27 Mayıs 2007 Pazar

güneşli pazarlar

şimdi artık eminizki yaz geldi.hemde tüm hızıyla...bu aralar sevgilimle gezgin ruhumuzu bi kenara bırakarak çıkıoruz haftasonları dışarı.dolayısıyla vıcık vıcık şehrin içine, kalabalığın tam ortasına düşmek zorundayız.benim için bu vıcıklıkta başı çeken mekan BAKIRKÖY dür.bir cumartesi günü hemde hava nemden nefes aldırmıosa,ipini kopartan hadi bi de bakırköye uğrayalım dediyse...bu durumda yapılıcak en akıllıca iş en yakın sakin yere koşar adımlarla kaçmaktır. carouselde bu kalabalıktan nasibini alıncada bize tek çıkar yol galeria kaldı.gittik.sevgilim sinemaya gitme fikrini ortaya atınca mecbur vizyondaki filmlere bakındık.

malum film karayip korsanlarının tüm sinema salonlarını ele geçirmesinden dolayı yaklaşık bir sinema salonundaki 4 salondan bahsediorum.durum böyle olunca çok fazla alternatifiniz kalmıo maalesef.geri kalan artıklarla yetinmeniz gerekio.bizde tercihimizi ikili koltuklu olan bir filmden yana kullandık.



CASHBACK nam-ı diger( ZAMANA GÜZELLİK KAT)








filme küçük umutlarla gitmemize rağmen aslında hoş bi film olduğunu düşünüorum.filmdeki zamanı durdurduğu sahnelerde özellikle o yatağa yatış sahnesinin değişikliği ve kar yağarken duran zamandan dolayı havaya asılı kalan kar taneciklerinin arasından koşan kızla çocuğun sahnesi çok güzeldi.kar tanesinin yüzüne değip eridiği sahne.



bu film daha önce kısa film oskarına aday olmuş ama daha sonra uzaltılmış.kısa halini bilmiorum ama bence keyifli bi film.en azından oyuncularına aldanıp gittiğimiz bi çok filme göre çok daha güzel.tavsiye edilir.



filme girmeden önce çok acıkan ben , diette olan ben, menümdeki haşlanmış sosisi bulmakta epeyce zorlanan ben.adam derki;



-hanfendi porsiyon yapmıoruz biz ekmek arası yapıoruz sosisi.



-hııı e kalsın ozaman



sevgilim devreye girer



- e olsun öle yersin içinden çıkartırsın



-saçmalama sosislemi oynucam içinden çıkartarak nasıl yicem çatal yok bişi yok



diyerek mecburen sosis yiyemedim.ama şunu anladımki;diet yapan biri için hayat çok kısıtlı.herşey kalori deposu.herşey soslu, yağlı, şekerli, çukulatalı falanlı filanlı.daha sonrasında bişiler içmeye gittiğimiz dodicide menüde yazan meyve sulu içicek bile tadını anlayamadığım biçimde ve hiç beklemediğim şekilde geldi.içemedim elbette.sanki içinde yığınlarca krema varmış gibi hissettirdi ki bu da benim için vicdan azabı demek oluo.yenilemez içilemezler kara listesine girio yani.yemek derdinide sosis bulamayınca protein yeme gereğini düşününce burger king in delight menülerinden 180 kalorilik tavuklu salatasını yedim yanında yoğurt sosuda hediye.üstelik şaşılıcak derecedede lezzetli idi.



haa bu arada o çok bayılarak aldığım yüksek topuklu kırmızı pabuçlarımıda ilk defa giydim.ohh canıma değsin.bi de güzel yakıştıki sorma gitsin.gerçi ilk kez giyilen ayakkabı vurma azizliğini yaşadım ama olsun.:)



pazar günüde geç bi kararla yapılıcak daha iyi bişey olmadığından sevgilimle buluştuk.güzel ve güneşli bi pazardı.öncesinde bebek sahiline gider uzayıp giden sahilde yürürüz diye düşünürken yine beşiktaş ve civarının kalabalıklığından dolayı yıldız parkına doğru yöneldik.bu noktada yine doğru bi karar vermişliğimizin rahatlığıyla ağaçların uzun gölgelerinde yürüdük.







sonra bi banka oturup kuş gürültülerini dinleyerek birer sigara içtik.ormanın içine dalarak her köşe başında yeşilliklere yayılmış olan çiftelere özenerek kendimize uygun bi ağaç ve düzlük bularak aynısını uyguladık.herşey okadar huzur vericiydiki.yüzünü çevirdiğinde sevgilinin yüzüyle karşılaşmak, daha üstünde bol yapraklı ağaçlar üstünde ötüşen kuşlar,yeşiller sarılar kendi halinde insanlar.uzunca bisüre böle sarılarak oturduk:)ve vakit gelincede kalkıp gittik ama yıldız parkı içimizde kaldı.


şehrin kalabalığından istanbul gibi bi yerde sıyrılmak o kadar güçki; insan tam şehrin göbeğinde böyle bi yerle karşılaşınca şaşırmadan edemio.en azından uzaklaşmak için illede adalara yada başka bi yere gitmek zorunda olmadığımızı anlamış ve tecrübeyle sabitlemiş bulunmaktayız efem...


yaşasın yıldız parkı:)))



Hiç yorum yok: