28 Eylül 2007 Cuma

nerdesin?çekilmez bu dünya sensiz...

eskiden özlediğim hala hatırlayınca özlemeye devam ettiğim hani ingilizce derslerinde yanlış hatırlamıyorsam past perfect continious tense in türkçeye çevrimindeki gibi geçmişte başlayıp günümüzde hala devam eden tüm heveslerimiz, tüm özlemlerimiz, anılarımız için.
limewireda başka bi şarkıyı ararken tesadüfen görüp indirdiğim ama içimde biyerlere inceden bi sızıya sebebiyet veren bi parça:
Fedon-NERDESİN

27 Eylül 2007 Perşembe

ayakkabılarrrrrrrr










geçen hafta pazar günü alışveriş çılgınlığımın sonucunda sahip olduğum 6çift ayakkabımı paylaşmalıyım sevgili günlükçüm.biliorum içinden bana oha,çüşş fln diyo olabilirsin ama cevahir benim istedğim yazlık ayakkabılarla dolup taşmaktaydı,üstelik benim ayak numaram,üstelik hepsi şahane.sevgilime 4tane aldım dedim.korkmasın benden diye.masraflı kız demesin diye ki 4 bile ona maşallah dedirtti.6 olduğunu duysa napar bilmem artık.
seviyorum ayakkabıları napıyım elimde değil.

26 Eylül 2007 Çarşamba

güncel...

bu ne aşk allahım inanılır gibi diil.yurdum insanı artık yolda yürürken bile kitap okuyo.ewwt önümüzden geçip giden adamın okuduğu kitaba göz ucuyla bakıoruzki o da ne :0
SECRET
gün geçmiyorki bi kişi daha bu illete yakalanmasın.sabahın köründe bir adam elinde kitabı okuya okuya yürüo.o kadar, etkileyici okadar sürükleyici yani işte siz anlayın.demekki bazı yaratıklara hak vermekte faide var.çünkü bu kutsal bilgi kaynağı sıkrıtın yazarı geçenlerde swissdemi bi yerde, bi otelde haftasonu için eğitim vermeye gelmiş.hani okumanın yetmediği sıkrıtçıların bi de gözlerine hitap edicekmiş.gözlerinin içine baka baka anlatıcakmış.ee boru diil elbette.adamcağız yoksa kadıncağızmı demeliydim...neyse bilmem artık bu insan taa kalkmış nerelerden gelmiş.biletinin 800 ytl olmasıda oldukça doğal diğmi.hatta daha doğalı bu biletlerin kapış kapış gitmiş olması diğmi.yani nedirki herşeye verioruz bi 800 de ona veriveririz janıımmmm...
bu secret saçmalığı bi an önce bitse de yurdum insanını başka şeylere yöneltseler.geçen elif şafağın bi yazısıydı galiba.2 kadın bu kitaptan ve kendilerine verdiği iyiliklerden güzelliklerden fln bahsettikten sonra birden bire siyaset konusuna geçerek olmadık konuşmalar yapıolarmış aralarında.ee nerde kaldı secret hani olumlu pozitif düşünce.hani bi dk önce bahsediodunuz nooldu dio haklı olarak.
ben söliim.bişi olduğu yok.boşlukta kalmış sığınıcak bişeyi olmayan insanların saçmasapan kitaplardan medet ummalarınıda anlamorum dahası zaten kişisel gelişim kitaplarındanda hiç hazzetmiorum doğrusu.neyssee!!!
bi de 4 gündür gündemi meşgul eden bi konu var bahsetmeden edemem.ilk önce kendilerini bazı gazete sayfalarında martı kaşlı bi adam ile güya ev hanımı imajı verilmiş yapmacık bi ev kadınından oluşan kompozisyon içerisinde afişlerini gördük.Media Markt adı verilen bir yeni mağaza açılışında kullanılan bu reklamın bukadar işe yarıyacağını nerden bilebilirdikki.halbuki baya bi burun kıvırıp reklamın içeriğinden çok afişteki adam ve kadınla ilgilenmiştik.yani okadar uzaktık yapılan %50 indirime.
gazetelerdeki insan kalabalığını gören varmı aranızda.lcd televizyon,telsiz telefon alıcam diye birbirini ezen insanları mesela.


ben anlayamıorum noolur bi zahmet bana anlatsın birisileri.bu ülke bukadar zenginmi yoksa elektroniğe birdenbire fazlaca merakmı saldı.yahuu insanlar sahurlarını sokakta yapmışlar bu ucuz ürünler aşkına.geceden kuyruğa girip sabahlara kadar beklemişler mağazanın açılışı için.laptopların bulunduğu stand sadece 1 dakika dolu kalmış sonra bütün laptoplar toz olmuş.insanlar ihtiyacı varmış yokmuş düşünmeden deli gibi alışveriş yapıomuş.sanırsınız bedava veriolar.tem otoyolunda 7 km lik araba trafiği oluşmuş bu açılış yüzünden.gerçekten şoktayım ve sakın bana kimse işsizlikten, parasızlıktan, alım gücünün düşmesinden bahsetmesin.çünkü yok öle bişi a dostlar.bilmeyen varsada şuracığa iliştiyim.ille aynı ürünü daha ucuza almak isteyenleriniz var ise bi zahmet taa dudulluya kadar diil eminönü sirkeci hattına doğubanka gidiniz.ordada mağaza fiyatlarının yarısı fiyatına haberiniz ola!
sabah sabah bu ne tepki diyecek olan varsa alın size içimdeki tepkiyi en iyi yansıtan şarkı.
Ceza:yerli plaka

aşkitom bursaya gitti iş için.haftasonları hariç tüm iş günlerinde orda kalıcak.cumadanda feribotla geri gelicek sonra pazar akşamı yine gidicek.4hafta kadar kalıcak orda ama bu sefer çok üzülmedim gidişine demek isterdim ama diyemiorum.farketmio çünkü benden uzak olduktan sonra bursa olmuş kayseri olmuş trabzon olmuş hiçbi farkı yok işte.neyse kendisi beni gelirken alıcağı kestane şekerleriyle kandırmayı düşünüo:)bende memnuniyetle kanmaya:)
çukulataya bulanmamış halis mulis kestane şekeri.mmmm neffiissss.beklioruz kendisini dört gözle...
geçen akşam şirketçe iftara gittik.şirket yakınlarında yeni açılmış güzel bi yerdi.ismide ilginç MEKREME.mekreme ismi ikramdan geliomuş.hakikatende ikramda ve hizmette sınır yok.insanın hem gözünü, hem midesini tıka basa dolduran bi zihniyetleri var ne hoşşş.bi et tabağı gelio.içinde 5 çeşit birbirinden taze ve güzel et.tatlılar muheteşem.istediğin herhangi birini seçiosun ve çok lezzetli, çok taze herbiri.çok memnun kaldık hepimiz.
çıkışta hemen eve gitmek yerine unkapanındaki zeyrek yokuşuna gittik çay içmek için.ilk defa gittim ama orasıda güzeldi.sakindi sessizdi şehrin kalabalığından uzaktı.bizi eve bırakan arkadaş dönerken diğer şirketlerimizin yerlerini göstermek için yolu değiştirdi bizde böylece vefadan geçmek zorunda kaldık.e vefada ne var? boza var. napmak lazım? içmek lazım.gerçi bize kalsa gık dediğimiz için bişi yiyecek durumda değildik pek ama arkadaş ısrar edince nefis bozasındanda geri kalmadık.
ramazan böyle yemek yiyerek geçip gidio işte.her akşam aynı şeyin telaşı.çalışanlar için akşam evde ne yemek var,evde olanlar içinse akşama ne pişirsem derdi.halbuki herkesin dediği üzere ben bişi yiyemiorum bi çorba yetio.hayır efendim yetmio.kim görmüş sofradan bi kase çorba içip kalkanı.14 saatlik açlığın sonunda hemde.bu yüzden yemesin kimse beni.herkes hapur hupur gömülüo işte allah ne verdiyse.
bu arada bişi öğrendim şu tv deki diziler hakkında.kendime yeni bi dizi edindim ki bu yaprak dökümü ve binbirgeceden sonraki 3. takip ettiğim dizi olucak.ama bu diziyi elif şafağın hatırına izlioyorum ve açıkcası beğendimde.
halil ile menekşe yada tam tersi menekşe ile halil.
senaryosunu hayretler içerisinde kaldım ama Elif Şafak yazmış.eee elif sever olaraktan izlememek olmazdı.3 bölüm oynamış ama ben üçünüde seyretmeyince internetteki dizi sitelerinden birinde hepsini izledim ve beğendim.kan davası meselesi var ama güzelde bi aşk da var.ki Kıvanç Tatlıtuğuda sevmem yani sarı sarı o ne öle derim.çiğ gelir bana çok.esas kızda bergüzar korelin hıkkk demiş burnundan düşmüşü.sesi soluğu nerdeyse herşeyi aynı.ama tüm bunlara rağmen napıoruz ???elif ablanın hatırına izlioruz ve devamda ediciiiz.üff saat daha üçe çeyrek var.akşam nasıl olucak bilmem.daha yıl var yıll:(

24 Eylül 2007 Pazartesi

kabakçı başı kabakların piştimi?pişti piştii yağları balları akıyoooooo

haftasonunun üstünden 2 gün geçmiş ama ben yazmaya anca fırsat bulabildim.sevgilimi özlediğimden bahsetmişim en son.yatcaz kalkcaz kavuşcaz demişim.uyuduk uyandık kavuştuk her ikimizde sevdiklerimize.o bana, ben ona...
aslında çokda ne yapıcağımızı bilmeden gittik beyoğluna.ama içimden bi ses karşıya geçmemizi söyledi.sevgilim uyumludur zaten hemen dolmuşa atlayıp geçtik kadıköye.
anadoluda avrupada olmayan bişi var adlandıramadığım bişi ama.bi rahatlık gelio üstüme bi mutluluk.huzurlu hissediorum kendimi ve açıkcası hiç ayrılmak istemiorum ordan.kadıköyün ara sokaklarında dolandık daha çok.bahariye ve modaya uzanmadan fazla genelde hep iç taraflardaydık.ikimizde niyetli olmadığımız için yemek yememiz gerekiodu yani en azından ben çok açtım.
ve işte orayı gördük.zaten gelmeden öncede planlamıştık yemeğimizi burda yeriz diye.burası:
Ç-İ-Y-A

Cemal Süreyya nın dediği gibi kahvaltının mutlulukla bi ilgisi olmadı ewt ama güzel yenen her yemeğinde mutlulukla bi ilgisi var bence zaten.
önden bi süzme mercimek arkadan ben kilis kebabı, sevgilimde ali nazik yedi.ikiside çok lezzetliydi ama beni asıl kalbimden vuran tatlı kısmıydı desem.kireçte kabak tatlısı desem.o çıtır çıtır tadı damağımda kaldı desem hatta okadar mutlulukta gülümsediki yüzüm sevgilim eve giderken bi kutu daha yaptırıp yanımda eve yolladı desem...
diyorki kendisi:
okadar mutlu oldunki onu yerken hiç öyle görmemiştim yüzünü.bişey yediği için bukadar mutlu olan bi yüz daha görmemiştir sanırım:)ama benim hissettiklerime gelince yansıttığımdam çok farklı diilim.
daha önce geldiğimizde buraya künefe yemiştik tatlı olarak ve sonradan hayıflanmıştık niye şu meşhur kabak tatlısından ve olmamış ceviz tatlısından yemedik diye.bu sefer bi porsiyon kabak, bi porsionda ceviz tatlısı söyledik.öncelikle söylemeliyimki ceviz tatlısı hem görsel olarak hem damaksal olarak beni çoook hayal kırıklığına uğrattı.bikere görüntüsü feci.fırında kalmış ceviz gibi bildiğimiz siyah rengindeydi.tadıda bişeye benzio diyemiyecek ve insana mutluluk veremicek kadar nötrdü.yani olmamış incir tatlısının hiçbir tadı yok.insanların bu tatlıyı neden veya neye istinaden övdüklerini ne ben ne de sevgilim anlayabilmiş diiliz.kömür parçası gibi bi görüntüye sahip zaten hatta sinir bozucu bence.buna rağmen bi parça yedik kalanlarıda ben neye benzediğini anlayabilmek için ameliyat yaptım iç organlarına:)ama kabaktan sonra suratımda ve damağımda kalan o tat aman allahım enfesssss muhteşemmmm.sonra giderken bi kutu aldı aşkım bana.üzeri bol tahin ve cevizli.3gün boyunca her yediğimdede aynı mutluluk yayılmaya devam etti bedenimde.hamile kaldığımda canımın ne çekiceğinede şimdiden karar verdim ehehehe:))
kahve için uygun biyerler ararken yağmurdan dolayı gloriayaya sığındık ama sigara içilen bölümde yer kalmadığından dolayı sigarasız bölüme oturduk.ikimizde lavaboya gittik ayrı ayrı .döndüğümüze tam oturdukki benim aklıma kadıköydeki kahve dünyası geldi.aslında kahve dünyası için kahve bahane.o şahane çukulata kaşıklarından yada çukulatalı kahve çekirdeklerinden yemek esas amaç:) apar topar çıktık gloriadan kahve dünyasını aramaya ama aklımda yanlış kalmış sanırım ki bulamadım.benim hatırladığım epsilon yayınevinin içindeydi ama yanlış hatırlamışım çünkü alkımın içindeymiş.bulamayınca epsilonun içindeki başka bi mekana gittik.burasıda güzeldi sakin ve sessizdi.sonrasında deniz otobüsüyle geçtik bakırköye.ama damağımda kabağın tadı aklımda sevgilim mutlu mesut bi gün geçirdim diyebilirim.çiyaya gelince insan tadını bilmeyince anlayamıyor.sokağın 4 köşesini kaplamış çiya bilmeyenler için 4 ayrı mekanı ver çiyanın hemde aynı sokakta.biri lahmacun biri kebap diğeri sanırım fastfood sonuncusuda ev yemekleri ve zeytinyağlıların olduğu yer.ama hepsi ayrı ayrı lezzette muhteşem yerler.biz eve giderken paket yaptırmak için diğer yerdekine gittik almaya.gittiğimiz yer ev yemekleri olan mekandı.aman allahım o salatalar, o kuru patlıcan dolmaları, sarmalar, salatalar, etli yemekler hepsi güneydoğuya ait apayrı lezzetler ve hınca hınç dolu maalesef.yani anladıkki çiya 4 tane yer açmakta haklı hatta 2 tane daha açsa inanın o da dolar taşar.diyeceğim bumudur? budur efem:)afiyet oldu işte bize.....

21 Eylül 2007 Cuma

yiyemiyorum:(
yemeye başlamadan önce yicem dediğim bi çok şeyi yiyemiorum.iftar sofraları bana üzgün gözlerle bakarken ben sizi sonrada yerim diye kandırarak kalkıorum masadan ama sonrada yiyemiorum.
işin kötü tarafı yemek isitorum.kendimi zorlamam imkansız bu seferde başka eylemlerde bulunmasından korkuorum vücudumun.
hergün anneme telefon açıp iftara ne yemek olduğunu sorup ona göre hayal kuruorum.geçenlerde türlü var dedi annem.ana yemeğimiz türlüymüş.hah!!!
şaştım kaldım doğrusu...ramazanda türlü olurmuymuş hiç?ama çaresiz açlıktan yedim tabii.aslında bıraksalar sabah akşam kahvaltı yapsak mesela.bayılıorum bu keyfe.yanındada pastane pidesi olsun bi zahmet.şööle kaymak nutella ikislisini yaslasam pidenin iç duvarına doğru..ohhhhh
ama bugün canım bunlardan öte humus çekio.hangi blogta gördüm bilmiorum ama onlardan birinde pastırmalı humus vardı.off çok istiorum çooook...
bi de günlerdir ev tarhanası istiodu canım.ananemler henüz kastamonudan gelmedikleri için tarhanamızda evimize teşrif etmedi daha.dünkü iftar sofrasının sahibi olan yengemden hem ıslak tarhana aldık, hemde kuru.akşama hiç olmadı nefismi nefis köy tarhanası var.ben tarhanayı hazır çorba yada diğer türdekilerden yiyemiorumda.ille bildiğim elden yapılmış tarhana olucak.
geçen senenin tarhanasınıda yıllık iznimde gittiğimiz kastamonudaki evimizin bahçesinde yapmıştık.
akşam ne yemek var bilmiorum tarhananın dışında.ama ben giderken yine alıcam pastane pidemi.ve eve gidene kadar yemek için içine koyabilceğim kahvaltılıkları düşlücem:)
sevgilimi özledim ayrıca.hemde çok.başımı omzuna yaslayıp ölecene durmayı mesela.ve gözüme bakıp elleriyle yüzümü sevmesini,koklamasını,öpmesini...
yarına az kaldı.yatcaz kalkcaz birbirimize kavuşucaz inş....

20 Eylül 2007 Perşembe

önce********.........


“Önce

Ağaçlar çizerdim, yeşillenirdi;
Çizdiğim ağaçlara çizdiğim kuşlar gelirdi.

Ormanlar düşünürdün, uyurdum,
Düşündüğüm ormanlarda kaybolurdum.

Anı kuyularından çekmek bir yudum acı su,
Bir yudum acı su, çekmek anı kuyularından, soğuksu.

Bilmedim bu, ya bir korkunun duygusu,
Bilmedim bu, ya da bir duygunun korkusu.

Kent dayanıyor bahçenin duvarlarına,
Yeni bahçeler çiz, gözlerinin kuşlarına.

Hazır kent dayanmışken bahçene
Kuşlarını gözüne sal, götür ağaçlarına.”

*****Özdemir Asaf*****