20 Temmuz 2007 Cuma

filmler......

bu aralar en sık yaptığım şeylerden biri lost dvd lerini izlemek bölüm bölüm.işyerinde bile izler oldum hatta boş zamanlarda.mesela bugün bol bol izleyebilicem die tahmin ediorum internette sört yapmak yerine.çünkü bugün cuma ve şirket genelde boş oluo.

aslında kendimi biraz dada kültürel bulduğumda söylenebilir diğer zamanlarıma göre.daha çok kitap okuorum mesela...kitaplar alıorum kendime.hatta internette bile bişi okuyamıodum bi aralar.artık okumaya başladım yavaş yavaş.benim gibi okuma delisi birisi nasıl olurda bu hale geldi bilmiorum ama sanırım bu konuda iyileşme evresindeyim:)

geçen haftalarda izlediğim bikaç film var aklımda yazmayı istediğim.3 adet film izledim değişik zamanlarda ve yarımşar cdler halinde.bunlardan birisi :POLİS....

musa rami(haluk bilginer) mesleğinde başarılı ve emekliliği yakın bi polistir.hayatında arka arkaya vuku bulan olaylar zincirinin yanısıra kendisinden 40 yaş küçük üniversite öğrencisi funda(özgü namal)'a aşık olmuştur.izmitliler adlı bi mafyayla başı dertte olan musa rami enteresan biçimde yakınlarını kaybederken birde üstüne kanser olduğunu ve çok az ömrünün kaldığını öğrenerek hayatta kalma, ömrünü tamamlama mücadelesini verir.

film şimdiye kadar izlediğim tüm abuk sonlardan daha abuk bi sona sahiptir.neyi neden ve niçin yaptığını anlamadığınız bi sona hazırlanırken çok anlamsız biçimde filmi bitiriyor yönetmen.
ilk cdsini izlerken çoğu zaman kaliteli amerikan polisiye filmlerinden yapılmış çakma bi türk filmi olduğu izlenimine kapılmışken, ikinci cd deki seyirciye heycanını yitirten ve bayağılaşan, basitleşen, çok ucuz bi amerikan filmine dönüşmesi hayallerimi yıktı diyebilirim.
haluk bilginerseverlerden olarak hala kendisine sempati duymak isteyen varsa polis filminin sadece birinci cd sini izlesin ve bıraksın derim ben.....


(burda oldukça karizmatiktir kendisi)






ikinci film ise TRAINSPOTTING
iskoçyada geçen iyi bir yaşammı yoksa istediğin gibi bi yaşammı sorunsalı arasında geçen bi film.itiraf etmeliyimli film oldukça keyifli ve sürükleyici.eroininin bir insanı nekadar uçlara taşıyabiliceğinin, ne denli sapkınlıklara götürüp, neler yaptırabiliceğinin ölümlerin, acıların, en yakınlarının bile yokolup gitmesinin ne denli acıtmadığının ve iyi bi işe, iyi bi yaşama güzel bir ev, lüks bir arabaya, aileye, çocuklara sahip olmanın ve tüm bunlara sahip olurken çekilen ızdırabın insana sonunda ne kazandırdığını sorgulayan yokoluş ve varoluş arasında gidip gelen güzel bir film.

birbirinden uç karakterlere sahip bir grup gencin yaşam şekillerini birbirlerini ne denli etkilediklerini anlatırken bazı çarpıcı sahnelerlede karşılaşıosunuz.örneğin eroinman bir annenin herşeyden habersiz bebeği ortalıkta dolaşırken yerlerde bulduğu eroini yiyerek yüzüne bakılamaz durumda beşiğinde canverişi çok dramatikti.ve yine başroldeki adamımızın uyuşturucuyu bırakmaya çalışırken girdiği haller,uyuşturucuya bırakmaya karar verme aşamasındaki hazırlıkları mesela kendini bi odaya kapatıp yığınlarca süt ve vb yiyecek malzemeleriyle başbaşa kalıpta kriz anında herşeyi yerle bir edişi...bi uyuşturucu hap uğruna poposunun arasına sakladığı hapları diare olupta iğrenç bi klozete oturup yaparken kaybetmesi ve klozetin deliğine ellerini sokup onu aramaya çalışırkenki rezilliği... gerçekten etkileyiciydi...
filmin sonunda hakkatende nereye gidioruz dio insan.bunca şeye sahip oluoruz peki ya sonra???
sonrasının olmadığını anlatmaya çalışıo film belkide.herkesin kendine aldığı feyzler farklı olsada insanın nasıl sürekli egosunun peşinden koştuğunu, nasıl iflah olmaz bir nefse sahip olduğunun anlatılışıdır film.




bu da filmin soundtrackından bi parça...LOU REED... zaten iggy pop lar lou reedler havada uçuşuo bolca:)


vee son filmim:PARAMPARÇA AŞKLAR VE KÖPEKLER

filmin adındanda anlaşılacağı üzerine ortak paylaşımlarının aşk ve köpeklerin olduğu bi yapıt.ne alaka diye düşünüo tabii insan ama filmde 3 ayrı hayatın nasıl birbirleriyle etkileşebildiklerini gözlemlioruz.

birinci hikayede kardeşinin karısına aşık olan genç bir çocuğu izlioruz.onunla kaçma planları yaparken ve bunu gerçekleştirmek için paraya ihtiyaç duyduğundan sahip olduğu en sevdiği köpeğini dövüşlere götürür.köpek çok ii iş çıkarır ve oldukça fazla paralar kazandırır.fakat genç çocuk kazandığı her parayı kaçıcağı kıza yani kardeşinin karısına verir.ve bi gün artık tamda kaçmaya yeticek paraya sahipken kardeşi ve karısı onun paralarınıda alarak kaçarlar...

diğer hikayede ünlü bir mankenle evli bi adamın ki bu adam aynı zamanda kızın patronu ve adamın sahip olduğu dergiye ciddi kazanç sağlamış biridir.herşey gayet güzel giderken adam kadına koskoca dev bir afişin olduğu kızın boydan resminin olduğunun görülebiliceği bi daire alır ve bu dairedeki mutlu dakikalarından sonra kız kısa bi süreliğine arabasıyla dışarı çıkar fakat aniden birinci hikayedeki çocuğun arabası kızın arabasına çarparak vücudunda ciddi biçimde hasarlar açar.taaki kız bacaklarından birini kaybedene kadar acı çekme süreci vardır.adamla ilişkileri mahfolur fln fln...

üçüncü ve son hikayade ise hayatını çöplerden kazanıo gibi görünen ve çöp ten bir evde köpekleriyle yaşayan zavallı görünümlü bi adam arada sırada para karşılığında bazı adamları vurmaktadır.bunlardan biride çook eskiden kendi öz kızından ayrılmak zorunda bırakılarak üvey babayla yaşamaya devam eden annesinin kocasıdır.adam kızının onu bilmemesi ve tanımamasına, eski karısınında görmezden gelmesine dayanamayıp kızın üvey babasını yani eski karısının yeni kocasını öldürür.ve gizlice evlerine girerek kendini tatmin eder.

filmde bu üç hikayenin bi noktada mutlaka birbirlerine değdiğini ve bi şekilde etkilediklerine tanık oluoruz.yanılmıosam 1991 yapımı olan film çok etkileyici olmasada yinede izlenilmelidi bence...

güzel günler
:))

Hiç yorum yok: