25 Mart 2008 Salı

o sana gelmiosa sen ona git!!!


I WANT TO YOU!!!
bloglar arası yaptığım gezintiler esnasında boğazıma, yemek yapmaya, yeni yemekler öğrenmeye ve tarif biriktirmeye meraklı oldğumdan dolayı bazı sitelerde uzun zaman geçirmek zorunda kalıyorum.bunlardan biriside Joy OF Backing...muhteşem pasta,tatlı,tuzlu,kanape,krep ve adını koyamadığım tüm lezzetleri yaratan bu adamı saygıyla selamlıyor ellerinden öpüyorum.fakat;

fakat ordaki yiyecek görüntülerinden bi tanesi varki aslında kendisi bir içecek...işte ben ona uzun zamandır göz dikiodum.malzemeleri el altında bulunucak cinsten fakat biri hariç.

marshmallow....

hani halleyin,alpella ring in,eti pufun içindeki o yumuşacık dokusu olan şey var ya işte o.insanın yerken ağzını burnunu içine sokası gelio. öle yumuşak ve cezbedici bişi.

neyse joy efendi günün birinde bi tarif uygulamış,sıcak çukulatanın içine marşmelovları salmış ve ortaya şu görüntü çıkmış:


nezamandır bakıp bakıp duruoken dedimki kendime bugün:sıcak çikolata yoksa,kremalı kahven var,hazır marşmelov yoksa bakkalda eti pufun var.
hemen indim işyerime yakın bi markete.hindistancevizli eti puflardan aldım.üstüne kaşıkla sıyırmak suretiyle yedim,bisküvinin üstünde çırılçıplak kalan marşmelovuda sıcacık kahvemin üstüne çattadanak atıverdim.
hepsini bi çırpıda yedimmi?yedim
afiyet oldumu?oldu
ohh canıma değsinmi? değsin

ohh ya resmen içim rahatladı,huzura kavuştum.:)
yazıyı yazıpta onaylarken çok sevdiğim iş arkadaşım zeynebin geçen gün sabah elinde getirdiği o koca çiçek buketindeki lilyumumdan iki yaprak kendini aşağı attı.anlamsız belki ama nedense onu öle düşerken görünce birdenbire üzülüverdim şimdi.:(


kısaca haftasonumuzuda hemen yazmalıyım gelecek günlerde hatırlamak adına;

efenim haftasonumuz aile saadeti içerisinde, sevgi yumağı vaziyetinde bol yemekli ve neşeli geçti.

cumartesi günü herzamanki gibi sevgilimle buluştuk ve nişanımızın yapıldığı yere resimlerimizi almaya gittik.anlaşmamız dahilinde 40 adet resmimizi albüm haline getirilmiş vaziyette aldık alamasınada resimlerin arkalarına koydukları fonlar berbat ötesi.hatta okadar varoşsal bişi ki oturduğumuz yerde bakıp bakıp gülmekten kırıldık.kalbin içinden geçen oklarmı dersin,koca bir gülün arakasına gizlenmiş fotoğrafmı dersin, yada en ama en favorimiz olan sevgilim eğilmiş elimi tutarak poz verirken arkamızdaki aynaya yerleştirilmiş benim hayalete bezneyen resmimizmi...

okadar amatörce çalışmışlarki anlatamam,baktıkça güldük,güldükçe baktık.dün yapabildiğim kadar pc deki bi programla rötuşladım hepsini,daha bi adama benzediler.hayır kendi halinde bıraksaydı ya resimlerimizi. bu abidik gubidik şeylerle süslemek niye.

neyse ordan çıkıp stüdyo fotoğrafçımıza gittik.asıl şahane olucak resimlerimiz için seçim yapmaya.fotoğrafları çekilirken baya bi kasılsakta güzel pozlar yakalamış yinede.20tane fotoğraf seçtik bize verdiği listeden.henüz photoshoptan geçmemiş çıplak halleri bile güzeldi.iş bittikten sonra baya bi güzel olucağa benziyor.

zaten güzel olmamasına imkan yok.zira 26 adet fotoğraf,bir adet büyük boy çerçeveli foto ve içinde resimlerimizin olduğu cd nin maliyeti 375 ytl.

bundan sonraki hayatımda fotığrafçı olarak köşeyi dönmeyi düşünmeye başladım doğrusu:)

sonrasında sahildeki Atatürk Evini gezdik birlikte.
burası Atatürkün Selanikteki evinin birebir örneği.onun dışında hiçbi yaşanmışlık yok.sadece temsili.içeri 10ar kişilik gruplar halinde bir öğretmen eşliğinde girdik. o bize anlattı, bizde dinler gibi yaparak evi gezdik.
evde Atatürk'e gerçekten ait olan yegane şey duvarda asılı olan kendi el yazısıyla yazdığı vekaletname.onun dışındaki herşey semt halkı tarafından bağış usulüyle oluşturulmuş eşyalar...

kültür turumuzdan sonra sahilde kısa bi tur atarken bişiler yemek için bi kafeye girdik.sevgilime söylemesemde ve sonradan farketmiş olsamda burası benim uzun zamandır gitmeyi arzu ettiğim yerlerden biri çıktı.

şöyleki;geçen gün kankime telefon açıp dedimki;arkadaşım bigün haftaiçi işe gitmeyip şöle boydan camları olan ve manzarası denize bakan biyerde oturmak, kahve içip sohbet etmek istiyorum dedim.

sahildeki mekandan içeriye girip geniş koltuklara oturduğumuzda,denize ve ambarlı limanına doğru kah giden, kah sırasını bekleyen gemilere bakarken içim huzurla doldu,çünkü dileğim olmuştu.

boydan boya camlarla kaplı,önü kesilmez bu uçsuz bucaksız denize bakarken ilk önce keşke dedim başka bişey dileseymişim eşref zamanıymış bak işte oldu,ama sonrasındada düşündümki böle bi huzurun insana getirisi oldukça fazladır, daha fazlasını istemem...yanımda sevdiğim varken ,başımı omzuna huzurla koyabiliosam,mutluysak,huzurluysak...daha ne olsunki daha ne isteyebilirmki...


ve pazar...

pazar günü sevgilim,annesi ve ananesi bize sabah kavaltısına geldiler.özenli hazırlanmış güzel bi kahvaltı sofrası için bi gün önceden ben tahinli çörek yaptım, annemde yumuşacık poğaçalar,ve çeşitli kahvaltılıklar...


bol sohbetli uzun bi kahvaltı yaptık nişan sohbeti eşliğinde.kahvelerimizide içtikten sonra hep birlikte bu sefer benim ananeme gittik,ananeleri kaynaştırmak için.çokda iyi anlaştılar doğrusu.ananemde birsürü hazırlık yapmış.börekler, dolmalar, salatalar....akşam üstüne doğru yine bi masa kuruldu, yendi, içildi. bu esnada diğer akrabalarımızda eşlik ettiler bize.teyzemler,yengemler gibi...

biz arada bahçeye kaçtık sevgilimle.kalabalık aile ortamlarına alışık olmadığı için sıkılabilme ihtimaline ve sigara molasına ihtiyaç duyabiliceğinden aralarda molalar verdik birlikte.bahçede o sigarasını içerken bende resim çektim...


ve en son onları evine bırakıp bizde kendi evimize döndük.ben baya bi yoruldum tabiiki bu zaman zarfında.evde, ananede masa hazırlamak, toplamak, çay servisi fln yaptım habire onca kişiye...dolayısıyla yoruldum.
ama değdi.çok güzel 2 gün geçirdik.ve tecrübeyle sabitledikki biz artık kooooskocaman bir aileyiz....:)

Hiç yorum yok: