9 Mayıs 2007 Çarşamba

breakfast at güneşli's :) :) :)



işte bu uzun geçicek bir güne başlamanın en lezzetli yolu.


sevgiliyle erken saatlerde henüz gözlerimiz açılmadan,uykulu uykulu,çipil çipil bi halde kahvaltı yapmak.


uykulardan çalınan birer saatin acısı en güzel bu şekilde çıkabilirdi bence.hafif bi sabah kahvaltısıyla.


diette olduğumdan beri poça börek işlerine uzun zamandır sırtımı döndüğüm için artık genelde daha sağlıklı daha yenilmesi gereken vücudumuzun ihtiyaç duyduğu ve güne hazırlamamızda yardımcı olucak yiyecekler yemeye başladım dolayısıyla.


zaten diet demek zayıflamaktan ziyade sağlıklı beslenme demek.ama en sağlıklı beslenme şekli hem bünyeyi doğru yiyeceklerle doyurmak, hemde ruhu doğru kişiyle beslemek.nihayetinde o da bi canlı.hemde bedenden bin kat daha mühim bi canlı...ruhun gıdası aşktan geçer...


e hal böyle olunca, güne en sevdiğim kişiyle başlayınca değmeyin keyfime.keşke bunu her gün gerçekleştirebilsek ve hergün kendimi böyle güzel hissetsem.

güzel bi başlangıçtı.umarım günümde böyle güzel devam eder.

fakat sabahtan beri burnumda bir koku var.hani bir kafeye girince insanın burnuna birsürü değişik kahve kokusu karışımı gelir ya.işte öle bişi.türk kahvesinimi özledim.yoo hayır.haa ewt granül amerikan kahvesini özledim ama su tuttuğu için ve arınmaya yönelik bi diet uyguladığım için onuda içmiorum.az evvelde kahve dünyasının kahvelerine baktım ve cidden canım çekti.bu kahve kokusu cidden baştan çıkartıcı.hani bi reklam vardı jacops monarch'ın.kadın bi fincan kahve yapıo.pencerenin önüne gelio.fincandan birer damla parmağının ucuyla alıp kulak arkalarına parfüm gibi sürüo.ve üst kata davet çıkıo...

güzel bi tasvirdi kesinlikle.ahhh konuştukça içimden kahve kokuları yükselio.ama canım ençok mocha istio.white chocolatte mocha....



Hiç yorum yok: