28 Kasım 2007 Çarşamba

anlamsız bi yorgunluk var bugünlerde üzerimde.sabahları kalkmakta hep zorlanıorum.hep biraz daha uyuyım istiorum.bedenim yatağa yapışık sanki.işe gelip başımı yine masanın üstüne koyup uyku moduna geçiorum.dün sporda çok zorlandım mesela.dakikaları sayıyorum ve bedensel aktivitemin düştüğünü hissediorum.depresyona giricem herhalde derdim eskiden olsaydı ama şimdi diil.depresif hal gerektiricek günlerde diilim.çok şükür herşey olumlu ama işte...

zaten diyetteyim ve bu diyete girme düşüncesi beni mahfedio.diyete girmeden sağlıklı yaşamaya çalışma çabasına girmeyi nezaman başarırım yada başarırmıyım bilmiyorum.kepekli sandiviçli günlere başladık işte yine.halbuki her spor seansında o en zor hareketi yaparken diorumki kendime:
-tuğba görüosun işte şu çektiğini.dikkat et şu yediklerine
ama olmuo tabii.acı çekme işlemi bitince herşey unutuluo.neyse bugün daha bi kararlıyım en azından.öğlen yiceğim sandiviçide getirdim yanımda.tüm yaşamım boyunca yediklerime her daim dikkat etmek durumundayım ve ara ara diyetler yapmak durumundayım.kilolu olmasam bile almaya okadar meyilliki bu bünye.yani benim kadar dikkat etseydi bi başkası dal gibi kururdu herhalde.nasıl bi gense bu doğdum doğalı beni rejime tabi tutuo.
amaan benimkide sorun işte.gereksiz ayrıntılar boş lakırdılar.başka bişi diil.
şu saç düzleştiricilerinden benimde var artık.doğumgünümde hediye geldi.henüz kullanmadım ama bakalım belkide kuaföre gidip fön çektirme derdinden ve masrafından kurtulabilirim bu sayede.

sevgilimide yaklaşık 10 gün boyunca göremicem.hemde istanbulda olmasına rağmen.ne üzücü.:( onun eğitimleri var hafta içi.dolayısıyla geç çıkıo.altunizadeden avrupa yakasına geçmesi baya ı,uzun sürüo.onun boş olduğu günlerdede benim işim var.haftasonuda kumburgaz princess otele gidio yine eğitim ve toplantı için.anca pazar günü dönüo ki kaçta dönüceği henüz belli diil.:(


biz birbirimize daha yakın olmak için ciddi adımlar atarken kader bizi uzaklaştırıo bu aralar.bitmeyen işler güçler yüzünden.napalım bu seferlikte böyle olsun diorum ama onu çok özledim.dün akşamda rüyama girdi zaten.offf

bayadır film izleyemiorum derken dün nihayet bitanesinde el atabildim.


CLOCKWORK ORANGE
Stanley Kubrick'in filmi olan otomatik portakal bir bilim kurgu sayılabiliceği gibi dramda sayılabilicek filmler arasında.

1972 yapımı film britanyada yaşayan bi grup gençlik çetesini anlatır.çetedeki gençler suça,şiddete ve cinselliğe eğilimlidir.içlerinden birinin grupla zıtlaşması sonucu diğer elemanlar kurdukları bir tuzakla onu polise yakalattırırlar.
14 yıl hapse mahkum olan bu genç 2 yıl yattıktan sonra yeni hükümetin suçluların,özelliklede şiddete yönelik olan suçluların topluma kazandırılması sistemi adı altında beyin yıkama ve yeni bir kişilik kazandırma işlemi piyasaya çıkar.ne olursa olsun dışarı çıkıp serbest kalması gerektiğine inanann bu genç tüm vazgeçirme çalışmalarına rağmen bu deneye tabii tutulur.
deneyin işleyiş biçimi;kötüyü,çirkini,şiddeti zorla izleterek tüm bu kötü huylardan vazgeçirmek üzerinedir.


bi sinema salonunda deli gömleği giyrilip göz kapakları aletlerle kapanmıcak biçimde açılarak birsürü kötü ve şiddet dolu görüntüler bu gence izlettirilir. önce tepki vermeden ve hatta gülerek izler fakat daha sonra bünyesine verilen ilaçlardan dolayı filmlere bakamamaya başlar.hatta çıldırıcak gibi olur ve arkada oturan profösörlere yalvarır.ama bu tedavinin bi parçası olduğu için buna katlanması gerekmektedir.



tedavi süreci bittiğinde bu genç son derece iyi bi insan olmakla beraber yanağına tokat atana öbür yanağınıda uzat mantalitesini güder biçimde sokağa salınır ve serbest bırakılır.


fakat maalesef geçmişi onun yakasını bırakmaz.eve döndüğünde ailesi odasını bi başka gence kiralamıştır ve hatta onu evlatları gibi sevmektedirler. sokakta rastladığı yaşlı adam onun ve çetesinin daha önceden zarar verdiği adam çıkar ve onu tanıyan bu yaşlı adam hıncını diğer yaşlılarla birlikte döverek alır.onu bu adamların elinden kurtarmaya 2 polis gelir ve şansa bakınki bu polislerde eskiden üyesi olduğu o çetenin adamları çıkar.onlarda öclerini almak için ıssız biyere götürerek bi güzel hakkından gelirler.dünyaya karşı artık savunmasızlaşan bu gencin yolu birdenbire daha önce çetesiyle baskın yapıp karısına tecavüz ettiği adamıda sakat bıraktığı bir eve düşer.


bu gencin deneye girmeden önce en sevdiği müzik bethoovenın 7.senfonisi iken deneyden sonra asla tahammül edemediği bir müzik oluverir.yanlışlıkla evine geldiği bu adamda öcünü almak için onun bu zaafını kullanmaya karar verir.


genci bi odaya kapatarak onu bu senfoniyi dinlemeye mecbur eder.ve genç uzunca bisüre dinlemeye mahkum edildiği bu şarkıya dayanamayak camdan atlar,intihar eder.fakat ne yazıkki ölmez.hertarafı kırıktır ama yaşamaktadır.hemde eski kişiliğide yerine gelmiş bir vaziyette.


film baya ilginç geldi bana.başlarda biraz sıkılır gibi olsamda sonradan hem komik hemde ilginç buldum.Stanley Kubrick severler onun bu tarzını garipsemicektir..


bilgisayarın monitörüne yansıyan ışık bugün havanın aydınlık olduğunun kanıtı.ne hoş.bir kış gününde güneşin yüzünü bize çevirmesi nekadar hoş...mutlu günler hepimize...

Hiç yorum yok: