinde insanı sıcak tutan edevatlar var.şal,panço,çetik.onlardan biride üste geçmeli şal tipi bişey,şu an üstümde.baya sıcak tutuo.zamanın birinde işyerinde üşüdüğümü söylemiştimde o da sağolsun böle bi paket hazırlayıp kızı üşümesin diye yollayıvermiş.ne ince bi düşünce...

sabah geç gelmemin etkisiyle ve zeynebinde öğlen gelicek olması sebebiyle biraz yoğundum.bi yandan çayımı içip bi yandan eyüpten aldığım balat simidimi yiyorum.

balat simidi öle her yerin simidine benzemez.ben şahidim, kadınlar camda beklio bu amcayı ve bir kaç sokakta nihayete erio tüm simitler.o kadar dolu dolu ve gevreklerki.günümüzdeki simitçi dükkanlarında satılanlara hiç benzemio.içleri boş diil bikere dolu dolu.ve bi tane yediğinizde tıka basa doyuruo insanı.fiyatıda 50 kuruş.hem lezzetli, hem doyurucu, hemde ucuz.nezaman eyübe gitsem mutlaka balattan gelen o simitçiye uğrar alırım 2 adet:)şimdi onlardan birini çayımla birlikte yiyorum.

8 Şubat 2008 Cuma

aaa millet çıldırmış yaa.sevgililer günü için dayatılan fiyatları duyunca çıldırmamak işten bile diil.sewgilim o gün için rezervasyona çalışırken nekadarmış diye sordum şans eseri.360 ın verdiği fiyat kişi başı 200 ytl, LEB-İ DERYA RICHMOND 120, FERİYE RESTAURANT ise 170.bu insanlar ne kadar iyi biliolar para kazanmayı böle.hayır benim sevgilimde bu adamların zihniyetlerine kanmış hangisine yaptırıyım die fikrimi soruo.

burdan söylüorum.hiçbirineeee....

neyseki vazgeçirdim sevgilimi bu işten.biz o gün buluşucaz normal günlerimizdeki gibi.hediyelerimizi verip yemeğimizi yicez yine herzamanki gibi.eğer biraz şanslıysak gittiğimiz restaurantta sevgililer günü diye ekstradan ikramları varsa onuda yicez.hepsi bu...

bu arada sanırım o bana ya bir cep telefonu yada bir fotoğraf makinesi aldı.bende ona deri bir evrak çantası aldım, istediğinden.

şimdi düşünüorumda geçen sene 360 da kutlamıştık o günü.ama tam o gün şehir dışında olduğu için bikaç gün sonraya saklamıştık bu kutlamayı.yemek,ikramlar ve sonrasındaki gece klubü esnasında içilen alkolde dahil normal standartlarda ödemişti sevgilim hesabı.oysa şimdi kişi başına gelio o ödediğimiz para...

piyasayı hareketlendirmenin yollarından biri zaten bu tip günler ,bayramlar,yılbaşı,doğumgünleri,davetler,partiler,sevgililer günü....off al al nereye kadar.oysa benim harcamalarımı kısıp kendi evimiz için eşyalar almam gerek.herşeyi aileden beklemek olmaz diğmi.benimde biraz katkım olmalı.en azından habire kıyafet, ayakkabı ve gereksiz kozmetiklere para vericeğime biraz daha tutumlu olup para biriktirmeli yada olmadı daha gerekli şeyler almalıyım.

yani tüm bunları umarım yaparım:)bu arada kozmetik dedimde....sevgilim geçen gün bana bi yazı attı.bu yazı AYÇA ŞENBAŞKAN 'ın Radikal'deki bir kremle alakalı yazısı.kremin adı mutlaka herkesin bildiği çok ucuza satılan bir krem olan LAPİTAK ile alakalı.

Lapitak kreminin el ve vücut olanlarıda var sanırım ama ayça şen in bahsettiği ayak için olanı.okadar övüyoki kremi bende problemli ayaklara sahip olduğum için bintürlü bakım yaparım ayağıma.bisürü paralar veririm ayak bakımına ve kozmetiğe.hatta çok terlediği için bi dönem isviçreden krem bile getirtmiştim eczacı bi tanıdığa.

ama bu Lapitak öyle güzel ve etkili bi krem ve aynı zamanda topuk yumuşatıomuşki öle böle diil. dio Ayça Şen.

geçenlerde Carousel deki Watsons da alışveriş yaparken gördüm yine Lapitak'ı ve fiyatını sorunca ucuz diye itibar etmeyip almadım.3,50 lira idi ve benim verdiğim paraların çok çok altındaydı.inanmadığım için ve ucuzdur vardır illeti dediğim için almadım yine.alışmış bünye fazladan vermeye abidik gubidik kremlere...

üstünden 2 hafta fln geçti.dün iş arkadaşım güzellik uzmanı olan ablasından testerını getirmiş bu Lapitak'ın . tamamen tesadüfi olarak...ama ayak diil el kremini...elime kremi bi sürdüm.aman allahım muhteşem...hiçbi krem elimi şimdiye dek böle yapmadı açıkcası...okadar yumuşak ve pamuk gibi olduki.resmen çok farklı bi dokuya büründü cildim...

çok utandım kendimden.bu şekilciliğimden, sabitliğimden ve denemediğim bişeye burun kıvıran halimden.

şimdi en yakın zamanda Lapitak'ı gördüğüm yerde mutlaka alıcam.ve pamuk gibi topuklara ellere ve vücuda en yakın zamanda kavuşucam...

7 Şubat 2008 Perşembe

gündem....



güzel bir gün....bende tam kendimi kandırmak üzereydim aa işte bahar geldi ohh ne ala diye.ama sabah dışarı çıktığımda anladım acı gerçeği hava buzz ve benim gibi zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü... trençkotumla çıktım dışarı.allahtan içimde kazak var da donmadan işe gelebildim.az öncede milliyette okudum haftasonu dahada buzz havalar misafirliğimize geliomuş.hemde yatıya :s

şirketimize adam gibi bi bilgisayarcı bulamadığımızdan her an bir virüse kapılıp gidebilir benim avare bilgisayarım.herzaman işlerimizi yapan bilgisayarcıyı değştirip yerine patronumuzun bi ahbabını getirdiler.bilgisayarlarımızda, internette ve kullandığımız paket progrmalarda ciddi bi yavaşlama ve kitlenme söz konusu idi.gelen ahbab ahbablığının rahatlığındanmıdır nedir sadece kullandığımız virüs programını kaldırıp yerine başka marka olanını yükledi ve gitti.fakat problemlerimiz hala devam ettiği yetmezmiş gibi bir de bu yeni eklediği virüs programının sürüm süresi dolmuş.yenisini satın almamız gerektiğini vurgulayan bi ibareyle karşılaşıorum her sabah.üstelik öyle bişeyki, eğer tamam satın alıyım seçeneğine basmazsam ve oranın internet sayfasına bağlanmazsam masaüstümden o sayfa gitmio.bende bugün yekten kaldırdım hepsini.artık virüs tarama programım yok.allaha emanetiz yani...ahbab baya bi gösterdi marifetini.meğer bize kısıtlamalı bir program eklemiş.denyo yaaaaa...
nette bi iki virüs programı araştırdım az önce fakat tam bi tanesini indiricem altta hakkında yazılanları okuyunca vazgeçiorum.biri muhteşem dio, biri pc yi kasıo dio, diğeri aa hemen indirin dio, diğeri hiçbi işe yaramıo trojenleri bile bulmuo dio.vazgeçtim...yüklemicem hiçbirini....
şu aralar deli gibi kızarmış yeşil domates tarifi arıorum internette.ama çokda içime sinenine rastlamadım doğrusu.bildiğimiz süt ,un ve yumurtalı bulamaça batırıp kızartıldığından bahsedilio ama benim gördüklerim daha lezzetli gibiydi sanki.nerdemi gördüm?filmde tabiiki)

(resim ayseyaman.blogcu.com 'a aittir)

geçen pazar günü anne kız kendimize film günü ilan ettik.arka arkaya 2 film izledik ki bunlardan biri KIZARMIŞ YEŞİL DOMATESLER idi diğeride adı kapağı olmayan cadılı büyülü bi film.
KIZARMIŞ YEŞİL DOMATESLER
aslında tamda aile bağları arkadaşlık dostluk vefakarlıkla alakalı izlenilmesi gereken hatta tam anne kız formatında bi film.
hele kadının TOVANDAAAAAAAAAAAAA die bağırışı hiç aklımdan gitmio.:) filmde yaşlı bi kadın eski anılarını başka bi kadına anlatırken eskiden sahip oldukları kafede yaptıkları bu yiyeceği anlatıo.okadar canım çektiki arayıp duruyorum.kırk yılın turşuluk domateslerine bakıyorum şimdi pazarlarda.ve uygun bi tarif bulup yapmayı hayal ediyorum.

nişan tarihini kaba taslak kararlaştırdık ama bi parça keyfim kaçık bununla ilgili.aslında keyfimiz kaçık desem daha doğru.
sevgilimin eniştesi beyin tümöründen dolayı rahatsız.bi sene kadar önce ikinci ameliyatını oldu ve 6 ayı çıkaramaz diyen doktorlara inat bir senedir yaşıodu.ve çok hızlı üreyen bi tümör olmasına rağmen hiç bi büyüme göstermidu ki bu sevindiriciydi.fakat bir ay kadar önce ciddi bi nöbet geçirmesinden sonraki yapılan tahlillerinde bir ay önce ilerleme olmayan tümör, beyinde tam 7 yere metastaz yapmış.durumu kötü...kendi başına hareket edemio ve allah bilir ama çok uzun ömür biçemio doktorlar.yani onlara bakılırsa bi iki aylık ömrü var:( bu onların ailesini üzdüğü gibi benide üzüo dolayısıyla.sonuçta bu bi nişan merasimi olucak ve özendiğim bişeydi ama bu şartlarda çokda hevesim kalmadı açıkcası.çünkü ailede bi hüzünlü durum hakim haklı olarak.
yinede hayat devam edio dioruz ve planlarımıza ara vermeden devam etmek durumundayız.

yapıcağımız mekanı az çok kafamda okeyledim.yemekli bi nişan yapıcaz.aslında benim gibi hayalleri olan biri daha şaşahalı bişeyler düşünmeliydi ama bu sebeplerden dolayı çok daha mütevazi bi yere karar kıldık.15 mart'ı düşünüoruz vakit olarakta...bakalım hayırlısı...

bu arada nişan elbisemide bir tesadüf eseri olarak almış bulunmaktayım.

sevgilimle 2 hafta önce Capacity de gezerken Network ün önünden geçiodukki mankenin üzerinde bi elbise gördüm. ama hiç aklımda NETWORK ten elbise almak fln yoktu.ben daha abiye çalışan yerlere bakınıp duruodum doğrusu bu elbise için.neyse içeri girip o elbiseye ve diğerlerine bakınca bikaç alternatif çıktı ortaya.2 tane elbiseyi beğendim ama bu işi annemle yaparsam daha iyi olur diye düşünerek aklım elbiselerde çıktık ordan. tam bi kaç adım yürüdkki sevgilime dönüp ben o elbiseleri denemek istiorum çok beğendim dedim.içeriye girdik asıl beğendiğim elbiseyi giydiğimde çok güzel olmasına rağmen oldukça açıktı.yani sırt kısmı nerdeyse kuyruk sokumuma kadar geliodu bende ondan vzgeçip daha az önemsediğim diğer alternatifi giydim ki aman allahım okadar güzel durduki üstümde....hatta nerdeyse kumaşı üstüme koyup dikmişler gibi okadar benim vücuduma oturdu.petrol mavisiyle küf yeşili arası enteresan bi rengi var.kumaşı ipek saten ve güzel bi kuyruğu var elbisenin.okadar beğenince annemi arayıp yinede fikrini aldım ve hemen akabinindede satın aldım.

çok ani oldu ama okadar beğenerek aldımki bu kooskocaman yüktende şans eseri kurtulmuş oldum:)

şimdide güzel sıcak bi kahveyle öğle yemeğimizde verilicek olan pastamdan bi dilim aldım.hazır çinlilerde spring festivallerini kutlarken bende 15 günlük işyerinde dinlenme sürecine girmişken biraz keyif yapıyım:)

5 Şubat 2008 Salı

sanki çok iyi dinlenebiliomuşuz gibi hafta başlarıda olabildiğince yoğun ve can sıkıcı geçer.susmayan telefonlar, yapılamayan işlemler, sorunlu müşteriler, sorunlu iş arkadaşları hepsi ama hepsi bu malum sendromlu pazarteside yığılır kalır.

ohh çok şükür derken aslında bi sonrakine hazırlanır insan.hmmm bakalım bugün nolucak.halbuki çoğu güzel geçen haftasonumdan sonra ben kendimi çalışıomuş gibi hissetmiyorum.acı gerçek sabah işe gitmek için kalktığımda yüzüme vuruyo.aa diyorum kendi kendime ...ben çalışıomuşum:)

güzel, güneşli, neşeli bi haftasonuydu.doğumgünlerimiz vardı hem kuzenimin, hemde kankamın.kuzeniminkine bazı sebeplerden dolayı gidemedik ama kankamınkine intikal edebildik sevgilimle.

mekan galatada köprü altındaki fasıl mekanlarından biriydi.çok çok kötü olmamakla birlikte çokda iyi bi yer değildi.sevgilim rakının kötü olduğunu, tavuğunda değişik lezzette olduğunu savundu.genelde yaş ortalamasıda gençlerden oluşuo zaten.çalan müziklerde öle çok alaturka değildi.eğlendikmi? yaniiii. ne desem bilemiyorum.

aslında eğlenmedim ama kendimi eğlenmiş addetmek istiorum kankimin hatırına.

bazı kınanıcak olaylarda oldu mekanda.canım arkadaşım doğumgününe pastasız girdi.çünkü sevgilisi bu tip şeyleri düşünebilicek inceliklerden yoksun kalmış biri.benim canım sevgilim bile kızın pastasının olmadığını görünce kendince düşünmeye başlamış nerden alabiliriz diye.ama mekanın bulunduğu yerden dolayı bunu gerçekleştiremedik.

daha kötüsü yine bu şahıs, bu koca adam, bu herkese ahkam kesen yaratık o gece sevgilisinin doğumgününde sarhoş olarak kızı tüm arakadaşlarına rezil etti.şarap bardağını masaya devirdi kişilerin üstlerine sıçrattı,kendi üstüne döktü abuk subuk hareketlerde bulundu ve sevgilisi dışında herkesle yakinen ilgilendi...

üzüldük...çünkü o masadaki 15 kişide dahil olmak üzere hiçkimse canım arakadaşıma bu densiz adamı layık bulmuoduk bu da bize açıkcası dedikleri gibi KAPAK oldu...

zaten bitmeye ramak kalmış bi ilişki son damlayla nihayete erdi bugün.

herşeyin hayırlısı...
o gün yani cumartesi günü kankime hediye almak için fatihe gittik iş arkadaşımla.fatih çok uygun bi semt diil arkadaşıma hediye bakabilmek adına.ama lcw den çok cici bi baharlık yeni sezon elbise aldım.sevgilimle akşama doğru buluşacağımız için baya bi vaktim vardı doğrusu.arkadaşımla dolaştıktan sonra tatlı ve kahve molası için bi yere girdik.girmeden evvel arabayı parkettiğimiz yerdeki park görevlisini para vermemek için bozuk para yok diye atlatmaya çalıştık ama adam yemedi.halbuki yeseydi dönüşte kaçıcaktık park parası vermeden:)
allahın kaldırımını parsellemiş herzamanki gibi otopark mafyaları ve insan bu adamlara zırnık koklatmak istemio doğrusu:)neyse açmıyım ağzımı...

ben 2 haftadır hatta 3.haftaya döndü sigara içmiyorum.bıraktım denilebilir.çünkü sadece haftasonları türk kahvesi içtikten sonra bi tane yakıorum veya olmadı en fazla 2 tane.pastamı ve kahvemi içtikten sonra cidden sigara krizim tuttu.çünkü bütün hafta o an'ı beklio insan,o keyfi...

sigarayı bırakmak çok güç.açıkcası benim için tiryakilik diildi, tamamen keyifsel bişeydi ve şimdi bundan feragat etmeye çalışıorum.

bu yüzden paket asla almıyorum, almıcamda.sigara istediğimde illaki etrafımda içen biri olduğundan dolayı kaba tabirle otlanıyorum.ama o gün otlanıcak kimse yoktu yanımdaki iş arkadaşım sigara kullanmıodu ve tek sigara satan yerde bulamayınca mekandaki garsondan istedim.aslında genelde bu tip durumlarda mutlaka garson biyerden bulup getirio ama bu sefer baltayı taşa vurdum ve bulamadık.tam kalkıp dışarıya bakıcaktımki kahvem gelmiş bulunduğu için yapamadım.velhasıl kahve keyfime sigaramı ekleyemedim.

ama sonra arabaya dönünce bi büfeden tek sigaralardan aldım ve içtim ama noldu.hiç mi hiç keyif almadım doğrusu...

ayrıca garsondan sigara isteiğimde zaten yakında heryerde yasaklanıcağınıda bildirmeyi ihmal etmedi.kızıyorum bu olaya ki bırakmaya çalışan biri olarak kızıyorum.sonuçta artık hemen hemen heryerde sigarasız bölüm var ve en güzel yerler onlara ayrılıyo.2,planda bırakılan insan muamelesi görürken ve mekanların en kıytırık yerleri sigara içenlere ayrılırken ve sigara içenler bunada razıyken yani ses etmezken şimdide başbakan efendi kendisi sigara kullanmıo die heryerde içilmeyi yasaklıo.hatta açık alanlarda bile.hatta mekanında sigaralı bölüm ayıranlarada ceza geliomuş.iyide ONA NE!!! sağlığımıız bukadar düşünüyosa; insanlar önce geçim sıkıntısından,stresten,aysonunu nasıl getiricem derdinden,işsizlikten ,trafikten ölücek sigaradan değil..zaten bu bir kısır döngü diilmi.insalar strese boğuldukça sigara mikatarını artırıyomu?refah düzeyni artırmayı neden düşünmüo acaba bu bay...

çok anlamsız buluyorum bu yasağı ve tersine tepki vericeğine inanıoyorum.ebeveynlerinden habersiz sigara içen gençler kendisine yasak olmasına rağmen nasıl daha hızlı ve daha çok sigara tüketirse bence bu da aynı şeyi getiricek.yani nasıl olsa içerde içemicez diye ardarda 2 tane yakıcak tiryakiler.veya biyerlere yemek yemeye gitmekten kaçınıcak evinde keyifli keyifli tüttürmek varken.bu da mekanların boşalmasına sebebiyet vericek.

yani bu bir tiryakilik olayı.öle yasaklamayla biticek bişi diil.öncelikle kişinin kendisi istemesi gerekio neden bunu kimse anlamıo.yasaklamak sadece dahada artırıcak bence bu isteği.hee evt katılıorum keşke kimse içmese keşke hiç böyle bişeye bulaşmasak ama bu maalesef mümkün diil.bu yasağı sonuna kadar kınıyorum ve insanların özel hayatlarına saldırı olarak kabul ediyorum...

nerde kalmıştım unuttum.hah... kahve pasta molamızdan sonra sevgilimle buluşup taksime geçtik.8 gibi başlıcak olan programa daha saatler vardı.önce sinemayamı gidelim dedik ama vazgeçtik.bizde ayaklarımız ağrıması pahasınada olsa taksimi didik didik ettik.pasajlarına girdik çıktık aheste aheste.girmediğimiz dükkanlara girdik,inceledik,kurcaladık...

güzeldi.bazen öyle özlüyorumki o anları.hani şu hiçbiyere yetişme telaşımızın olmadığı anlar vardır ya nadirende olsa.tüm zaman sizin tembelliğinize adanmış gibidir.aheste aheste yürürsün caddelerde,otobüs kaçmış,tren gitmiş hiç umrunuzda olmaz.vakit boldur, bekleyen yoktur sevdiğiniz yanındadır..işte o an çok şanslı bi an bence.cumartesi akşamüstü böyle zamanlardan biriydi bizim için.

sıraselvilerde şanına uygun sıralanmış büfelerden BAMBİ de kaşarlı döner yedik.son yediğimizde midemize oturmuştu çok yağlıydı ama bu sefer tam kararındaydı herşey.starbucksta şekerini koymayı unuttukları bi latte içtim sonra...sonra ORHAN PAMUK tan bahsettik sevgilimle yürürken İstiklalde.


Öteki Renkler adlı kitabından bahsettik.biraz daha kişisellerinden bahsettiği bu kitabı okumak için sabırsızlandım doğrusu.mesela en sevdiği yerlerden biri bu sıraselviler caddesiymiş.o sıralamayı çok sevdiğinden bahsediomuş kendisi.Orhan Pamuğu okumanın yanında onu tanımanında keyifli olucağına inanıyorum ben.ama okuma sıramda henüz Benim Adım Kırmızı var.biraz daha beklicem yani.

sonrasındada partiye dahil olduk zaten.şu meşhur doğumgünü partisine.kuzeniminkine katılmayı çok arzu ettim ama onun düşüncesizliğine takıldı bu arzumuz.o yüzden onunla görüşemedik.

çok yorulduk hele ben ayağımda sivri topuk çizmelerle taka tuka yollarda yürümeye çalışırken baya yoruldum ama sevgilim yanımdaydı, eli elimi tutuyodu, gözleri bana bakıyodu ya işte bu herşeye değerdi, değdide, değecekte....