17 Şubat 2008 Pazar

kar

beyaza hasret kalmış bedenlerimizi doyuruyoruz bu aralar doya doya.yollarsa diğer yıllardaki karlı günlere nazaran oldukça açık ve buzsuz.sanırım belediyeler iyi çalıştılar kar fırtınası gelmeye yakın.

işte tamda böyle zamanlarda hiç evden çıkasım gelmio.yorganımı başıma kadar çekip dünya dönmüyormuşçasına miskin miskin uyumak istiorum.kahvaltı yerine bardak bardak çay yada kahve tüketmek evi saran tarçınlı kurabiye kokusuna boğulmak.pencere kenarına geçip elimde kitabım yanımda sıcacık kahvem kurabiyelerimle yağan kar tanelerini saymaya çalışmak ve nasıl oluoda oluo diye birbirlerine çarpmadan yeryüzüne inmelerine yine ve tekrar şaşırmak istiorum.

bir süreliğinede olsa kaygısızca yaşamak yada en azından davranmak istiorum.dedim ya dünya dönmüo gibi yılgın yıkık bir beyazlığın içinden bakmak istiorum yaşamıma.

hep arzu ettiğim ama asla yapmadığım 3.kez yağan karın içine koyulan pekmezden yemek istiorum sonrasında.

en bozulmamış yerine uzanıp karın ellerimi iki yana açıp yüzüme yüzüme yağmasına gülümsemek ve ağzımdan içeriye kaçmasına memnuniyetle müsade etmek istiorum.

dünyanın belkide en temiz gibi göründüğü bu zamanı adım adım izlemek ve yine eski pis ve çirkin haline dönüşüne şahit olmak istiorum.

kar...

en çirkin yeri bile sadece renginden dolayı güzel gösteren, örten yegane doğal bi olay.işte o en güzelin içinde olmak bütün insancıl kimliğimle yoketmeye, bozmaya alışmış mantalitemle karın en bozulmamış, en temiz, en beyaz yerlerine ayak izimi bırakmak hatta basılmamış yer bırakmamak istiorum.

arabaların üzerlerindeki karları birbirimize fırlatmaktan ziyade onlarla cüce cinsindende olsa bir kardan adam yapmak burnuna havuç, gözlerine zeytin takmak istiorum.

küçücük bi anda olsa çocuklar gibi olmak ve onlar gibi davranmak istiorum...

istiorum...

Hiç yorum yok: