9 Şubat 2007 Cuma

sana dün bi tepeden bakamadım aziz istanbul .


İnsanın yüksekten bakmak gibi bi eğilimi var.biyerlere tepeden baktığımzda duyduğumuz heyecan anlatılamaz.insana sahiplik duygusu uyandırıo belki tüm şehir ayaklarımın altındaydı.baktıımm baktımmm baktımmm… inanılmazdı.tüm istanbul ayaklarımın altındaydı sanki…sevioruz biyerlere tepeden bakmayı.bu özelliğimizi bazen kontrol edemeyip insanlarada bi şehir manzarasına tepeden bakar gibi bakıoruz.
Küçümsemektir bunun diğer adı.aşağılamak, ezmek, üsün görmek artık adı her ne ise..bilmiorum bağlantısı varmıdır yüksek yerlerden bakmayı sevmekle insanlara tepeden bakma eğilimimizin.bi yazar demişki.ne garip!bi arkadaşımızın başını omzumuza koyup ağlaması nekadarda mutlu ediyor bizi.mutluluğumuz başkasının güçsüzlüğüne zavallığına bağlı…düşününce dahada ii anlam veriyorum.dostum yanıma gelip ağladığında kimi zaman üzgün olduğunda teselli bulmak için yanıma geliyo diye kimi zamanda bak benden daha kötü durumda olan insanlar var haline şükret gibilerinden düşüncelere kapılarak mutlu oluorum.bi parçamız hep bencil ve bencil kalıcak.egomuz ayyuka çıkmadan başına tasmasını geçirmek gerekio ki tepelere tırmanmaya başladığında ipleri elimde olsun.kontrol bende…bi karikatür geldi aklıma.iki kardeş yeni taşındıkları evdeki odalarında babalarıyla karşı karşıya durmaktadır.baba sorar: hmm hangizin ranzanın üstünde yatıcaksınız bakiim..büyük cevap verir.ben büyük olduğuma göre sanırım üstte yatmak benim hakkım.sıra küçüğe gelir.muhafazkar kesimin üyerlerinden olan babaya tüm uyanıklığıyla cevap verir.şeyy babacığım siz nasıl isterseniz lakin tabiiki allaha daha yakın olmak isterdim:) ve sorunun cevabı çözülmüştür.yukarıda tabiiki küçük kardeş yatacaktır.çünkü allaha yaknlığı söz konusudur.çok gülmüştüm bu karikatüre..artık o da diğer biçok şey gibi keyif vermio maalesef..
belkide saçmalıorum ama benim için bu durum sorun teşkil etmio.çünkü kendi sınırlarım içerisinde kimseye zarar vermeden istediğim gibi abuklaşabilirim.istersem küfürde edebilirim.burası benim mekanım ve atalarımızın dediği gibi her horoz kendi çöplüğünde öter ve ötecektirde.başkalarının düşünce yada yorumlarıyla dahi olsa alanıma sınırlarıma müdahale etme şansını hoşgörmüceğimden eminim.benim izin verdiklerim hariç elbette.
Az evvel işerimin nadide kısımlarından birinde bi sigara tüttürdüm.enfes olmayan bir İstanbul manzarasına karşıydı çıkarttığım dumanlar.sanki şehrin tüm kaosu tüm kiri pisliği çirkinliği lekesi çamuru kötüsü burada toplanmış gibi.dışarıya baktım.sonra yüzümü gökyüzüne çevirip bulutlara baktım.yukarısı dahada güzeldi.hava hiç olmaması gerektiği kadar bahar modunda.olması gerektiği kadarda soğuktan uzak.şayet üç aylık kış mevsimini bitirmiş olsaydık bukadar endişelenmezdim.şubat ayında bahar tazeliği.şaşkınlıktan başka bişey ifade etmio doğrusu…kendimi zamansız açan meyve ağacı çiçekleri gibi hissettim.üstümde baharın derin sarhoşluğu aklımda sevgilimle yaşıcağımız güzel günlerin planları..kısa ama güzel bi 5dakikaydı.5dakika için yazılan yarım saatlik bi yazı.5dakka yarım saate değer o haldeJ
Bu sene erik yiyemicez anlaşılan.düşününce içim ekşidi ağzım sulandı.eriksiz bi yaz nasıl geçer bilmiorum.ocakta şubatta yağmayan kar zamanını bekleyen erik ağçalarını bahar geldi hadi açın artık benden bukadar diye kandırır,gider martta don yapar buz yapar kar yapar.nolduğunu şaşıran canım erik ağaçları yine aldatılmanın verdiği hüzünle içine kapanır,kendine döner.küskünlüğünün bedeli olarakta bize erik vermekten vazgeçer haklı olarak.üzgünüm..eriksiz bi yaz bizi beklio.eriksiz ve durumlara bakılırsa kurak susuz bi yaz.

Hiç yorum yok: