29 Haziran 2007 Cuma

galatada akşam yemeğimiz...

nasıl rüzgarlı güzel bi istnbul akşamıydı.bu güzel günü değerlendirebiliceğimiz en güzel yerlerden biriside galataydı tabiiki.

geçen sene sık sık gittiğimiz galata köprüsünün altındaki ON NUMARA'dan bahsediorum.pufidik armut koltuklara oturup istanbulun siluetine ve marmaraya karşı,ışıl ışıl bi seyirle sohbetin koyuluklarına kuytuluklarına dalıosun.güzel olmayan yemek bile sana koymuo, devam ediosun.



dün esrayla buluşup beyoğluna KONYALI'ya gittik ve 3 tane istediğim ve getirttiğim saatler arasından hiç tahmin etmediğimi çoook beğenerek satın aldım.burdan mutlaka bunu alırım dediğimi hiç beğenmedim.getirttiğim kahverengi olanında ise beni huzursuz eden bazı detaylar vardı onuda eledim ve sona kalan beni çarpan asil ve gösterişli bi havaya sahip olanını aldım.her ihtimale karşı değiştirme kartınıda opsiyonlu olarak 1 aya kadar uzattırdım.nitekim daha doğumgününe çook var:)

ordan doğru arabayı otoparktan alıp galataya gittik.saat 9 buçuktu ve açlıktan sırıtoduk artık.uzunca bisüre ne yiyeceğimize karar veremeden bakınıp durduk ve sonunda her ikimizde çıtır tavuk ısmarladık.fakat çıtır dedikleri okadar çıtırki yerken diş kıran cinsten.semsert ve kapkara olmuş.sanırım yakmışlar biraz.ama okadar açtıkki önemsemeden indirdik mideye.ardından güzel sohbetlerin eşliğinde türk kahvelerimiz içip saat 11 gibi kalkıp eve gittik.esralarda kaldım haliylen.klimada vardı evlerinde. malum sıcaklardan dolayı klimalı mekanlara cennet gözüyle baktığım için artık,aa klimada var sizde hadi gidelim... modundayım.

soyunup dökündükten sonra içtiğimiz kahveler bizi kesmedi birer neskafede evde içtik.bisüre daha onu bunu çekiştirdikten sonra sızar gibi yataklarımıza gömülüp uykuya daldık.

her zamanki başka biyerde kalmışlığın verdiği sersemlik tam üstümde duruo.akşama kadarda gitmez.zeyneple aramız onun gereksiz depresif tavırlarından dolayı bozuk.kendisi ya hastadır,ya regl olucaktır,ya müşteriye kızmıştır yada depresyona girmek üzeredir.haftada sadece bir gün rastalayabiliriz ii gününe.diğerlerinde mutlaka arıza çıkartır.zaten sayesinde bende negatif biri oldum çıktım.şu işyerine geldiğim zamanlarda bölemiydim.hayır!!! aksine en pozitif bendim aralarında ama artık diilim sayelerinde.

velhasıl şimdi konuşmuoruz.garip ama bu işyerinin dışındakilerle hahah hihihi kahkahalarla konuşur kendisi.ama sana bana en ufak bi sıkıntısında agresifçe davranır.

yeter artık bunu çekemem.madem öle konuşmayız iş ilişkimiz dışında olur biter...o da kakara kikiri yapabilicek insanlarla konuşmaya bana fazla gördüğü güler yüzü başkalarına vermeye devam eder. en iyisi bu!!!

şimdi öğle yemeğine çıkıcam.fasulye ve pilav varmış.kesin cacıkta vardır.:(

ama beni sevindiren çok güzel bişey var.çok şükürki sevgilim gelio,aşkım gelio.yarında, pazarda birlikteyiz. doya doya sarılıcaz birbirmize ve hep yanyana durucaz:)

bu yüzden hiçbişey canımı sıkamıcak...:))))

28 Haziran 2007 Perşembe

filmler

bu hafta 2 güzel film seyrettim.her ikiside dvd olduğu ve uzun sürdüğü için yarımşar yarımşar toplamda 4 günde seyredebildim.ee malum ben yoğun biriyim:)

bunlardan biri:

johnny(al pacino) sahtecilik yüzünden yattığı hapishaneden çıkar.18 ay boyunca yaptığı mesleği devam ettirmek için karşısına ilk çıkan restauranta başvurur.burası frankie'nin yıllardır çalıştığı artık bir aile gibi olduğu yerdir.çalışanlara çok çabuk kendini sevdiren ve frankie yi de gözden kaçırmayan johnny ilk önce frankie'nin arkadaşıyla tamamen cinsel ihtiyaçlar dahilinde yatar ve hemen sonrasında ondanda karşılığını gördüğü frankie 'ye yaklaşır.

frankie (michelle pfeiffer)ise daha öncekinden ağır olmakla birlikte tüm ilşkilerinden yara almış bıkkın, bezgin, mutsuz ve depresif bi tablo çizmektedir.fakat herşeye kadir olan aşk onunda johnny'nin çook büyük katkılarıyla duvarlarını yıkar.

başlarda her an biticekmiş gibi duran ilişki zamanla bağımlılığa dönüşür ve aslında taa başından beri frankie'nin neden bukadar depresif olduğunu filmin sonlarına doğru sevgilisine itiraf ederken anlıyoruz.

eski sevgilisi tarafından hamileyken dövülerek çocuğunu düşürmesine sebebiyet vermesi ve başından ciddi bi darbe alarak yaralanmasıyla birlikte oluşan travma hiçbizaman geçmemiş,frankie 'nin güvensiz bi kişilik haline gelmesine neden olmuştur.


lakin filmde aşka olan inancınızı asla yitirmemeniz gerektiğini öğreniosunuz.

en son sahnelerinden birinde uzunca bi süre konuşa konuşa diş fırçalıo her ikiside.bu seramoniyi okadar uzatıolarki mideniz bulanmadan edemiosunuz....:)

genel itibariyle çok muhteşem olmasada oyuncularından dolayı izlenmesi ve seyredilmişler kervanına katılması gerekmektedir.



bir diğer filmimiz ise:

Daha önce yine burada bahsettiğim YAY filminin ve diğer Boş Ev, Fedakar Kız gibi filmlerininde yönetmeni olan bu filmiyle birlikte toplamda 13 film çekmiş olan Kim-ki Duk'un Z AMAN adlı filmi.
aslında çağımızın en mutluluk!!! verici tabiri caiz se zamanı durduran yaşlanmayı geciktiren ve hatta hiç olmamış gibi yaşamamıza yarayan estetik olayının tam göbeğine parmak basan bi film ZAMAN.
çok sevdiği adamın garson kızdan hoşlandığına inanan ve kendisini sevmesi için bir dizi estetik ameliyatıyla kendince dahada güzelleşen ve başka bi kişi olan kız eski sevgilisine kendini yeniden sevdirmeye çalışırken aslında çok fazla yanıldığını anlıyor.
sevginin fiziksel bişi olmadığını,fizik değişsede ruha bağımlı kaldığını,estetiğin hiçbirşey kazandırmadığı ve de aksi gibi kaybettirdiğini anlatan estetikli yaşamlar silsilesi üzerine kuruludur.
nitekim sevgilisini elde etmek isterken daha çok kaybettiğini anladığında iş işten geçer.adam ise kızın eski sevgilisi olduğunu ve yıllarını onu arayarak geçirdiği için estetik ameliyatla yüzünü değiştirmesine çok kızar aynı kliniğin aynı doktoruna gidip bi estetik ameliyatta o yaptırır.artık her ikiside birbirini arayan ama bulamayan aynı bedende farklı kişilerdir.
kız sevgilisini bulmak için bisürü kişiyle kahve içer,yemek yer, hatta evlerine dahi gidip son anda tecavüzden bile kurtulur.
eski sevgilisinin neye benzediğini bilmediği için her yanılgısında daha bi çöker ve paranoyaklığa kadar giden bi haleti ruhiyeye sahip olur.
son buluştuğu adamın eski aşkı olduğuna kendini inandırarak evine gittiğinde adamın taciziyle karşılaşınca kaçmak isterken aniden kapı çalar.taciz eden adam bi şekilde kim tarafından olduğu bilinmez bi biçimde kendi kapısının önünde dayak yer.bunu gören kız onu kurtarmaya sevgilisinin geldiğini anlar ve peşinden koşarak gider.
metro istasyonundaki bi çıldırma anından sonra sevgilisini gören ve onu yakalamaya çalışırken kızdan kaçmak isteyen adam bi kaza geçirerek arabanın altında kanlar içinde can vermiş olarak kalır.bunu görünce dahada çıldıran kız kendisini izleyen kalabalığın arasından estetik yaptırdığı yerin kapısını görür ve soluğu yine orada alır.tabiiki eski haline dönmek için. fakat herşey için artık çok geçtir.
küçük bi bütçeyle çekilmiş ama başarılı bir kim- ki duk filmi.estetik kaygılarımıza damgayı vurucak cinstende etkileyici.hele hele içinde aşkta varsa...

26 Haziran 2007 Salı

alışveriş haftası

insan düşünmeden edemio elbette.bu el kadar 2 parça çamaşırımsı bikininin neresi 245 ytl edio die.eviriorum çeviriorum.ıhhh savarovski taşı bile yok.nesine, neyine, insan gözüyle göremediğim hangi tarafına verilmelidir bu 245 ytl.

tüketim çılgınlığı dedikleri bumudur yoksa bundan öte bişimidir bilmem.elle dergisinin sayfalarını karıştırırken maksat bu ya alışveriş yapmamıza yardımcı olabilmek için kıyafet resimleri koyuyolar.bikiniler, bluzlar, etekler, elbiseler ki onlarda kendi içlerinde bölünerek çoğalıolar gece elbisesi, gündüz elbisesi, gündüzden geceye akan elbise fln gibi ve altlarında astronomik rakamları yazıo.biz alamayalım diemi yazıolar acaba merak ediorum.nitekim elle gibi dergiler her kesimin okuyabiliceği (bakabiliceği desem daha doğru olur genelde reklamdan ibaret çünkü)bi dergi olarak bir straplez blüze nasıl 800 $ fiyat yazar.he diyebilirlerki bu derginin içeriğindeki ürünler zenginlere hitap edio.e ozaman madem öle derginin fiyatınıda 100 $ fln yapınki nasıl olsa zenginlere hitap edio ve bi bluze 1000$ verebilen yaratık hiiç çekinmeden bu dergiyede 100$ verebilir diğmi.





yabancı kökenli bi dergi olarak madem bisürü şeyin içeriğini değiştirerek türkçeleştiriosunuz bu kıyafetlerinde muadillerini koyun yada bari fiyatını yazarak insanları çileden çıkartıp fakir hissettirmeyin kardeşim .aaaaaaaaaaaa

vasat bi pazar günü....

nasıl eğlenceli hale gelir die düşünüorum gözümün üstüne far sürerken.birden aklıma beyoğluna gidip yaz alışverişlerimi yapmak geldi.sonra kankiyi aradım.hadi gel lan dedim gideriz gezeriz alışveriş yapar mağazalara akarız.bakırköydeymiş.havuza gidicekmiş.fln mış filanmış derken bazı sebeplerden dolayı onun havuz işi iptal oldu.bende attım kendimi dışarı bakırköye uçar gibi gittim.nitekim çok garip biçimde yollar boştu.bakırköyde insan bile yoktu.şaştım kaldım tam anlamıyla.büyük bi mağazaya girdim.tek amacım bikini almak.hedefe odaklanmışım.zayıflamışken bi de hazır şööle yandan bağlamalı ipli bikini alıcam.hatta az kalsın kendimi manken fln zannedip mayokini bile bakmayı düşündüm ki ellerim bikiniler arasında dolaştı.seçtim bikaç tane.girdim kabine.bikini denemek benim için hijyen açısından eziyet.sırf bu yüzden bikiniyi denemeden almışlığım var yani o derece hassasım.neyse bi hal çaresine bakıp denedim ama güzel olmadı denediklerim.alt güzel dursa üstü kötü durdu yada tümden kötüydü fln filan.sonra geçen sene aldığım markaya doğru gittim.zeki abinin kreasyonuna...bi bikini beğendim ama uğruna ölebilirim nasıl güzel.fiyatına özellikle bakmıorumki istediğim olursa üç aşağı 5 yukarı tahminde edebiliroum nasılsa diye.bedenine bakmak isterken aman allahım yanlışlıkla fiyatı gözüme çarptı.

245 ytl.

el kadar bikini.minnacık.büzüştürsem avucumun içine alabilirim.mayo diil, mayokini diil,bikini yahuu.geçen sene 140 ytl ye almıştım.en pahalı bikini oydu üstelik.ama bukadar zam neyin nesi.şoklar içinde bir hışımla hiiiç denemeden çıktım gittim ordan.daha uygun bi mağazadan çoook güzel ve hayal ettiğim fiyatta yandan bağlamalı siyahlı kırmızılı bi bikini aldım.
sonra bi iççamaşırı mağazasına girdim. kendimi kaybettim güzel güzel çamaşırlar aldım.yetmedi bi şortlu pijama takımı gördüm desenine vuruldum dayanamdım aldım.bi tuniğim vardı çiçekli böcekli.boyu elbise olmak için kısa, tunik olmak içinse uzundu.tayt istiodum beyaz.buldum ve aldım.bi tane düz taban terlikten dönme ayakkabı aldım.vee içlerinde en sevdiklerim olan puantiyeli kırmızı ve siyah 2 adet babet aldım fiyonklu fln nasıl ciciler anlatamam.giymek için sabırsızlanıorum ama bu hafta sonu sevgilimle buluşmamızda giyicem.pileli kırmızı eteğim ve beyaz bluzumun altına.kırmızıda çantamı alıcam.muhteşem olucam muhteşem.

sevgilim diyince o da haftasonu bulunduğu şehirde araba kiralayıp muaviniyle birlikte yakın çevre gezisi yaptılar.safranbolu,zonguldak,amasra ve diğer zonguldak ilçelerinde.yanında olamamak çok ama çok koydu.9 gündür görüşemioruz.bu cuma günü gelio kalbimin baharı,sevdiğim,herşeyim....

safranboludan oraya özgü pantalon etek gibi bişi var geçen sene almıştım bizzat ordan.ama siyahtı ve terlediğimde boyası çıkıodu.sevgilime beyazını sipariş verdim.çekme helvam ve yaprak helvamda gelio.ama herşeyden önemlisi aşkım gelio.



bu arada sevgilimin 4 ağustosta doğumgünü.temmuz sonu tatile çıkıcağımız ve burada olamıyacağımız için hediye işini önceden halletmem gerekiodu.aklımda uzun zamandır sabitlediğim bi fikir vardı.saat almak.armaniden dikdörtgen klasik tarzda bi saat istiodu ama ben bana bakmam için yolladığını beğenmemiştim.cumartesi günü bu işide halletmem gerektiğini düşünerek internet sitesinden bakıp beğendim modeller hakkında bilgi aldım.istediğim modellerden biri izmit şubelerinde mevcut diğeride maltepe.çok ilgiliydi hattaın diğer ucundaki bayan sağolsun.her iki modelide getirtti bulundukları yerlrden.sabahta aradı beni cebimden.yarın bakmaya gidicem ve alıcam.biri kahve rengi büyük kadran, diğeride siyah ve dikdörtgen klasik.ikiside şık bişi.bakalım hangisi olucak.


bu arada işimle alakalı çoktandır ısrar edilen dış ticaretle alakalı bi teklif vardı patronlarımızdan birinden.yaklaşık 7 -8 defa olmuştur.bende her seferinde yapamam edemem diyip geri çeviriodum.ama artık dayanamdım ve her işte bi hayır vardır bu adam bukadar ısrar ediosa bu işin başıma geçmem için vardır benim için iyi bişiler dedim ve kabul ettim.henüz başlamadım yeni işime lakin o geçiceiğim pozisyonda şu an bi başkası çalışıo.patronumuzun niyeti o bayanı işten çıkarmak.hayatımda bu kadar ot birini daha görmedim hakkaten.geldiğinden beri kimsenin sempatisini kazanamayan bi bayanı artık çıkartmak istiolar. onun yerinede ben geçicem.bakalım neler olucak.hayırlısı .....

bir mide kazıntısı girdi bedenime. çok acıktım galiba.ben yemeğe çıkıorum. güzel günleri ve sevgilimi sabırla ve sebat ederek bekliorum.






güzel ve mutlu öğlenler herkese.....

25 Haziran 2007 Pazartesi

22 Haziran 2007 Cuma

hazırmısınız?
evet efendim...
kemanın akordu tamam mı?
ewt.
iyi başlayabiliriz.
fa
la mi
re mi fa
si ye dikkat et
affedersiniz!
sol
si fa
sol la si
la si do la fa

.......özdemir erdoğan........
(keman öğretmeni)

içimdeki tüm notalar böyle ahenkli çalsın istiorum.çoğu zaman içimdeki şarkı biterken hala bi ahenk beklio olmam ilginç tabii.

dün bisiklete binerken ağladım hüngür hüngür.bisiklete binerken yapılıcak iş mi bu?

diil ama tutamadım kendimi.zaten ota b..ka ağlayan bi kız oldum çıktım,halim duman.ölecene kendi kendime ağlayıp ağlayıp sustum bi süre sonra.işin ilginç yanı bugün kendimi pek bi süper hissediorum.çok güzel giyindim, bakımlıyım akşama benim kankiyi işyerinde baskına gidicem.pierre lotiye gidelim istiorum.türk kahvesi içmek için şahane bi yer orası.mmm yanında bi tane sigara içebilirim hem.saat 2 oldu ama ben hala sigara içmedim.şahane bişi.hemde öğle yemeğimide yedim yani.hani yemek üzeri sigara ii gidio ya ondan mütevellit:)

aylinin yaptığı yorumu okudum son yazım hakkında.yaprak dökümü resmindekini benim ailem sanmasına çok güldüm:)

klimayı hangi ayarda tutarsam tutuyım bi müddet sonra üşütüo.anasını satıyım kapatıorum elim ayağım buz oldu die.bu seferde anında ısınıo.ne menem bişi bu böle ya.yıllardır bi ayar yapamadım gitti.zaten başımıda ağrıtıo salak alet.aspiratör getirin bana.(belkide vantilatördür adı...amaaan neyse işte o pervanesi dönen şeyden işte)

dün birden bire yerimden kalkıp zeynebin yanına gidip aşağıdan birini çağır,10bin kalorili bol çukulatalı dondurma aldırcam dedim.sonra zeynep kendi gitti aldı ama bol kalorili dondurma bulamamış gitmiş max almış(çocuk işi hıh)

şiddetli kalori alma isteğimi max karşılayamıcaktı elbette.bende çekmecemde zor zamanlar için sakladığım tatlı krizini tatlıya bağlayan tatlıyı(danette danone) açtım koydum önümüze.sonra patronlarımızdan birinin yurtdışından getirdiği çukulatalar vardı yine aynı çekmecede.ondanda 2 tane aldım bi ön yaptım:)sonra iğrenç biçimde max'ı danettenin içine soka soka bi güzel yedim(kaşık yoktuda)

sonracığıma eve gittim annem mantar yemeğiyle makarna yapmış.pisboğazlık yaptığım için yiyemedim tabiiki.sabah kalktım hassas tartıya çıktım.gene aynı kiloyum.ben bu kilo işini anlayamadım gitti.şimdi ben yiyorum kilo almıorum.yemiorum kiloda vermiorum.bu nasıl iş biri bana anlatsın.




aylincim sen bilirsin bu işleri en az ben kadar takık gördüm senide kilolar konusunda.ya şu beden bi güzellik yapsın 3 kilocuk daha versin bişi istemiorum.tüm internet camiası şahidimdir eğer ki şu bi kaç zaman içerisinde bu kiloyu diet yapmama rağmen vermez ise kendisine şok diet uygulattırılıcak,açlığa mahkum edilecektir.aaaaaaaaaaa ama......

ahhh aşkım aradı.güzel seslim benim.çarptı gitti yine beni öğlen öğlen.gelde çalış şimdi :0


ufak çapta batı karadeniz turu yapıcaklarmış yarın.amasya,safranbolu ve diğer zonguldak ilçelerini.bana safranboludan ifil ifil uçuşan pantalonlardan al e mi?bi de çekme helva istiorum.

geçen seneki gezimizde uğramıştık safranboluya.bir sene geçmiş ogünden bu yana.devrekte şapşahane bi kuyu kebabı yemiştik.sonrada safranbolunun o minnacık daracık sevimli sokaklarını dolaşıp alışveriş yapmıştık, sevdiklerimize hediyeler almıştık.sıcak bi yaz günüydü ve önümde daha bi haftalık tatilim vardı.ertesi gün yazlığa geçicektim anne kız yayıla yayıla tatil yapıcaktık.ne güzeldi. her istediğimi yapabildim geçen sene.plajda uzuuun uzun güneşlenip okuyamadığım kitaplara gömmüştüm başımı.geç kalkıp güzel ve mutluluk verici kahvaltılar yapmıştık.bisiklete biniodum akşam üsteleri gün batarken.güneşin kayboluşunu izlemeye gidiodum limana.balıkçı teknelerine bakıodum içimde kocaman bi huzur ve sükun.

güzel bi tatildi.hem gezmeli hem dinlenceli günlerdi.bakalım bu sene nasıl geçicek.ozaman hayatımda yoktu sevgilim.yalnızdım,hem de ne yalnız.şimdi birlikte geçiricez bu seneki tatili.beraber denize giricez güneşlenicez,yemek yicez bisiklete binicez.dışardan bakıldığında nekadar sıradan eylemler ama bana heycan verici gelio işte.çoğu aşktan, kalanıda tatilde olma isteğinden kaynaklanıo.

umarım herkesin tatili güzel geçer.

21 Haziran 2007 Perşembe

UYKU???








kabus gibi geçen bir gece.kendi yatağımda diildim.uyuyamadım,uyuduğumda çok geç olmuştu.nefes alamıo gibiydim.çok sıcaktı.bi sivrisinek durmadan başımın üstünde gezip durdu ve sonunda muhtelif yerlerimden ısırarak sırra kadem bastı.yetmezmiş gibi erken gece uykusuna geçen yeğenim arda gecenin bi yarısı akşam sütünü içmeden uyuduğu için görevini icra etmek üzere uyandı.bir biberon ballı sütünü söylene söylene içti.sevgilimi aradım belki uyumamıştır diye.teleonda sevdi beni azıcık,şımarttı birazda.



sigarayı fazlalaştırdım bugünlerde.huzursuz uykulara teslim ettim kendimi böylece.çünkü sanırım rahat nefes alamıorum.bırakmaya karar verdim olmuo böle.



zaten bozuk olan sinirlerim tavan yapıp beni canımdan bezdirmeye kesin kararlı.pozitif düşünüorum secret taki gibi ama hayır,olmuo.çünkü pozitif düşünmek için hissetmekte gerek aynı zamanda.
dünyada secret safsatası diye bişey var ki bu aslında tüm dünyaca iç huzurumuzu kör kuyulara attığımızın göstergesi oluo.zaten kişisel gelişim kitaplarından ve konularını içeren herhangi tüm basın yayın organlarından hiiiç hazetmem.bi secretçılıktır gidio bakalım hayırlısı.bi arada ferrarisini satan bilge pek meşhurdu.hatta bekledik bi süre bu kitaptan sonra bakalım kaç ferrarili abimiz satılığa çıkarıcak diye arabalarını ama ıhhh işe yaramadı robin s.sharma abimizin öğretileri.feyz alamadık onun hayatını bi türlü.
bla bla bla



dün iş çıkışı randevu aldığım kuaföre gittik manikür pedikür için.sağolsun amelyacığım bir saat sadece pedikürümle uğraştı.ayak peelingi masajı fln derken bayaca bi şımarttı beni yani.koştur koştur gittim abimlere nitekim yaprak dökümü başlıodu ve üstelik sezon finaliydi.acılarımız son bulmadı
vesselam.fikretle,alirızayla ,leylayla içlenmeye dertlenmeye devam edicez önümüzdeki sezondada.ama bu dizi cidden ödülü haketti artık ya. dizi başlarken kendimi tutmasam ağlamaya başlar bitene kadarda salya sümük giderim yalnız başıma olsam.bukadarmı güzel oynar tüm oyuncuları.hele o leylanın son delirmiş performansı muhteşem.fikret(bennu yıldırımlar)ondan hiç bahsetmicem.yani ayrı ayrı hepsi çok ama çok iyiler.



dün reklam arasında camdan başımı uzatıp bi sigara içiyim dedim.normalde abimlerin evinin orası canlıdır kıpır kıpırdır.yalanım varsa noolıyım etraf bir sessizliğe bürünmüş sokaktan çıt çıkmıo.millet erkekli kadınlı karılı kocalı oturmuş muhtemelen yaprak dökümünü izlio die geçirdim içimden.vay bee dedim ne diziymiş.



sabah yataktan kalkarken aklıma zeynebe telefon açıp beli tutulmuş,boynu tutulmuş gibi ufak tefek yalan söylemesini istemek geldi.ama iş bilinci öne çıkıp yine geldim işe.



dün izin için belli bi tarih söylememekle birlikte yaklaşık günler içinde bu hakkımızı kullanıcağımızı söyledik ilgili şahsa.daha hazirandayız fln dedi ama biz yinede erkende olsa söylemeyi tercih ettik.işlerine gelmeyen şeyler konusunda balık hafızalı oldukları için sanırım.



bizimde böle sıkıntılarımız var işte.hakkımız olanı isterken bile sıkıntıya düşüp nasıl sölücez nasıl edicez nasıl yapıcaz oluoruz.bu izin bizim hakkımız ama sıkıntısını yaşıoruz söylemeden evvel.aynı şeyi vergi iadelerimizi isterkende yaşadık hemde kaç defa.düşünceden yoksun mahlukatlar oldukları için elli defa vergi iade paralarımızı istemek zorunda kaldık.3ay sonra verdi buna rağmen.sanki cebinden çıkıo anasını satıyım.



şimdilerde tek dileğim bi an önce iznimi kullanıp burdan birsüreliğinede olsa çekip gitmek.zaten işler kötü.yığınlarca kredi borçları var ve birsürü çek.takastan kıl payı dönen şahsi çekleri,habire dönen diğer müşteri çekleri,durgun piyasa,ithalatı duran aksesuarlar ve diğer sebeplerden dolayı bugüne geldik.işler kötü.dün zeyneple konuştuk.kimse iç açıcı konuşmaz oldu artık burda.bari bizi çıkartsalar işten.yapamıoruz ya bi türlü.çekip gidemioruz ya.işimiz kolaylaşıcak en azından.tazminatımızıda alır çekip gideriz dioruz.yani işten çıkartılmaktan mutlu olucaz kısaca ama herşey şu anda çok havada.allah sonumuzu hayır etsin.











20 Haziran 2007 Çarşamba

içimde çığ gibi büyüyen sıkıntının yanında sevgilimin gidişiyle artan bunaltan bıktıran günler içindeyim.dibe vurmuş gibi hissediorum kendimi.insan senede 2 defa depresyona girermiş sanırım doğru çünkü ben artık dayanamadım ve girdim şu depresyon denilen haleti ruhiyeye.
az uyumanın çok uyumanın güzel vakit geçirmenin mutlu olmanın istediğim eylemlerin hepsini yapmış olmanın dahi yetmediği günler bunlar.içimdeki herşey grift olmuş çözülmek istemeyen anlamsız soru işeretlerinden ibaret aslında.
kafam dağnık.gün ortasında patt diye uykum gelio.nefes alamıo gibi oluorum ki psikolojik eminim.canım kimseyle konuşmak yada tartışmak hele hele erkek muhabbeti yapan kızların içinde bulunmak hiç ama hiç istemio.
sevgilimi özledim...
aslında onu bu dönemimde can simidi olarak gören yine benim.1buçuk ay sonra tatile çıkıcaz ama ben bu süreyi gözümde dağ gibi yaptım kocaman oldu bu süreç.aşılması gereken koca bi tepe gibi.sonra kendimizi tepeden aşağıya bırakıcaz ama o gün hiç gelmicek gibi.
şu anki hislerimle tatilden sonra bu işyerine birdaha dönemem ayaklarım gitmez gibi gelio.öyle bi yılgınlık bıkkınlık işte bu.
bazen sabahları uayndığımda ağlıorum.hüngür şakır diil belki ama gözlerimden bikaç adet gözyaşı düşüo işte.bi mengenenin içindeymişim gibi.ne garip halbuki kötü giden hiç ama hiçbişey yok.sadece tatile ihtiyacım var.burdan uzaklaşmaya başka biyere sessiz biyere etrafımda istediğim sevdiğim insanların olduğu bi yere ki orası benim cennetim.
sevgilim karadeniz ereğlisinde.10.30 otobüsüyle gitti.4buçuk saatlik yol dedi teselli için ama dün farkettimki onun aramadığı her dakikayı benden dahada uzaklaşmış saydığım için daha bi kederlendim.bu dayanılması çok zor bi durum katlanmak dayanmak beklemek....her kelimenin anlamı ayrı ayrı ağırlık taşıo ve ben şu aralar bunu taşıyamıyacak kadar güçsüz ve düşkün hissediorum kendimi.
hafif beslenmeye devam ediorum dahada hafifleyebilmek için.ama sanırım bedenimden giden kiloların yanısıra ruhumda çok kilo kaybetti.ağırlığını yitirdi.ve sonuç olarak şuna vardım.yemek yemek düşünmeden sorunsuzca kalori hesabından uzakta yaşamak,çukulata,dondurma yiyebilmenin özgürlüğü insanı mutlu eden bişey.ve bunların hiçbirini yapamıo olmakta mutsuz edici.enteresan bi çelişki belki ama bedenimi formda görmek bana kendimi hem iyi hissettirio öte yandan kendimi kısıtlanmış kıstırılmış otlara mahkum insanı kendine getiricek yiyeceklerden uzakta yaşamaya mahkum ettiği içinde çok ama çok mutsuz.
hayatın bir numaralı altın kuralı şu:
1 tadı güzel olan herşey kalorilidir.
2 güzel olan herşey aynı zamanda pahalıdır.
mapazadaki en ama en pahalı giyeceği beğenebilme yeteneğine sahibim.en pahalı ayakkabı en kalorili pastayı seçmeyede yeteneğim var.
eskiden ne bulursam abur cubur adına herşeyi yerdim.2 aydan fazladır yemiorum ama buna rağmen gram oynamadan duruorum yerimde.kiloda vermiorum almıorumda.garip diğmi bedenim benle inatlaşıo ama ben ondan daha inatım.
aklıma pazar günümüz geldi.minderlerin üstünde yemek yiyişimiz.donjondaydık yine.rumeli hisarında.geç gittik kalabalıktı ama yinede çok güzeldi.cumartesi günüde ikimizinde sevdiği takip ettiği hatta hayran olduğu bi adamın Tarantinonun son filmi olan DEATH PROOF'a gittik.eğer tarantino severlerdenseniz hiiç şikayet etmeden filmi izler ve konusuna göre kendinizce yaa bu adam böle abi yaa yapmış yine işte ama kötü ama iyi diyip seyre dalarsınız.


tarantino filmlerinin belli bi hayran kitlesi vardır.iyide olsa kötüde olsa hatta dünyanın en boktan filmi dahi olsada yinede gidip izlersiniz.bizde o kesimlerdeniz.gittik ve seyrettik ve şahsen ben oldukça keyif aldım.
şunu ilave etmeliyimki filmin son sahnesinde ki tarantinonunda zamanında belirttiği üzere:şimdiye kadar en iyi araba sahnelerinden birini çektim.. demişti.cidden çok iyi bi araba sahnesi var.diğer araba sahnelerinden oldukça farklı.
aslında film sevgilimden dediği gibi tam bir kız filmi.neden yaş sınırı koyduklarınıda anlayabilmiş değilim doğrusu.Kurt Russell tam bir ayak fetişisti ve ayak gördüğünde dayanamıo(benim ayaklarımı görse kaçardı herhalde).filmde bol bol baldır göbek bacak ve ayak görüoruz.ve kucak dansı neymiş öğrenioruz:)
Kurt Russell bi dublör ve katil tipli bi arabası var.araba ciddi bi modif,ye operasyonundan sonra Kurt'unda dediği gibi ölüm geçirmez biçime gelio.bi grup kızı bu arabayla parçapinçik ettikten sonra başka bi baldırıçıplak grubuda gözüne kestirioki işte burda hata yaptığını anlıo.kadınların intikamı acı olurmuş.ölümle sonuçlanıcak bi intikam alıolar ama o sahneler bence çok heycanlı ve keyifliydi.
sevgilimden duyduğuma göre tüm o tehlikeli araba sahnelerinin hepsi gerçek çekimden oluşuo.herhangi bi pc katkısı olmadan ve üzerinde oynamadan.bu da filmi gözümüzde daha güzelleştirio.



Tarantinonun kankisi olan Robert Rodriguez'in devam niteliğini taşıyan ve başrolünde Bruce Wills'in oynadığı filmi de 20 temmuzda sinemalarda.onuda izlemeden olmaz elbette.


16 Haziran 2007 Cumartesi


kendimi beğenmişmişim hıhhh

15 Haziran 2007 Cuma

geçen,,, geçmeyen,,,günler ,,,haftalar,,,

bende bıktım artık sıkılmaktan ve bunu dile getirmekten.yaz tatilinin gelmio oluşu üstüme karabasan gibi çökmüş durumda.sevgilim benden uzağa gidio yine.yine birsürü züğürt tesellisi...4buçuk saatlik yolmuş.muş.. miş..
neler oldu bu hafta boyunca bi düşünmeliyim.
bi kere bol bol terledim. çok sıcaktı. yapış yapış oldum, elbiselerimle bi bütün haline geldim...
çarşamba günü sevdiceğimle buluştum.bakırköye gittik.başka ödemelerle alakalı işler vardı onları hallettim.sonra gloria ya geçip bişiler içip hasret gidermeye çalıştık.eve dönerken bindiğim taksi bana paraüstü olarak 5 ytl verdi ama sahte çıktı.daha doğrusu parayı verdi, elime aldığım anda hissettim parada bi tuhaflık olduğunu ama sanırım basiretim bağlandı bi de yaprak dökümünün en heycanlı yeriydi bi an önce yetişiyim telaşıyla hızla arabadan indim,aldığım paraya bi baktım resmen elimde bi adet kağıtla karşılaştım.çok ama çok kötü bi taklitti.rengide solmuş.hani şöle gözümün ucuyla dahi baksaymışım anlıcakmışım ama napalım.keriz yerine konmak pek kötüymüş valla.madem ona verildi böle bi para e sende yırt at bari.ne die bi başkasına veriosun.başımın gözümün sadakası olsun dedim hatıra olarak saklamaya karar verdim parayı.
bi arkadaşımın arkadaşının annesi...dıdısının dıdısı gibi oldu:) neyse bu insana birisi sahte para vermiş.kadında nasıl yapsamda bu parayı elden çıkarsam diye düşünmüş sonrada hain bi planla başkasına vermiş.verdiği kişi hani şu pazarlarda kıyıda köşede havuç yada limon satan küçük çocuklar olur ya. işte bu kadında bu çocuklardan birine vermiş.anlamaz ya ufak çocuk. bi de utanmadanda para üstü almıştır hemde.yazık yaa.çok üzülmüştüm duyduğumda.tüm değerlerimiz artık değişmio, yokoluo.
zeyneple bu hafta içi bi çok kez iletişim kurmuoruz.ben sıkılıorum ve cnm konuşmak istemio.o da her daim ya hasta, ya canı sıkkın, ya morali bozuk, yada başka bişeyden dolayı konuşmuo.ölecene ne küs ne barış anlamsız bi durumdayız kısaca.en son dün tartıştık.sürekli söyleniodu şuram ağrıo ,ben çok kötüyüm, tansiyonum yüksek, nabzım hızlı atıo fln die.bende gitsene diodum eve.hala ısrarla kalıoduki bi anda aramızda sesler yükseldi.beni sürekli muhalefet yapan baykala benzetti.sırf muhalafetsin dedi.bende ona yeter artık söylenmeyi bırak, seni burda zorla tutan yok git eve madem öle dedim.öle aramız gerildi.bundan rahatsız diilim lakin cnm hiçkimseyle bişey konuşmak istemio.
dün sibel yazdı.hayırdır artık ne slm, ne sabah eskiden böle diildin noldu tuğbacım tavuğuna kışt mı dedik die.???
bende ne diosun ya, bu ne alınganlık böle.aklına işimin olabiliceği gelmiomu hiç dedim.yoğunum ve doğru düzgün msn e bile girmiorum dedim.sonrada fazla uzatmadan kesip attım.kimseyi çekemem valla canım zaten burnumda.abidik gubidik muhabbetler dinlemekten çok sıkıldım.
esra dersen hala aynı yerde.bıraktığım yerde.hala aynı muhabbet.cihan ve semih sorunsalı.o ne yapmış, ne demiş, nolmuş, ne hissetmiş.iide bunlar beni ilgilendirmioki.sıkılıorum artık bunlardan neden anlamıolar beni.
offfffffffffff.bir of çeksem karşıki dağlar, bi de karşıki dağların arkasındaki dağlar bile yıkılır.
2 film seyrettim bu hafta içinde.bi tanesi:STRINGS.......
nam-ı diğer İPLER....







bi dünya düşünün herkes herşey her hayvan kısaca her canlının kuklalar gibi ipleri var.daha doğrusu bildiğimiz kuklaların daha profesyonel olanlarını hayal edin.gözlerinde bile ipler var.duygu katabilmek için.ağızlarıda var ama hareket etmio.seslerinden tanıcaksınız onları.






bir ihanet davası var filmde.büyük hükümdarın kardeşi ona ihanet edio ve kralı öldürüo tabiiki yerine kendi geçebilmek için.ve olayı başka türlü yansıtıo.ölen kralın oğlu ve kızıda var işin içinde.oğlu babasını öldürenlerin peşinden gidio ki aslında bu bir tuzak.çünkü onada tuzak kuruo amca.konu klasik olsada oynayanları baz aldığımızda güzel bi deneyim olucağı kanaatindeyim.filmin en başında mekanın en üstünde yığınlarca kanlı canlı kukla oynatıcısı insanları gösteriolar.ama filmde gerçekten böle bi dünya varmış algısını rahatlıkla uyandırıolar.







mesela filmde bi sahne var ki benim beğendiğim sahnelerdendir.kralın akrabalarından bi tanesinin bebeği olucak.daha doğrusu ilk önce tahtadan bir bebek biçimlendirilio çeşitli aletlerle.ve cansız bebek bi kenarda zamanının gelmesini beklio.ruhuna erişme zamanı geldiğindeyse bebeğin annesi doğum sancısına benzeyen sesler çıkartıo ve bebeği kadının önüne koyuyolar.kadına yardım edende prenses jane.ve oturan kadının yukarıya uzayan iplerinin içinden yeni ipler oluşarak aşağı inio.normalde canlı olanların ipleri siyah ama bebeğin oluşan ipleri beyaz.anne janeden ipleri çok yavaş bi biçimde(çünkü bebek ipi onlar her an kopabilirler)bebeğin tahta deliklerine sokmasını söylüo ve kafa ipine dikkat etmesini öğütlüo.jane birinci ipi bebeğin bacak eklemine sokuo bacak oynamaya başlıo.ip deliğine girer girmez içi güya kanla doluo ve siyahlaşıo dolayısıyla kendi tanrıları bebeğe can vermiş oluo.zaten herşey iplerden geçio.birini öldürmek istiolarsa tüm iplerini kesmeleri kafi.yine bi başka enteresan kısım eğer elin kolun kırıldıysa depolarında çeşit çeşit el kol bacak var.alıosun bunlardan sana uygun ve güzel gelenini kendi kırılmış yerine monte ediosun.






izlenmesi gereken değişik bi film bence.






filmi yazarken aklıma iskambil kağıtlarının esrarı geldi.çok ama çok sevdiğim bi kitaptı.başka bi zaman bahsedicem bundan.



www.kitapyurdu.com'dan satın al


ikinci film ise: BÜYK ADAM KÜÇK AŞK.......







yine çok güzel bi film daha.üzerinden epeyce geçmiş ve zamanın ve hatta aslında şu a'nı bile anlatan bi film.şükran güngörün oyunculuğu enfes.o surat ifadelerinin değişimi aksi huysuz adam halini çok net seyirciye verişi,küçük hejarın sanki kırk yıllık oyuncuymuş gibi ve de gerçektende böle bi durumdaymış gibi oynayışı....







aslında anlatılamayan ama mutlaka izlenilmesi gerekli bi film.bi insanın dilini değiştirmenin nekadar zor olduğunu, hele hele bunu zorla yapmaya çalışmanın ve dahası ozamana kadar bildiği dili yok saymadan yapması gerektiği bilincinin verildiği, o hem sevgi hem nefret duygularının kendine kızmalarının ama yinede bunu yapmaktan vazgeçemiyişlerinin çok güzel bi anlatımı aslında.






bu akşamda PAN'IN LABİRENTİ ni izlicem.






hayat şu aralar zorla gidio gibi.herhangi bi sorun yok ama bazen tahammül edemicek kadar sıkılıorum bu işyerinde.işin dışındaki yaptığım tüm eylemler güzel gelio.çalışmak istemiorum ve kendimi zorluorum ama cidden fazla dayanamıcam galiba.burada çalışmak bu şirkette olmak bu insaların içinde buraya dahilmişim gibi yaşamak ve burdan hiç ayrılamamak beni korkututo ve ürkütüo.ne kadar sıkılsamda ciddi bi alışkanlık ve rahatlık var ama ben tüm bunlardan vazgeçmek istiorum.






hayatımda değişikliklere ihtiyacım var.yenilenmeliyim,yenilemeliyim kendimi.sanırım daha fazla dayanamıcam ve yakında saçlarımıda boyatıcam.






tipik sıkılgan kadın sendromu işte...








şimdilik bu kadar

11 Haziran 2007 Pazartesi


ektiğiniz tohumun bire bin verdiğini düşünün.ne mutluluk verici olur diğmi.e tabii sadece tohumu ekmekle bitmio iş.her türlü bakımını ilgisini havasını suyunu ve diğer gerekli olan tüm ihtiyaçlarını karşılamışsanız ve doğru yolda olduğunuz bi işi tevekkül etmişseniz karşılığında bire bin almamanız için hiçbir sebep yoktur, olamazda

bizim sevgimizde böyle onunla...o dediğim benim sevgilim,benim hayat arkadaşım,bundan sonraki kalan ömrümü paylaşıcağım kişi.benim hayatıma sadece ve sadece varlığıyla kattğı güzellikleri düşündüğümde nekadar şanslı olduğumu anlıorum her defasında.ewt ben şanslı biriyim çünkü insanın ömrünün her döneminde aradığı ve hep belki bu sefer odur diye sarıldığı insanlardan ve suretlerinden geçtiği o dönem benim için bitti.şanslı oluşum bu yüzden çünkü biz birbirmizi aynı anda bulduk.

özel anlamda yorulduğum artık tamam dediğim etrafımdaki mayası bozuk insanları gördükçe ve bunlardan tiksindikçe daha bi içime döndüğüm zamanlardan birinde buldu beni, bende onu..ve bizim sevgimiz o tohum misali bire bin verdi.çoğaldı, arttı, üredi ve bu hala devam edio.çığ gibi büyüyen bi sevgi bu.öyle bişeyki seni seviyorum demenin dokunmanın öpmenin sevmenin yetmediği insanı başka arayışlara yönelten hayatının akışını değiştiren ben'i biz yapan koskocaman bi duygu.çok şükrediyorum bu yüzden çünkü insanın dengini bulmasının ne denli zor olduğunu bildiğim ve bizzat yaşadığım için çok iyi biliorum.

bizi gören ilk defa birlikte çıktığımız tüm insanların tepkisi aynı oluo.

-çok yakışıosunuz....

biz hem tip olarak hem mizac olarak oldukça uyumlu biçiftiz.bunu yakalamak çok güç.ikimizde temastan hoşlanırız ve sevgimizi her daim birbirimize söyleriz,eylem olarakta belirtiriz.karşılıklı oturduğumuz masalardan mutlaka bi yerimiz birbirine değsin isteriz.durup durup birbirmizi koklarız ve nasıl güzel koktuğumuza dair mutlaka bi iki cümle söyleriz.uzun bakışmalarımız vardır.genelde gözünü ilk kaçıran ben olurum çünkü bi süre sonra utangaçlığım ortaya çıkar.sevdiğinizin size hayran hayran bakması üstelik bu bakışı uzatması insanı garip hissettirio.zevklerimiz birdir,müzik tarzlarımız birbirine yakın,sosyal olmayı ikimizde severiz.birlikte yaşadığımız özel hayatın dışında kendi şahsi özel hayatlarımızıda kabul ederiz.tabii bazı törpülemeler olmuo diil.sonuçta ben yada sen olarak diil biz varız artık.dolayısıyla birbirimizin hoşlanmadığı şeyleri yapmaktan sakınırız.

ve bunun gibi daha biçok şeyimizin uyumu sözkonusu.sevmek çok garip ewt ama insanın bir de kaçamadığı şansı ve kaderi var.şimdi geriye dönüp baktığımda onsuz geçen onu tanımadan geçen tüm zamanlarıma yanıorum.keşke diorum hayatıma çok daha önce girseydi yani ben çok daha önce yakalayabilseydim bu şansı.ama şunuda biliorum doğru zaman bu zamandı.olması gerektiği zamanda oldu herşey.eskiden yaşanmış tüm duyguları adına sevgi aşk dediğim tüm ilşkileri birer trafik kazası olarak sayıyorum.suç biraz bendeyse birazda karşıdaydı ve kaza kaçınılmazdı.parçalanan taraflarımız oldu ama iyileştik.

geçti...bitti...

ben onunla yeni bir sayfa diil yepyeni bi defter açtım.lakin düşündüklerimi,hissetiklerimi, sevgimi ve yaşıcağımız güzel günleri yazmak ve ifade etmek için bir sayfa yetmez.

seni çok seviyorum...ama çoooooooooooooooooooooooookkkkk


10 Haziran 2007 Pazar

haftasonumuzz


ya ben artık ondan ayrı eve gitmek istemiorum.ayrılır ayrılmaz özlüorum işte napıyım.:(

yine güzel geçti günümüz ve yine istemeye istemeye ayrılıp kendi evlerimize gittik.yeter artık bu böle sürüp gitmez.beklediğimiz bi zaman var o zamana kadar bu böle olucak ama ben çok özlüorum yaa.

yol çalışmaları sebebiyle geç buluşup gittik capıtole.olsun önemli diil geç oldu ama kavuşunca yokoldu gitti herşey,tüm sıkıntılar.

yapmamız gereken alışverişler vardı ona.pantalon, ayakkabı gibi.işimiz bitince sevgilim bana bugün izin günün olsun diyip kfc tavuklarından ısmarladı ve o nefis ekmeğinden.o ekmeğin tarifinide bigün denemeliyim.çok fazla nefis bişi çünkü.sonra benim gitmek istediğim üsküdarda deniz kenarında paşalimanı kafe vardı.oraya gittik.belediyenin tesislerinden biriymiş bu yüzden bayaca kalabalıktı ama şansımız yaver gitti deniz kenarında bi masaya yerleşmiş bulduk kendimizi.hava zaten süperdi.türk kahvesi içtik sevgilimle karşılıklı,sohbet ettik bolca ve sonrasında ben kazandibi yedim o kızarmış dondurma.kazandibinin çok kötü olmasından dolayı benle dondurmasını paylaştı bende onunla iğrenç kazandibimi paylaştım.bi parça kazandibiyi üstü kızarmış dondurma ile yiyince daha katlanılır oldu.çaylarımızı içtik bakışarak ve gülüşerek.arkadaşlarımızdan bahsettik,galataya gidiceğimizden.belediye tesisleri pek ucuzmuş onca şey yedik içtik çok cüzi bi bedel ödedik.sonra yine elele vapura gittik.vapur bizi bekliodu kalkmak için.bindik, güverteye çıkıp göğsüne koydum başımı ölecene eminönüne gittik.inerken babam aradı.nerdesiniz siz diye.bakırköydeki patlamadan dolayı.yok dedim biz karşıdaydık bugün.halbuki bizde o patlama esnasında orda olabilirdik.en sık gittiğimiz yer bakırköy.şans eseri orda diildik bugün.sonra beni otobüsüme bindirdi.bi filmden bahsetmiştim ben sohbet ederken.BÜYÜK ADAM KÜÇÜK AŞK diye.şükran güngörün filmi.eve gidince onu izlicem demiştim.o da filmi bildiğini ama izlemediğini söylemişti.şükran güngörün adı aklımıza gelmedi.ve ben yıllarr yıllar sonra yıldız kenterinin kocasının müşfik kenter olmadığını öğrendim.ne cehalet diğmi.???insan şaşıo kendine bi de bişi biliorum diye geçinirim.pehhh.neyse yolda giderken adamın adını düşünüodum bende.tam o sırada msj geldi sevgilimden.

-aşkım adamın adı şükran güngördü galiba diye.

hayret ettim bize.insan aynı anda aynı şeyi hemde bizim dışımızda bi konuyu dü,şünürmü?düşünürmüş meğer.şaşırdım yine herzamanki gibi.halbuki bu okadar çok oluoki bize.aşkımızın büyüklüğüne kalplerimizin bir oluşuna her defasında şaşaıorum işte.ey aşk sen nelere kadirsin....

eve gitmeden önce markete uğrayıp yemek bloglarından birinde gördüğüm kızarmış süt adlı bi tatlıyı yapmaya karar verdim ama sos için üstüne marmelat yerine çikolata sos aldım.mısır nişastası gerekiomuş eve girip tarife bakınca farkettim tekrar inip marketten onu aldım.azimliyim ille yapıcam onu.sonra başladım yapmaya.4 saat bekletin dio ben en fazla 1 buçuk saat bekeletebildim.sonra tatlının 2.aşamasına geçtim kızartma işine.bi güzel altlı üstlü kızarttım yağda.çikolata sosunuda üstüne döktüm sıcak sıcak servi ettim çekirdek aileme.ilginç bir tad ile karşılaştılar ama yorumlar iyiydi.babam mesela çok sevdi.bana biraz ağır gelmekle birlikte yinede sevdim.belkide blog sahibinin dediği gibi marmelat döksem daha ii olucaktı.sonra günlerdir evden nete girmediğimi ve boş yere adsl parası verdiğimi hatırlayınca bi msn e giriyim bari dedim.sanal camia ne durumda merak ettim.hakan die biri eklemişti geçenlerde.nasılsınız tuğba hn fln dedi.sonra birsürü yazdı çizdi.meğer ben bunu 11 ay önce kadar silmişim.ee dedim.benim dürüst olmadığımı düşünüomuş.düşünüorum ki ben bu insanı silmekte haklıyım.embesilliği su götürmez bi gerçek gibi ortada.aradan onca zaman geçmiş kalkmış benim adresimi bulmuş eklemiş ve bana dürüst olmadığımı söylemek için sohbet edio.sevinmeli aslında. madem kendisi dürüstlük abidesi ve bende tam tersiyim benim gibi biri hayatından çıkmış işte daha ne istiosun.hayır sanki özel muhabbet yaptık adamla.ben onu silmeyi tercih etmişim. değil hayatımda msn listemde bile görmeye tahammülüm yok demekki ki silmişim.daha neyin hesabını soruosa kamill.:o

manyakmı arıosun.bi dolu var ya.akşam akşam onunla uğraştım.töbe estf............

sevgilimle konuştum bu arada.iyi geceler diledi bana bende ona.öpücükte attım güzel yanaklarına.rahat uyusun benim canım aşkkım.

mummmcccckkkkkkkssssss


9 Haziran 2007 Cumartesi

bir bahçe ki limonlar arasında...

normalde cuma akşamı için planımız kuzenimin çalıştığı bir internet firmasının tekne partisiydi.ama hava muhalefeti nedeniyle iptal olunca bizde 4 kişilik bi plan yaptık.sevgilimle beyoğluna giderek kuzenimi ve sevgilisini uzuuuuuuunca bi müddet bekledikten sonra birlikte her defasında ayaklarımızın götürdüğü dilek peraya gidip bi güzel yemek yedik.çok acıkmıştık ve buna rağmen ordada yemek için uzuuuunca bekledikten sonra ve bunca beklemeye sevgilimin siparişinin yanlış gelmesiyle birlikte (çok kalabalıktı sanırım ondan) yemeğimizi yiyip mekanı terkettik.esin tüm gün boyunca bana sizi biyere götürücem ama söylemem diyip durmuştu.meğer götürüceği yer limonlu bahçeymiş.e ben orayı zaten bilioruuum:)

hepbirlikte gittik ama oradada beklemek durumunda kaldık çünkü yine çok kalabalıktı ve oturucak yer yoktu.bi süre barında takıldıktan sonra bizi bi masaya aldılar.buzz gibi frozen içtim böğürtlenli.çekirdekleri hala dişlerimin arasında:)bi kaç düşürme tehlikesinden sonra sağsalim bitirebildim.bardak uzun boylu ve tombik.içindeki kamışta en kocamanından ve en tombişinden.e hal böle olunca zaptetmek zorlaşıo.tabii üstüne benimde sakarlığımı katarsak o kocaman şeyi içmek oldukça güçtü.neyse içtik sohbet ettik.tam başımızın üstünde kocaman limonları olan bi ağacın altındaydık hemde.hemen çaprazında kocaman eriklerin olduğu bi ağaç.istiklalden soyutlanmış başka bi yerdeymiş gibi sessiz ve içine dönük bi yer.dolayısıyla oraya bu amaçla gidenlerinde müdavimi olduğu bi yer.ama asıl güzel yeri en kuytudaki sedirlerin olduğu yer.en son kankim ve özlemle birlikte gelmiş yine çok keyif almıştık.barışta yere göğe koyamaz bu mekanı çok sever ve her defasındada söyler.bende zaten bunun üstüne gitmiştim son seferinde.ama akşamda baya bi güzelmiş.aynı havasını muhafaza edebilen bi yer.sonrasındada bizi eve bıraktılar ve onlarda evlerine gittiler.ben teyzemlerde kaldım çünkü kuzenim yalnızdı.çok rahat uyuyamadım ve bugün çok iyi sayılmam.uykusuzum ve herzamanki gibi yerimi yadırgıorum ve diğerlerinin aksine bugün çalışıo olmak çoook ama çoook koyuyo:(

akşam nikah var hala kızının.yorucu bi gün olucağa benzer.:(

8 Haziran 2007 Cuma

mmmm buz gibi bir karpuzzzz


karpuzu çok seven, onsuz yapamayan, her yemeğin yanına yakıştıran biri diilim ama bunu yapan bi ailem var.

yaz günleri denizden eve akşam yemeğine çağıran anneme içicek bişiler varmı? diye sorduğumda karpuz var der.annem karpuzu gerektiğinde yoğurt ,ayran ,kola vb.. içiceklerin yerine rahatlıkla koyabilir.lakin onun için önemli olan yutulma kolaylığını yaratmasıdır.yoksa sanırım o da bilio karpuzla kolanın yada yoğurdun aynı şey olmadığını.bi kere arada asit farkı var yaww..:)

karpuz konusuna nerden girdim?

sabah gazetesinde sunay akının köşesini okudum az önce.kendisini pek severim.karpuzdan bahsedio yazısında.sabah işe gelirken canım bişi istio ama ne fln die düşünürken karpuz istediğime karar verdim.şöle soğuk bir dilim karpuz.yanındada peynirim ve simitim.sonra gazetemi okumaya başladım sunay akının karpuz yazısını gördüm gülümsedim ama asıl buraya bunu yazma amacım sonuna eklediği çok şirin bi şiirdir.ayrıca karpuzla ilgili bi iki hikayeside hoşuma gitti ki buraya yazmalıyım.
savaşmak zorunda kalan meksikalıların dinlenmek için bi köşeye oturup karpuz yemeye başladıkları bir sırada kendi bayraklarının ne renk olucağı suali gelir akıllarına.düşünürler taşınırlar ve içlerinden biri yediğimiz şu karpuzun renkleri gibi olsun der ve yeşil kırmızı beyazlı bi bayrakları olur.ayrıca sunay akın küçük bi anısını da anlatır.

bigün köprüye doğru yolda ağır ağır giderken bi polisin bi araca ceza yazdığını görür ve merak eder.ceza kesilen araç bi şekilde arıza yapmıştır ve araç sahibi reflektörleri olmadığı için bagajında daha önceden satın aldığı karpuzu ortadan ikiye keserek reflektör işlevine sokar ve polise yalvarırcasına:

-yapma be abi o da kırmızı bu da kırmızı der:) yani türkün aklıyla karpuz sadece karpuzluğunu yaşayamayacaktır bu ülkede.

ama şimdi bir dilim buz gibi bi karpuz ne giderdi beh.şu aşağıdaki şiirde içi yanıpta canı karpuz isteyenlere gitsin.

Babam iki tek atınca

Hadi seni karpuzlara götüreyim derdi

Karpuzlar Gebze'de oturan kızlardı.

Annem kızarır,kızar...

Bey çox,cuk daha küçük,der

Mutfağa gider ağlardı.

Babamkarpuzdan anlardı
........(Cevat Çapan)........

7 Haziran 2007 Perşembe

bu sabah yağmur va........................................

bu sabah yağmur var istanbulda...


bir mfö şarkısından öte bişi bu söylediğim.bu sabah şakır şakır yağmur var dışarda.sabah saat 6 da uyandım hiç adetim olmayarak.gök gürlüodu yağmur feci biçimde yağıodu.böle zamanlarda ortaya çıkan yorganı başıma kadar çekip yatma isteği yine attı kendini dışarı.uyuyamadım o vakitten sonra.camlarımdan birinin perdesini kaldırıp dışarıya baktım.gün henüz uyanmadan yağan yağmuru izlemek çok keyifli.insan yok dışarda.başrolde mutluluktan sevinç çığlıkları atan bahçemiz, gürleyen gök ve yağan yağmur var.benim gibi figüranlarda camın arkasından bu harika eseri izlio işte.
saat 10'u 20 geçio.kendimiiyi hissediorum.something stupid çalıo media'da.keyifli bişiler var üstümde bugün.güzel güzel kahvaltımı yaptım.az sonra kendime kahve söylücem.miss kokularıyle gelicek kahvem önüme.ahhh mutluluk bu işte.sağlıkla keyfine varabilmek en sevdiğin şeyin.



az evvel seyyan hanım çalıodu.atatürk zamanından bi sanatçı seyyan hanım.ve tangolarıyla meşhurdur.beyoğlundaki kafelerden birinde çalardı durmadan.hani şu sıkı fıkı nohut oda bakla sofa hesabı küçücük ama sımsıcacık kafeler vardır ya işte onlardan birinde.ahşap masaları olan üzerlerinde minik mumların olduğu melankolikliğe sürüklücek cinsten olan kafelerden birinde işte.sonra bu albümü sevdiğim biri bana verdi.plaktan cd ye çekim olduğu için hala o ses çıtırtılarını duyabiliosunuz rahatlıkla.yani gözünü kapatsa insan sanki cd diilde plak dinliomuş gibi hissedebilir.o lezzette bişi yani.




işte dinlerken kendimi o kafelerden birinde hissettim.beyoğlunuda özledim ama istanbulun şu yağmurlu halini en iyi beyoğlu yansıtıo galiba.eskiyle yeninin eşsiz uyumu tamamiyle orada.


kendimi o kafelerden birinde hayal ediorum.aynen şimdiki gibi karanlığa dönük bi havada minimum insanın gelip geçtiği bi masada oturuorum.hemen önümde sımsıcacık miss gibi kokan kahvem var ve yanındada tarçınlı elmalı bir dilim turta.en sevdiğim kitaplardan birinide almışım yanıma.yada bi kitapçıya uğramışım gelmeden önce oraya.ve istediğim kitaplardan bikaçına sahip olmuşum,inceliorum herbirini yavaştan.hiiç acelem yokmuş mesela.yetişmem gereken birileri, bi araç, bi iş, bi arkadaş.... hiçbiri yokmuş.ben kendimleymişim.yetişmem gereken bir ben varmış orda.ruhumun içinde habire benden kaçmaya çalışan bir ben.belki bugün onu yakalayabilirim bu hayalimle.yanyana, başbaşa gidebiliriz belki bir süreliğinede olsa.insan ruhuyla bedenini biraraya getirmekte ne çok zorlanıo.birtek sevgilimle ve ailemleyken ikisini yanyana tutabiliorum. onun dışındaki heryerde ve herşeyde hep birbirinden çok uzaktalar.işte bugün tam zamanı.çünkü ikiside tam şu anda bunu istio.


ben bi kahve söylücem kendime.yanında tarçınlı turtam yok ama olsun hayalim var:)



afiyet olsun...


6 Haziran 2007 Çarşamba

1000 1 GECE


bu füsunlar hep böle gıcıkmı olmak zorundalar.tipleriyle huyları nekadarda örtüşüo böle.hep kıllık, hep uyuzluk, huysuzluk peşinde olan geçimsiz tipler.


tabiiki binbir gece dizisinden bahsediorum ve oradaki füsun karakterinden.ya tamam bu bi dizi ve gerçeği çok fazla yansıtmıo.yani en azından burdaki insanlar rol kesio ama bukadarmı adıyla huyu örtüşen bi karakter olabilir.


şeytan dioki tut saçlarından ki saçları pek güzel, pek bi ahenkli.yol yolabildiğin kadar.hele o ikide birde şırfıntının kollarına koştu yine ali kemal diyişi.sürüm sürüm süründürücem çocuklarının yüzüne hasret kalıcak diyişi.ahh yarabbim valla dövesim gelio yaa.


ali kemal ayrı bi uyuz zaten.kaynana dersen aşırı sabırlı.insan böle insanüstü bi yaratık varmı dünya üstünde die merak etmeden duramıo hemde kaynana olucak ama ve gelinlerin en huysuzuna, en kılına bile katlanabilicek.gıkını çıkarmadan üstelik...


nerdeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee.....


film işte nolucak.


dizide sevgiliminde benimde en sevdiğimiz karakter füsunun kardeşi olan gani.


gani efendi die çağırıo ya burhan amcası..ganinin o savsak hali ve o başka kimsede görülemiyecek bi ifade ile bakışı fln.biz sevioruz ganiyi.daha öncede havinle baranın kavuşulamayan aşk hikayelerinin olduğu bi dizide havinin kafesindeki aşçı rolündeydi.ordada savsak ,saçma bi karakter çiziodu ama ben yinede ordada seviodum.


ganiyi kutluoruz.eğer gerçek hayattada tarzı böle dillse şayet gayet ii rol kesio yaniii.:)


kerem ile bennuya gelince... bence ayrılmasınlar çünkü ikisindede leyla bi hal var.ikiside alkole vuruo kendini zaaf anlarında.ikiside duygusal.gayet iiler bence.


ve aybalam balakuşum,mihriban ablam.


o da pek yahşi rol kesiyer.:)


başkaa başkaa.he bi de bu aralar dizide pek görünmüo.zeynep die bi kız vardı ya.hani kereme yavşayan.onada çok gıcık oluodum.hele o gülüşü fln.ıyyy.hee ses tonu çok süper ama onuda söliim.


vee başrol oyuncularına geldi sıra.


belgüzar ile halit


halit ergençin her kurduğu cümlenin yüklemini sonuna kadar heceleyerek ve bastırarak söylemesi artık çok ko-mik(onur modeli).hayır bişi diil yakında o da asmalı konaktaki rolüyle gönüllerimize taht kuran!!! özcan denizin mimiklerinin diziden sonra üzerine yapışıp kalması gibi her cümleyi reel hayatta böyle bitirir o-lu-cak.(onur modeli)kel olmasına rağmen saçlarını kısa kesişi gayet modern.(sevgilimede sölüorum halit gibi yap diorum ama kendisi arkaya iteklemeyi seçio:p)velhasıl artık şu yüklemleri ilkokul çocukları gibi hecelemesin lütfen yaa.


belgüzardada beni rahatsız eden bişiler var ama nasıl desemki?fazla düz,dik özelliksiz gibi.yani keremle onurun öle uğruna savaşıcakları kadar güzel ve çekici olmayan ama buna rağmen öyleymiş gibi lanse edilip, yetmezmiş gibi dikte edilmeye çalışılan ve sonucunda alla alla ulan bu kızda bizim göremediğimiz bişi var herhalde diyip kendimizi zorlayarak maaile beğenmeye çabaladığımız karakter.


şehrazatt eviliyaoğluuu.

hafta içinde seyrettiğim dizilerden ilki bu diğeride yaprak dökümü.başkada bişi izleyemiorum.bi de dün akşam reklam aralarında lara croft'u izledim accık.beğeniorum seviorum bu hatunu yaa.angelina jolie...

böle işte.öğlen olmuş yemek vakti gelmiş ama ben yine simit ayrana talim.offfffff yarabbim offffffff


5 Haziran 2007 Salı

geçmeyen zaman,gelmeyen tatil:(


günler aynı sıkıcılık ve boğuculukta geçio.daha doğrusu geçmio.zamanı ittirip duruyorum çünkü kendisi bu işyerindeyken geçmeyi hala öğrenebilmiş değil.akşamlarıda bilhassa son gaz geçio ve ben hiçbişeye yetişemediğimi düşünüorum.bir kısır döngü adeta...

aslında şu yaz saati uygulamasından önce böyle şeyleri az yaşayan bi insandım ama şimdi tahammül seviyem diplere vurduğundan ve burda kaldığım her dakikanın koca bi zaman kaybı olduğunu düşünmemden dolayı çok daha fazla sıkılıorum.

bugün hiç kelime kirliliği yapmadım.minimum ve gerekli miktarda cümlelerim oldu.mecburi cümleler yani.zeyneple bile konuşmadım hatta msn'i yüzüne kapattım.istemiorum konuşmak.içimdeki ses zaten her daim bangır bangır bağırıo.duymadıkları ve sadece benim duyabiliceğim bişi olduğu için onlara hiç konuşmuyomuşum gibi gelio haliylen.

ne yapabilirim diye düşünerek geliorum her allahın günü.iş mi değiştirmeliyim bilmiorum ama öte yandan bu düşünce beni geriyo.yeniden, yeni baştan bişeylere başlamak, yeni ortam, yeni insanlar ve yeni PATRON!!!! bu kısmı özellikle çok önemli elbette.

onlarada katlanamıyorum.şu aralar hiçbi zararları dokunmuo olsa bile yinede katlanamıorum.aslında ben bu aralar kendimede katlanamıorum.

sakinlik.................

ben diilim bunları yazan lakin bugün hiç konuşmadığımı ve burdan çıkana kadarda bunu uygulayacağımı söylemiştim kendime.dolayısıyla bunları yazan parmaklarım.onlarında ağzı var biliosunuzki.ağzı olanın konuşması icap ettiği gibi konuşuolar işte habire.

saçmalık.............

tatilim fena halde geldi.bu sefer habire beni sobeler oldu dahası bende artık ebelenmekten kaçamaz oldum:(

sobeeee...............

akşama evde balık olması gerek.şimdi anneme bi telefon açıyım içicek bişiler varmı sorıyım eğer yok ise bi diet kola kapıyım bakkaldan.fena halde asitli bişiler istio canım.
yuppiii...............
diete halen devam elbetteki.bu da sıkıo beni.spora gidebilicek saatler içinde çalışabilseydim istediğim herşeyi kasmadan yiyebilir,her yediğim şeyin kalorisini hesap makinesiyle hesaplamaktan kurtulabilirdim.

ama azimliyim.4 kg daha verdimmi bu iş biter.sonrası koruma programı ,,,,,sonrası allah kerim......



4 Haziran 2007 Pazartesi

ayakkabı


bugün yılın ilk açık ayakkabısını,parmakarası terliklerimi giydim.
hayatım boyunca ayağımı vurmayan (tek bi ipten ibaret ayakkabılarda dahil olmak üzere )bi ayakkabı yada terlik çeşidine rastlamadım.
yapmadığım işlem, kullanmadığım malzeme yok,kalmadı.
ayak derim ince ve buyüzden her ayakkabı ayağımı vuruyo.bi de üstüne terleyen bi ayaklara sahipseniz sonuç kaçınılmaz oluo.
ama bu diilki ben güzel, şık ayakkabı giymekten vazgeçiorum.hertürlü ayakkabıyı giymeye devam,,,onlarda benim ayağımı vurmaya devam ediolar tabiiki...çok umrumdaydı sanki.
hıhh!!!

silah sesleri


dün geceyarısı saat tam 3'ü 20 geçe silah sesleriyle uyandım.ilk önce kendimde olup olmadığımı,bunun bi rüyamı, yoksa gerçekmi olduğunu algılamaya başladıktan sonra silah seslerinin ardarda tekrar atılmasıyla bunu reelde yaşadığıma karar verdim.bi kaç dakika boyunca kimi zaman tek atış kimi zaman arka arkaya silah sesleri devam etti.yattığım yerden ne olduğunu anlamaya çalıştım.gariptirki bunu yapan her kimse sokağa atış yapıodu ki ciddi bi yankı seside geliodu hemen arkasından.hangi aklı başında gibi durupta zihinsel sorunu olan insan acaba diye düşündüm bisüre.ya pencereyi açık yattığımdan ve gece soğuk olduğundan yada uykumun bölünmüş olmasından dolayı bugün keyifsizim.yetmezmiş gibi bi de bugün pazartesi.heryerim ağrıo galiba yel de aldım.bi de dün akşam bazı can sıkıcı konulardan bahsettik sevgilimle.tüm bu etkenlerin birleşmesi sonucu bugün pekde iyi diilim.

hala düşünüorum kimdi o kurşunları sıkan.ya birinin evine isabet etse.nasıl bi zihniyet nasıl bir düşüncesizliktir bu.nerde yaşıoruz allahım.

arkadaşlarımdan biri bigün kuaföre gitmiş.tesettürlü, cicili bicili bi bayan çantasından çıkardığı oyuncağa benzeyen ama asla oyuncak olmayan gerçek bi tabancayı ordaki bayanlardan birine göstererek:

-şuna baksana ne ufak bişi... gibilerinden keyifle, sevilicek, sevimli bişeymiş gibi anlatıyormuş.

vah vah demiştim içimden.silah bulmak okadar kolaylaşmışki.kullanmasını bilen bilmeyen herkesin cebinde taşıdığı bi alet gibi artık.

bu blogta daha öncede yazmıştım eli tabanca tutan güvenlik güçlerimizden birinin bi anda aklını yitirip cebindeki tabancasıyla etrafa rastgele ateş açmasından korktuğumdan bahsetmiştim.korkum depreşti yine.

allah halimize acısın.bu salak yüzündende bugünüm böle sürüp gidicek anlaşılan ve saat henüz 12.20

:(

3 Haziran 2007 Pazar

BİR TATLI HUZUR





























şööle yeşillikler içinde boğaza nazır,önünde pırıl pırıl bi deniz, arkanda yeşil bi orman, havada muhteşem,üstümüzde büyük güneş geçirmez şemsiyeler,hemen yanımızda koca bir hamak,öte yanında sallanan rahat bi salıncak,yerlerde büyük minderler nereye baksam sevgilimin gözleri,elleri,yüzü,kokusu...


koca bir tabak dolusu bol kalorili bar tabağı.sosisler, patates kroketler,elma dilim patatesler, baharatlı köfteler,sevgilimin kahveli ceviz krokantlı dondurması,yalnızlık,sessizlik,aşk,sevgi,yemek...........


bu tabloyu anlatmak için daha bisürü uzatma yapabilirim ama yeter dicem kendimi düşünerek.çünkü ordan hiiiç ayrılasım gelmedi.


DONJON.....


muhteşem güzellikte bi yer tabii ne istediğinize ne beklediğinize bağlı.biz buranın müdavimi oluruz.geçen sene kankimle kaçış noktalarımızdan birisiydi burası.koca minderlere yayılarak kocaman makarna tabaklarına gömülürdük muhteşem boğaz manzarasına karşı hele hele akşamları.


bu sene ilk defa açılışı sevgilimle,aşkımla yaptık.


peformansından hiçbişey kaybetmeyen bu mekan sanırım yanımda sevdiğim olduğundan dolayı bikaç + puan daha aldı benden.yalnız istersek havuzda serinleyebiliceğimizi söyleyen bazı insanların bu düşüncelerine güldüm.nitekim havuz minnacık süs havuzu gibi bişeydi.yani bir ,iki,üçüncü kulaçtan sonra geri dönmeniz gerekio:)


olsun...zaten biz havuzuna diil; hamağına,havasına,minderlerine tav olupta gelmiştik.


sevgilimle mecidiyeköyde buluşup rumelihisarı üstü aracına binerek son durakta indik.zaten orda başladı herşey.üstten alta yani sahile inmek için dönemeçli bi rampa inmek durumundaydık ve üstelik bu yürüdüğümüz yol sağlı sollu sevimli ve çok güzel evlerle doluydu.sahile yaklaşıpta denizi sokak aralarından gördüğümde karşılaştığım manzara beni heycanlandırdı.lakin düşündük....İSTANBUL bambaşka biyer.ve burdan başka hiçbiyerde yaşayamayız.


gerçek anlamda keyifli günlerimizden biriydi.yayıla yayıla uzana uzana diettede diildim üstelik.istediğim şeyi yeme özgürlüğümde vardı.herşey muhteşemdi tabiiki.ordan çıktıktan sonra biraz daha sahilde yürüyüp bi araca bindik ama malum otobüs şöförlerinin yaklaşın,yanaşın arkası boş önü boş dayan aban birbirinizin içine girin adeta ....gibi tavırları yüzünden inip ortaköyden taksiye geçtik.otobüs diye ısrar etmemeliydim anlaşılan çünkü sevgilim şöföre baya bi çıkıştı bende birazcık korktum. ilk defa onu birisine bağırırken gördümde ondan:)


abimlerin taşınma işi vardı cumartesi günü.akşam oraya geçtim.bi şansımı deniyim dedim kuaföre gitme konusunda çünkü randevu almamıştım.nitekim giremedim kuaföre çünkü randevuları doluymuş.gerisin geriye döndüm yine abimlere.kalan bazı ıvır kıvırları yerleştirdik ikoyla.sonrada ben teyzeme gittim ve orda kaldım.


pazar sabahı normalde annemlere gidicektim.ama teyzem evde kimse olmadığı için yalnızdı benimde gönlüm razı olmayınca oturdum onunla kahvaltı yaptım.bi masa etrafında aynı anda yemek yemeyi seven ve bu konuda taviz vermeyi istemeyen babam söylenmiş ben gitmedim die kahvaltıya.bisürü veryansın etmiş.çok geziomuşum, çok çıkıomuşum sevgilimle, falanmışta filanmışta.bisürü söylenmiş ama tabii ben orda olmadığım için annem çekmek zorunda kalmış tüm bunları.sonrada onunla tartışmışlar benim yüzümden.yani bi gitmedim diye boşu boşuna can sıkıntısı yaşanmış.annemde söylenmiş haliylen.bana diil bunları kızına söyle demiş.babamında bi huyu var bana karşı asla bişi demez annemi yer içten içe.


misal: geç kalırım bana bişi demez ama ben gelene kadar annemi yer bitirir.veya bişeyden rahatsızmı oldu? annemi yer yine.ben gelincede hiçbişey demez.annecimde babamın bu halinden sıkılmışki yeter artık bıktım seni müdafaa etmekten idare etmekten dedi.bunları konuştuğumuzda abimlerde iş yapıoduk sevgilim aradı üstüne.ona anlattım bende olan olayları ve sonrasında gece yarısına kadar aralıklı olarak bazı bizim için önemli konulardan bahsettik.konuşulması gereken bazı şeyler vardı.bi vesileyle bunlarıda konuşmuş olduk.


diet günümün son yemeği olan çokoprens ve 3ü 1arada'mı içiorum az sonrada yatıcam.


koca bi hafta nasıl geçicek bilmiorum.bi an önce sabah olsun mümkünsee ki haftayı bitirmeye hemen başlayalım lütfen...


sıcaklarda bastırmaya başladı artık.çalışmak çok uzun zamandır yükten başka bişi diil zaten benim için.


offffff
<>