10 Temmuz 2007 Salı

aslında yazıya bodozlama dalmak istiorum ama hayır yapmıcam.yılmaz erdoğanın hijyenik aşklar adlı kitabında yaptığı gibi saçma bi slm, merhaba yazısıda yazmıcam.burası benim günlüğüm geçen yada geçmeyen günlerimin yazılı delilleri ve seneler sonra baktığımda geçmişi okuduğumda her eskiye dönüşün verdiği lezzet gibi bu da aklımda güzel hisler uyandırıcak.defter yerine burayı kullanıorum eskiden yaptığım gibi.
hepsi bu....
istemeye istemeye, yorgun argın, kızgın ve de kırgın vazgeçmiş, çökmüş, başım ağrırken, uyumak için kendimi zorlarken, kendi sesimde dahil olmak üzere dış dünyadan gelen tek bi sese dahi tahammül edemezken çıktık yola...
bilemezdim elbette bu kadar iyi geliceğini, beni yeniliyeceğini, kendimi iyi hissettireceğini....
ah şu beyin yorgunluğu... bldiklerimi, sevdiklerimi bile unutturur oldu bana...ama artık hatırlamam gerektiğinde buraya bakmam yeterli olucak.
yolculuk için iyi bigün.gittiğimiz yer aslında özlediğim ama yinede gitmek istemediğim bi yer.kadınsal rahatsızlığımın tuttuğu bi günde uzun yolculuklara çıkamıcak kadar yorgun hissettiğim bi zaman dilimiydi bu.
bi saat erken çıktım cumartesi işten.üstümde hafif bi dalgınlık ve anlamsız bi kırgınlıkta mevcuttu.sebebini bilmediğim ağlamalara tanık oldum sabahtan beri o gün.ben sildim... gözyaşlrım yeni yerlerini aldı.sildim yine geldi.yine ağladı, yine sildim. yolda son bikaç damla daha kalmıştı onlarıda sildim bitti...
bifiil ağladım 2 gün boyunca.sebebi:abidik gubidik şeyler işte.dünya dertleri...duygusal zayıf bi dönemimdeyim beni her yönden yaralayabilirler bu aralar.mikroplara ve parazitlere açığım kısaca...
annem, babam, ben...muhteşem üçlü.aldılar beni işten çıktık yola.önce neden bukadar geciktiklerine bozuldum sonrasında oturduğum arka koltuğada eşya yığmalarına.insan bazen anlayamıo bagaja sığmayan eşyaların boş olan arka koltuğada koyulabiliceği gerçeğini.nitekim kızdım bende..bananeydi...istemiodum onları..sıkış tıkışmı gidicektim 2 saatlik yolu.. bla bla bla.
huzurlu ve sorunsuz bi yolculuktu.kumbağa girerken hep aynı şeyi hissederim ve düşünürüm.

ömrümüz olduğu sürece ufak tefek değişiklikleriylede olsa burayı her sene görücez.sezon sonları artık toparlanıp giderken yazlıktan istanbula sanki bidaha gelmicekmişiz hüznünü taşırım her defasında.yaz bitti demektir çünkü ve uzun kara kışları beklediğimiz günlerdir.ve durumu kurtarabilicek en fazla bi tane sonbahar vardır elimizde.elde var bir deyip, birin varlığına sevinemediğimiz günler işte.adı üstünde sonbahar.bahara veda...
geldik....herzamanki gibi eve gidiş yönümüze kurulmuş yine semt pazarımız.çanak çömleği, patatesi, soğanı çektirdik yine tekerleklerin etrafından.geçtik gittik evimize.
ne tuhaf aslında herşeyin aynı kalması.insan düşünüo bukadar değişirken tüm dünya bazı şeylerin aynı kalması ne garip.çekyatımın düşen ayağı bile aynı paralelde kaldırınca düşüo yine.ne bi derece az, ne bi derece çok.
seviorum burayı.cırcır böceklerinin hiç durmadan ötüşünüde,gecelerimi kabusa dönüştüren sivri sinekleride,envai çeşit adını bilmediğim bazılarıyla yeni tanıştığım böcekleride.....
üstümdeki yorgunluğu tarif edemem ama acil plaja inmem gerek bekleyen arkadaşlarım var, cup diye dalmamı bekleyen denizim var,kumum var, güneşim var.hep söylerim ben kış çocuğuyum güneşe herkesten biraz fazla hasretliğim bu yüzden diye.
biraz lafladıktan sonra arkadaşlarla attım kendimi denize.nasıl güzeldi su temizdi, yüzülesiydi.dışarısı soğuktu ama olsundu farketmezdi,üşümek bi parça yaşadığını hissetmekti.nasıl olsa az sonra sıcaktan bayılınıcaktı...


yüzdüm sonrasında yüzdüm, daldım, çıktım...
güneşe döndüm yüzümü ayçiçeği gibide dolaştım etrafında sonrasında sigara içtim esen rüzgarın eşliğinde karnımın açlığını suyla bastırdım sonrasında.açık hava insanı acıktırıo naparsın...
eve çıktık sonra...ılık bi duşun ardından patates kızartması ve hamburger köftesinin olduğu kaçamak bi masaya kurulduk.yedik hiçbişey düşünmeden...dolaşmaya çıktık sonrada.bakalım dedik neler var değişen gözümüze yabancı gelen.
:)belediye herzamanki gibi çok çalışmamış bu yıldada.hemen hemen herşey aynı.bazı ufak farklılıklar var elbette ama hepsi bu...
esinle çıkmıştık yürüyüşe.dönerken kumsala indik akşam çökmek üzereydi, hava kararmaya başlamıştı.banklardan birine oturduk yine ufka bakarak sigaralarımızı içtik konuşmadan.şöle olsa böle olsa dedik.ikimizinde içinde özlem vardı.o gelicek güzel günlerini bekliodu herşeyden ve hayatın tüm sürprizlerinden habersiz.bense geç gelmiş olan mutluluğun sahibini özlüodum ahh diodum keşke yanımda olsa...önümüzden bi çift geçti.bende böle dolaşabilicekmiyim bu kumsalda onunla böle elele dedim.az kaldı bi hafta sonra dedi.sanki bilmiomuşçasına bu gerçeği duyunca sevindim.evet bi hafta sonra onunla burda elele gözgöze ayaklarımız suda dolaşabilicektik.ne mutluluk....
biraz uzandım döndüğümüzde ama vakit hala geç değildi.başka arkadaşlarımızda gelicekti civar yazlıklardan onları bekledik bisüre.gittim eve süslendim,giyindim.bu sefer ailece çıktık dışarı.annem babam ben ve kuzenim..(o da aileden biri gibi teyze ana yarısı biliosun)
kokoreç diye tutturunca annem, nihayet bitane buluverdik ve nitekim gayette güzeldi.aptal avrupa birliği topluluğu yasakladı ya canım kokoreçimizi. kendilerininde neler yediğini bilioruz kokoreç yanında oldukça günahsız kalıo ama malum uyum çalışmaları işte.bir asyalının avrupaya uyması nekadar zor anlaşılıo işte burdanda.biz kokoreç sevioruz ve vazgeçmekte istemioruz.birliğinizide alın başınıza çalın demek gelio içimden ki diorumda ama sadece dediğimle kalıorum.
yemeklerimizi beklerken hemen yanındaki kitapçı dikkatimi çekio.oraya girip kitapları inceloruz esinle.%50 indirim yapıo kitapçı herkes okusun die verdiği paraya acımadan.
kitap almıorum lakin alasım yok yeni kitap almışım zaten bi hafta önce.ilgimi çekende bişi bulamayınca sadece göz gezdiriorum raflara.
babam seslenio yan taraftan.kokolar gelmiş.yiyoruz yapan adama elinize sağlık diyerek teşekkür edioruz.babam yemekten anlar.iyi yemeğide mutlaka takdir eder.çıkıoruz.burdan dondurmacıya gidioruz.ben herzamanki gibi peynir helvasının üstüne bi top sade dondurma yiyorum ve bu ikisinin lezzetine bikez daha hayran oluorum.
istanbulda peynir helvası yok bu arada.bi kere g.o.p da bulmuştuk ama o da lezzetli diildi.buradakiler tekirdağın hakiki sütünden günlük yapılıo ve herkesin seviceği ısrarla yemek istiyeceği türden bi yiyecek diil.ama bence nefis bi tatlı.içeriği ise sadece süt,şeker, tereyağ ve peynirden ibaret.tel tel sarı bi rengi var ve oldukça tatlı.bu yüzden onu tolere edicek tek yiyecek olan sade dondurmayla yemek gerekio.yedim sonuna kadar mmmm nekadar özlemişim bu tadı:)
eve döndük yine.misafirler gelmiş.yanlarına çıktım bi süre sohbetlerine katıldım.saat 2 ye geliodu daha fazla dayanamayan bedenim uyku vakti geldi die zillerini çalmaya başlayınca kendimi yatağıma attım.
uyku işi psikolojik bi durum.ben yatak ayıran biriyim.bi sene oldu burda yatmayalı. buna rağmen sanki kendi yatağımmış gibi rahatlıkla uyudum yine.başkasının evindeki yatakta uyumam gerekse şayet her defasında huzursuz uykularla boğuşurum ama burda en son bi sene önce yatmama rağmen hiç yadırgamıorum...
uyandım... sabah 7.48.ve hiç uykum yok.ama uyumalıyım çünkü bugün tatil.yatağın içinde dönme vakti.10 a kadar döndüm ve çok şükür kalktım.güzel bi kahvaltıdan sonra yine denize indik ama bu sefer beach clube.herşeyde olduğu gibi burasıda ticarileşmiş iyice.girerken para alıolar oturuosun yastıkların üstüne adamın biri gelio yine para istio.tartıştım elbette.dalgamı geçiosunuz dedim. ben buraya bu yastıklarda güneşlenmek için geliorum zaten yoksa boş çimlere niye para veriyim dedim.adam itiraz etti o emir kuluymuşta yetkili değilmişte fln da filanda.ozaman dedim git ya yetkilini çağır ona konışıyım yada bu sölediklerimi ona ilet.yerleşmiş bulunduğumuzdan oturduğumuz yere mecburen çıkartıp para vermek durumunda kaldık.ama bidaha gitmicem.eskimiş pislenmiş yastıklarını alsınlar başlarına çalsınlar.tek niyetleri ve dertleri şuncacık sezonda gelen müşteriyi nasıl daha hızlı soyarız.tabii 3 ay çalışıp 9 ay yatmak zorundalar haklı olarak.dolayısıyla herşey burda ateş pahası ve 2 katı.
malum sebeplerden dolayı denize giremeyince bende koruyucalarımı sürerek uygun biçimde güneşlendim bisüre.ama havanın çok sıcak olmasından dolayı daha fazla dayanamayıp çıktım eve.güzel bi duş aldıktan ve yemeğimi yedikten sonra uzandım bisüre.bisiklete binmek istedim ama lastiklerinin havası inikti.sorun etmedim.yakın bi yerde bisiklet tamircisi var beni oraya kadar idare eder die düşündüm ama üstüne bende binince iyice lastikler yayıldı.zor bela gittim tamirciye.o da ne? kapanmış ve çok uzak bi yere taşınmış.oraya kadar bu lastiklerle gidemeyeciğimi düşündüğüm için ve geçen sene fazla hızlı kullanmaktan kaza yaptığım için korkup eve geri döndüm.amacım biraz dolaşmak ve sevgilimle geçiriceğim tatil için ona uygun bi konaklama yeri bulmaktı.bende bisikleti eve bırakıp yayan çıktım yollara.


kumbağ küçük bi yer ve heryer yürüme mesafesindedir.aklımdaki yerlere doğru giderken ki bunlardan biride limanın oralarda biyerdi.giderken yol üstünde denize karşı sandalyelerin konduğu bi çay bahçesi gördüm.hemen oturup herzamanki gibi karadut çayı söyledim.ama adam yanlış anlayıp normal çay getirdi.gerçi sonrasında telafi için karadutumu getirdi ve parada almadı:)içerken sevgilim aradı.onunla konuştum. o da bulunduğu yerkedi festivale yakın bi yerde yemek yiyomuş.karşılıklı özlemler içinde konuştuk, hasret giderdik kendi çapımızda.sonrada bakıcağım yerlere baktım saat 9 buçuğa kadar dolaştım.pansiyonlara apartlara otellere baktım.


bu tip konularda kumbağ sıkıntılı bi yer. yeterince kaliteli hizmet vermezler ve çok para isterler.aynı paraya güneyde herşey dahil bi otelde konaklayabilirsin mesela.ama burada hem pahalıdır, hem mekanlar kötüdür, hemde yeterince iyi hizmet vermezler.bikaç yer yazdım aklımın bi köşesine.sevgilimlede mülakatını yaptık sonrasında.


işim bitince eve döndüm.bizimkiler dışarı çıkıolardı yürüyüşe.gitmedim yeni yürüyüşten gelmiş biri olarak.geceliğimi giydim kendime bi soda açtım balkonda pinekledim bisüre.sonrada saat 11 buçuk gibi yatağıma girdim.çünkü ertesi gün pazartesiydi ve ben sabah 5 buçuk otobüsüyle istanbula dönücektim.


şimdiye kadar hep arabayla gidip geldiğim için zaman ve araç sorunu yaşamamıştım hiç.ya geç kalırsam ya yetişemezsem gibi telaşlardan dolayı rahat uyuyamadım. yine sivrinin tekide musallat olunca iyice uykum kaçtı.


sabah 5e 10 kala uyandım binbir sıkıntıyla.babam beni gara bıraktı ve otobüs kalkana kadar bekledi.zamanında kalkmayan otobüsten dolayı biraz sinirlenip tartıştı yetkili adamla.ille sesini yükselticeksin yoksa susup oturursan kimse işini yapmıo.


buçukta kalkması gereken araba 20 kala kalktı.ve tıngır mıngır gittik.tekirdağda durdu bisüre.sonrada istanbula doğru yola çıktı.ama hem yavaş gitmesi hemde sürekli durup yolcu almasından dolayı normalde bi buçuk saatlik yolu 3 buçuk saatte gelebildik.arayan arayana tabii.bilerek yüksek sesle söylendim arabada telde konuşurken. düşüncesiz fikirsiz insanlar.günün o saatinde belliki bizler işimize gücümüze yetişmeye çalışıoruz. keyfi yada gezmeye gitmek için sabahın 5inde yola çıkmayız hoşş.saat 9 15 te istanbul otogarındaydım. çok geç kalmıştım işe. 8 buçukta başlıo mesaim ve 9 15 te hala otogardayım.işe haber verdim gecikicem die.ordan eve gitmem gerekiodu.araca binip önce eve uğradım sonrada işe geldim.sabahın 5nden beri yolda olmaktan dolayı harap ve bitap düşmem normaldir tabiiki.on buçukta işe geldim. yorgun argın işe güce daldım ama vakit geçmekte zorlanıo.telefonumu yanıma alıp yukardaki bilardo odasındaki 3lü koltuğa yatmaya gittim uygun fırsatını bulunca. patronlardan biri ofise gelirse zeynep haber vericekti.çıktım tam uzandım telefon çaldı.gelmişler....


bahtsız bedevi ben gerisin geri yerime döndüm.eve giderken iyice yorgunluk çöktü.hemen duşa girdim ama evde yalnız olmamdan dolayı keyfim iyiydi.babam annemle birlikte yazlıkta kaldı çünkü.bi hafta kalıcak.bende istanbuldaki evimizde yalnızım.bu hafta istediğim gibi yaşayabilirim yani:)


ama canım sıkıldı bisüre sonra.sevgilim arayıp soruo sürekli ama yinede sıkıldım.kendime bi sandiviç yaptım çay demledim yanına.kuruldum tv karşısına.ilk önce heroes un birinci sezonundan bi bölüm izledim.sonra discovery de lavlarla alakalı ilginç bi belgesel vardı onu izledim.tv 8 de venüsün güzelleri adında tipik bi fransız filmi vardı.ona baktım bisüre.balkona çıkıp sigara içtim arada.sonra cemil ipekçininde olduğu ve çok yapay bi görünüme sahip moda bilmemnesi adlı yarışma programını izledim.sonrada yastığımı pikemi alıp kapıları kitleyip ayaklarımı kremleyip ışığı kapatarak tv karşısında uykuya daldım.


sabah 6 gibi uyandım kendi yatağıma geçtim ama telefonlardan birini almayı unutmuşum.sabah işe gitme saatim çaldı.kapadım alarmını ve tekrar uykuya daldım.normalde her sabah sevgilimi ben uyandırıorum.ben aramayınca o da merak etmiş aramış.ulaşamayınca telaşlanmış diğer teli aramış.bende uyuyorum ve telefon çalınca alarm çalıo die telefoa baktım.ama hayır sevgilim arıodu.saate bi baktım 8. 03.hemen kalkıp hazırlandım son gaz evden çıkıp işe geldim.herşey yolundaydı.ve saat 5 olmuş.işteyim yani ve bu yazıyı yazıorum.güneşten kızarmış yerlerim yavaştan bronzlaşmaya başlamış.akşam bakırköye gidip alışveriş yapmak istiorum küçük çapta ama bakalım hala karar vermiş diilim.


şimdilik huzurluyum ama yalnızlık zor bişeymiş hakkaten.konuşucak, sataşıcak, paylaşıcak, ha diyince yan odadan çıkıcak birinin olmaması fena bişi.allah kimseyi yalnız bırakmasın diyerek yazıma noktayı koymak istiorum.(nokta):))





Hiç yorum yok: